30.12.2020 - 15:21 | Son Güncellenme:
Futbol Arena
Galatasaray'da geçtiğimiz sezon kiralık olarak forma giyen Mario Lemina, Futbol Arena'ya özel açıklamalarda bulundu.
İşte o röportaj;
Türkiye'ye ilk kez 2013'te Fransa U19 Milli Takımı'yla gelmiştiniz. Pogba, Thauvin, Areola, Zouma, Umtiti, Digne gibi oyuncuların bulunduğu kadroyla dünya şampiyonu oldunuz. Türkiye'deki o ay nasıl geçmişti?
- Çok çok sıcaktı. Çok, çok sıcak, buna alışkın değildik ama her halükârda çok güzel anılarımız var o turnuvadan. Harika bir dönemdi. Açıkçası, Galatasaray'ın stadında bir maç yaptığımızı hatırlıyorum ama diğer stadyumları hiç hatırlamıyorum. Birlikte çok güzel anılarımız var. Bugün Alphonse Aréola ile aynı takımdayım. O turnuva hakkında hâlâ sık sık konuşuyoruz. Diğer oyuncularla da hâlâ çok iyi bağlantılarım var.
Galatasaray'a nasıl geldiniz? Takımdaki bazı oyuncularla önceden konuştuğunuzu biliyorum...
- Üç yıl önce Galatasaray yöneticileriyle bir görüşme yapmıştım. Onlar da beni izlemişti. Galatasaray yöneticileriyle ilgiliiyi bir izlenimim vardı.
Ne zaman?
- Juventus'tan ayrılmak istediğimde, Paris'te görüşmüştük. Açıkçası harika bir toplantıydı. Yani tüm bunları unutmamıştım. Southampton döneminde bana yeniden geldiklerinde,düşünmedim bile, hemen karar verdim: “Galatasaray'a gidiyorum. Orada neler olup bittiğini ve neden Galatasaray'dan bu kadar çok bahsedildiğini bilmek istiyorum” dedim. Açıkçası, pişmanlığım yok. İnanılmazdı!
"TERİM BANA EN ÇOK ÖNEM VEREN ANTRENÖR"
Ya Fatih Terim? Terim bazen sadece motive edici bir antrenör olmakla eleştiriliyor, taktik açıdan yetersiz görülüyor. Onu nasıl tarif edersiniz? Mesela taktik açıdan?
- Şahsen onu seviyorum. Çünkü o oyuncuları çok çabuk anlayan biri. Oyunculara çok fazla sorumluluk veren biri. Kendimi kadrosunda bu kadar kaliteli oyuncuların bulunduğu bir antrenörün yerine koyuyorum, oyuncularınızın gerçekten anlaması için çok fazla taktik yapmanıza gerek yok. Sadece devreye girmenizi gerektirir. Ve oyuncular Galatasaray'da devreye girdiği andan itibaren Galatasaray ortalığı kasıp kavurdu. Bugün de Galatasaray'da bunun olduğunu düşünüyorum. Tüm oyuncular çok, çok, çok odaklanmış ve bugün çok iyi sonuçlar alıyorlar. Bana göre, antrenörün görevi sana güven vermek ve benim için bunu çok iyi yaptı.
Antrenmanlar hangi dilde yapılıyordu?
- Antrenmanlar Türkçe'ydi, çevirmenler İngilizce ve İspanyolcaya çeviriyordu. Başta Merto (Mert Çetin) olmak üzere çok sayıda çevirmen vardı. Çevirileri çok iyi yapıyorlardı, bu sayede anlamak çok kolaydı.
Terim'in Avrupa'nın en iyi antrenörleri seviyesinde olduğunu düşünüyor musunuz?
- Duruma göre değişir, neye göre? Bir taktisyen olarak mı yoksa bir komple antrenör olarak mı?
Komple antrenör diyelim.
- Bana göre komple bir antrenör olarak, bugün en iyilerden biri olabilir. Ama futbol çok değiştiği için daha çok eski ekol olduğu doğru. O daha çok eski ekolden. Ama yaptığı şeyi çok, çok iyi yapıyor. Bugün Jean Michael Seri ile birlikteyim. O da aynı şeyi söyleyebilir.
Terim 1987'den beri antrenörlük yapıyor...
- Görüyorsunuz, işte bu. Benim için yaptığı şey şuydu. Bana bu kadar çok önem veren böyle bir antrenörle ilk kez çalıştım. Ben de bu dönemi gerçekten iyi kullandım. Muhtemelen futboldaki en iyi yılımı Galatasaray'da geçirdim.
Bu doğru mu?
- Ah evet, bunu açıkça söylüyorum.
"GEÇEN SEZON FAZLA RAHAT DAVRANDIK"
Galatasaray'da Nzonzi, Seri, Belhanda gibi önemli oyuncularla oynadınız. Kağıt üzerinde iyi bir orta sahanız vardı. Sezon sonunda ne oldu?
- Seri ile bugün tekrar konuştuğumuzda bile kendimize sorduğumuz soru da bu. Bir noktada oynamayı bıraktığımızı düşünüyorum. Mümkün değil. Şunu kafamıza sokamadık: Gerçekten o noktada futbola devam edeceğimizi düşünemedik ve eksik kaldığımız şey buydu. Öncesinde tüm maçlarımızı ama tüm maçlarımızı kazanıyorduk. Aradan sonrasının daha zor geçeceğinin ve maçlara daha da asılmamız gerekeceğinin bilincine varamadık. O dönemde ligde en güçlü takımdık. Ama fazla rahat davrandık ve ne yazık ki Covid'den sonraki ilk maçımızda kaptanımız Muslera sakatlandı. Bu noktada olumsuz bir döngüye girdik ve en iyi olabileceğimiz halde ipin ucunu kaçırdık.
Sezonun ardından Galatasaray'dan ayrıldınız. Galatasaray'dan yeniden teklif aldınız mı?
- Galatasaray o dönemde elinden geleni yaptı. Artık yabancı oyuncu almanın maliyetini çok iyi biliyoruz. Bu hiç kolay olmayacaktı çünkü kulübümün o dönemde Galatasaray'ın karşılayamayacağı meblağlar istediği biliniyordu. Bu yüzden onları suçlayamam. Ellerinden geleni yaptılar. Ama o anda kalbim sızladı çünkü bu kulübe gerçekten aşık oldum. Daha uzun yıllar orada oynamak, bu kulüpte önemli biri olmak istiyordum. Ne yazık ki bu olmadı.
İleride bir gün yeniden Galatasaray'da oynar mısınız?
- Ama futbol bitmedi, bu iş bitmedi. Önümüzdeki sezonlarda yine bir ihtimal olup olmayacağını ve hâlâ Galatasaray'da oynayacak seviyeye sahip olup olmadığımı göreceğiz. Ama ayrılırken kalbimin sızladığı doğru. Fakat aynı zamanda kendimi PL'de yine daha çok çalışmam gereken bir takımda buldum. Ve gerçekten ama gerçekten çok çalışmak istiyorum, tekrar olmam gereken oyuncu haline gelmek, böylece kariyerimin sonunda olmam gereken oyuncu olmak istiyorum.
Juventus, Marsilya gibi önemli kulüplerde oynadınız. Galatasaray taraftarlarını, stattaki atmosferi diğerleriyle nasıl karşılaştırırsınız?
- Ah bana göre, Galatasaray'ın rakibi bile yok. Üzgünüm, bu konuda hiç rakibi yok! Galatasaray benim için o kadar inanılmazdı ki tarif bile edemem. İnanılmaz kelimesini kullanıyorum, çünkü gerçekten inanılmazdı. Aslında bunu hayal bile edemezdim. Bunu kimse hayal edemez. Galatasaray'da sakatlandığım için birçok defa maçları tribünden izledim ve böyle bir şeyi hayatımda hiç görmedim. Hangi stada gitmiş olursam olayım, bunu hayatımda hiç görmedim. Taraftarların tutkusu, takımlarını kazanmaya zorlama arzusu…Bu bir takım için son derece önemli. Gerçekten inanılmazdı. Bunu tarif edecek kelimem yok.
Marsilya'dakinden bile farklı mıydı?
- Marsilya'da siyah ve beyaz vardır. Marsilya'da, eğer kazanırsan, her şeyini verirsen, çok çok mutlu olurlar. Öte yandan, tersi olursa ve çok iyi değilseniz çok hızlı bir şekilde takıma düşman kesilebilirler. Ben bunu Galatasaray'da hissetmedim. Durumun tehlikeli hale gelebileceğini düşünmedim. Her zaman kulübe ve oyunculara duyulan bu sevgiyi hissettim. Sonuçlara ragmen, diğer birçok şeye rağmen her zaman kulüplerinin hep arkasında durdular ve bu gerçekten Galatasaray'da çok takdir ettiğim bir şey.
Sosyal medyada yüzbinlerce Türk takipçiniz var değil mi?
- Evet, inanılmaz sayıda çok kişi var ve bugüne kadar beni takip ettikleri için onlara teşekkür ediyorum. Açıkçası, onlardan önce ben onları daha da çok seviyorum. Yani gerçekten büyük bir güç.
"TÜRKİYE LİGİ'NİN SORUNU GÖRÜNÜR OLMAMASI"
Türkiye Ligi'nin biraz hafife alındığını da söylediniz. Neden?
- Evet, Türkiye Ligi'nin değerinin bilinmediğini düşünüyorum. Bazı kişiler bunun farkında değil. Çünkü Türkiye Ligi diğer liglerin görünürlüğüne sahip değil. Türkiye liginde henüz görünürlüğü olmayan çok iyi oyuncular var. Bugün en iyi Türk oyuncular bile bu görünürlük için Türkiye'den ayrılmaya başladı. Mesela Burak Yılmaz; 35 yaşında, hâlâ çok iyi bir seviyede. Çok çok iyi bir oyuncu olan Yusuf Yazıcı da var. Leicester'da Cengiz Ünder var. Türkiye'de bazı süper oyuncular var ama yeteri kadar görülmüyorlar. Ama bence Türkiye ligi çok çok zorlu ve bunu Şampiyonlar Ligi'nde de gördük. İstanbul Başakşehir harika sonuçlar aldı. Elenmelerine rağmen geçen yıl Avrupa Ligi'nde de çok başarılı oldular. Yani Türk liginin diğer ligleri kıskanacak bir durumu yok. Türkiye liginde eksik olan tek şey görünürlük.
Örneğin Ligue 1 veya diğerleriyle karşılaştırırsanız, taktik, atletik, fiziksel düzeydeki farklılıklar nelerdir?
- Bana göre Türkiye Ligi daha teknik. Mesela Fransa Ligi'nde fiziksel taraf çok önemlidir. Fransız Ligi ile İtalya Ligi'nin bir karışımı gibi olduğunu düşünüyorum. Ben böyle tarif ederdim.
Türkiye liginde de maçlar zor geçer...
- Evet, çok, çok zor. Mesela benim Galatasaray'da oynadığım dönemde rakip takımlar yüzde 100'lerini, yüzde 200'lerini verirdi. Yani ilk dakikadan itibaren zor geçer. Çok zorlarlar veya çok savunma yaparlar. Bu yüzden Türk takımlarına karşı gol atmak çok zordu, üstelik dünyanın her yerinden gelmiş yabancı oyuncular, Brezilyalılar, Afrikalılar vardı. Yani lig kendi içinde de çok çekişmeli hale gelmiş durumda.
Hâlâ temasta olduğunuz oyuncular var mı?
- Evet, elbette, hâlâ temas halindeyiz. Orada birlikte geçirdiğimiz anları gerçekten takdirle anıyoruz. Bu yüzden iletişim halindeyiz. Ryan ve Jimmy ile daha çok temasım var. Elbette Mika, ama o zaten burada yanımda, bu yüzden onu her gün görüyorum. Güzel bir küçük arkadaş grubuyduk ve umarım bu yıllarca devam eder.
İstanbul'da neredeyse bir yıl geçirdiniz. İstanbul'un en çok nesini sevdiniz?
- İstanbul'daki her şeyi sevdim! Büyükçekmece'de yaşıyordum ve idman sahasına oldukça uzaktı. Şoförüm beni götürürdü, 45 dakika sürerdi. Türkiye'de hayat güzel. Çok iyi bir misafirperverlik var ve açıkçası hem benim için hem de ailem için bu ortam inanılmazdı. Açıkçası kariyerimin en güzel dönemiydi.
Sevdiğiniz bir Türk yemeği var mı?
- Sevdiğim bir Türk yemeği mi? Döner ve kebap zaten bu işin temeli Türkiye'de. Aslında Türk yemeklerini seviyorum, çünkü her şey kebap, fırında pişirme üzerine kurulu.
Peki ya tatlılar?
- Ahhh baklava! Çok çok iyi. Süper ama yemekten kaçınırız. Maçlardan sonra bir parça, o kadar.
Bodrum'da küçük bir tatil de yaptınız değil mi?
- Bodrum'da tatil yaptım ailemle. Harika, harika bir şehir. Ailemle birlikte gerçekten keyif aldık. Çok güzeldi.
"PREMIER LEAGUE HEM FİZİK HEM TEKNİK"
Daha önce Southampton ile Premier Lig'de iki sezon oynadınız. PL'i nasıl değerlendirirsiniz? Gerçekten PL'deki futbol çok mu fiziksel mi?
- Dürüst olmak gerekirse, buraya ilk geldiğimde, gerçekten fiziksel bir lig olacağını düşünmüştüm. Yani topun sürekli bir kaleden diğerine gittiği bir lig. Ama iki yıl sonra, artık aynı şeyi söyleyemiyordum. Fiziksel olarak çok, çok zor. Ama son dönemde gelen yabancı antrenörler felsefeyi biraz değiştirdiler ve biraz daha teknik bir oyun anlayışını getirdiler. Mesela kaleciyle oyuna başlamaya çalışan ve çok pas yapmaya çalışan takımlar. Açıkçasıçok komple bir lig haline geliyor burası.
Siz Ligue 1'de ve Serie A'da da oynadınız, Onlarla kıyaslarsanız PL Avrupa'nın en iyisi mi?
- Oyunun temposu açısından en zor lig olduğunu söyleyebilirim. Ancak bütün ligler çok zor. Aslında bu bir adaptasyon meselesi. Bir lige iyi adapte olursan, orada başarılı olabilirsin. Ama uyum sağlamazsan, mesela İtalya gibi bir ligde taktik çok önemli, bunu hızla öğrenmezsen durumun çok daha zor olur. Mesela Fransa ligi çok atletiktir, ona uyum sağlamalısın.
"LIVERPOOL'A ÖZEL HAZIRLANMANIZA GEREK YOK"
Bu dönemde Premier Lig'de haftada üç maç oynuyorsunuz. Gerçekten zor mu geçiyor?
- Evet, birçok çok maçın oynandığı oldukça yoğun bir dönem. Şimdi tüm takımlar bu maçlara mümkün olduğunca formda çıkmak için hazırlık yapıyor. Bu dönemin çok zor geçtiğini çok iyi biliyoruz. Bu sebeplede bu dönemde çok fazla rotasyon yapan, oyuncuları değiştiren birçok takım var. Çünkü çok fazla sakatlanma riski mevcut.
Pek bu dönemde nasıl dinlenip toparlanıyorsunuz? Rejenerasyon için özel bir şey yapıyor musunuz?
- Rejenerasyon için, zaten çok sayıda buz banyosu yapıyoruz. Soğuk banyo gerçekten çok önemli. Ayrıca, bol bol masaj, bol bol açma-germe ve bol bol su içme…Her halükârda, bunlarıherkesetavsiye ederim.
Önceki hafta Liverpool ile oynadınz, belki de sezonun en iyi maçıydı. Bu maça nasıl hazırlandınız?
- Bence bu tür maçlara özel hazırlık yapılmaz. Çünkü çok zor geçeceğini herkes bilir ama yine debu böyle bir maçı oynamak için can atar. Yani hepimiz yüzde 100'ümüzü vereceğimizi biliriz. Benim için en zoru, daha küçük takımlarla olan maçlara hazırlanmak. Ciddiyetinizi ve konsantrasyonunuzu korumanız gereken maçlar bunlardır. Çünkü zaten Liverpool'a karşı odaklanmak kolay. Hatta çok kolay. Bu maçı oynamaktan çok zevk alırsınız. Sanırım biz de çok zevk aldık. Takım halinde çok çalıştık ve meyvelerini de topladık. Yine de biraz hayal kırıklığına uğradığımızı söyleyebilirim. Çünkü kazanabilirdik de.
Kendi performansınızdan memnun kaldınız mı?
- Tabii ki, pozisyonuma uygun olarak bazı defansif şeyler yapmam gerekiyordu. Ben de pas kanallarını kapatarak, agresif oynayarak yapmam gereken katkıyı yaptım ve bu maç özelinde çabam meyvelerini verdi.
Liverpool'un pres ve savunmaya katkı açısından çok güçlü bir orta sahası var. Bu orta sahaya karşı oynamak zor mu?
- Elbette kolay değil. Ama o gün oynadığımız tarzda bize pres yapacak vakitleri olmadı çünkü gerçekten bir kontratak oyunu oynadık. İleride de çok hızlı, çok teknik ve sürekli bindirme yapan oyuncularımız olduğundan topu onlara bırakıp kontratakları kullandık. Bu sebeple bizim için gerçekten çok ilginç bir maç oldu.
"6 NUMARADA OYUNU DAHA İYİ GÖRÜYORUM"
Sizi bir box to box oyuncu olarak tanımlayabilir miyiz?
- Box to box mı? Evet böyle bir oyuncu sanırım olabilirim. Bense bugün 6 numara gibi takıma gerçekten çok daha faydalı olabileceğim bir pozisyonum olduğunu düşünüyorum. Bu pozisyonda çok top kapabiliyorum, rakip akınları kesebiliyorum. Sanırım takıma gerçekten yardım edebileceğim ve elimden gelenin en iyisini yapabileceğim pozisyon orası.
6 numarada kendinizi daha mı rahat hissediyorsunuz?
- Evet, evet, daha iyiyim. Bu pozisyonda oynarken oyunu daha iyi görüyorum ve rakip takımın ne yaptığını analiz etmek ve takım arkadaşlarımı daha iyi pozisyona sokmak için zamanım var. Galatasaray'da da oynadığım pozisyona benziyor biraz. Orada da iyi gitmişti.
Takım içindeki rolünüzü nasıl tanımlıyorsunuz?
- Bence, tecrübemi paylaşan biriyim ve bu tecrübemi takım arkadaşlarıma da aktarabilirim. Zaten diğer oyuncular da kariyerimden dolayı bana saygı duyuyor. Yani evet, bu takımda oynamam gereken bir rol var. Sonrasında, çok iyi biliyorsunuz ki, bu takımda daha da önemli bir rol oynayabilmek için sakatlıklardan korunmam lazım. Bu da zamanla yerine oturacak.
Scott Parker ile nasıl gidiyor? Çok talepkâr bir antrenör mü?
- Çok talepkâr, çok. Ama onu anlıyoruz, nereye varmak istediğini biliyoruz çünkü kolay bir sezon olmayacağını çok iyi biliyoruz. Hangi hedefe varmak istediğimizi biliyoruz. Bunu da iyi sonuçlar alarak ve yüksek performans göstererek yapacağız.
Neye öncelik vermenizi istiyor?
- Takım çalışması, çok fazla takım çalışması. İyi bir kolektif blok oluşturmak. Bir maçın sonunda en iyimizi verebilmemiz için hep birlikte gerçekten uyum içinde olmak. Bunları öncelikle istiyor.
Lige yeni çıkan bir takım için Premier Lig'de kalmak her zaman zordur. Fulham'ın da bu sezon biraz zorluk çekmesini bekliyor muydunuz?
- Bunu bekliyorduk tabii. Premier Lig gerçekten deçok zor bir lig. Şimdi çok sıkı çalışıyoruz.Championship ile Premier Lig arasındaki farkı tam olarak kapayabilmek için çok çalışıyoruz. Yaptığımız işten, takım arkadaşlarımın yaptığı işten çok memnunum. Zaten bunu son maçlarda da görebiliyoruz. Şu anda çok sağlam bir kadroya sahibiz ve bunun devam edeceğini umuyoruz. Buna ek olarak, olabildiği kadar çabuk maç kazanmaya başlayabilirsek çok iyi olur.
Sezon başında bazı fiziksel sorunlarınız oldu değil mi?
- Zaten Galatasaray'dan fiziksel problemlerle gelmiştim. En başta, teknik direktör Parker ile, beş-altı hafta çok, çok, çok yüksek tempoda idman yapmam üzerine anlaşmıştık. Maçlara biraz başlayabilmem için sıkı bir yükleme yaptık ve ardından beni oynatmaya başladı. Ama sonra milli takıma gitmeme engel olan bir noktada sakatlığım nüksetti. Ondan sonra geri döndüm ve şimdi gayet iyiyim. Ama bu konuda her zaman çok dikkatliyiz. Örneğin, üç günde bir maç oynanan bu dönemde beni her üç maçta da oynatmamak gibi… Çünkü bu benim için riskli olabilir. Bunu da Parker'ın çok iyi idare ettiğini düşünüyorum.
Fulham'da antrenmanlar nasıl geçiyor?
- Açıkçası çok şaşırdım çünkü Fulham'da idmanlar gerçekten çok zor. Sanırım bu açıdan en çok zorlandığım kulüp burası. Ama çok iyi çalışıyoruz ve bir oyuncu olarak tüm bu yüklemeden sonra fiziksel olarak maça hazır olacağından eminsin.Yanibunun yanında maç sana zor gelmeyecek. Gerçekten “Hadi, sahada her şeyini ver!Antrenmandan daha zor olmayacak” diyorsun.İşte bu kadar basit Fulham'da işler.
Daha çok taktik çalışma mı var?
- Çok fazla fiziksel idman var. Ayrıca teknik direktör Scott Parker çok da iyi bir taktisyen. Yani ikisi de var ve birbirlerini tamamlıyorlar. Bu da çok iyi.
Son birkaç haftadır Fulham hiç fena gitmiyor. Sezon sonunda kendinizi nerede görüyorsunuz? 14'üncülük, 15'incilik olabilir mi?
- Açıkçası, bunu bana teklif etseniz seve seve kabul ederim. Ama çok iyi biliyoruz ki Premier Lig çok zor ve küçük takımlar bile çok iyi. Sezon sonuna kadar çok iyi çalışmalı ve PL'de kalabilmekiçin maksimum puanı toplamalıyız.
"İDOLÜM BREZİLYALI RONALDO'YDU"
Biraz gençliğinize gideceğim. İdolünüz David Beckham mıydı?
- David Beckham mı? Hayır, Beckham'ı severdim ama benim idolüm o değildi. İdolüm Brezilyalı Ronaldo Luiz Nazario de Lima'ydı.
Küçükken ya da çocukken idolünüz olan bir Fransız oyuncu yok muydu?
- Herkes gibi Zidane'i çok severdim. Zidane, sahada yaptığı her şeyle harika bir oyuncuydu. Belki aptalca bir şey söyleyeceğim amaaslında Fransa'daki favori oyuncum hep Patrick Vieira'ydı.
Siz 15 yaşındayken kariyerinizde bir dönüm noktası olduğunu gördüm. Futbolu bırakıp boksör olmayı düşündünüz mü gerçekten?
- Evet, evet doğru. Biliyorsunuz, zor mahallelerden çıktığınızda, scoutlar tarafından fark edilmek oldukça zordur. Futbol kariyerimin o anında bir kulübün altyapısına kabul edilmek zordu. Yani evet, bunu ailemle konuştum ve boks yapmaya başlamıştım, gerçekten çok hoşuma gidiyordu. Ama ailem benimle aynı fikirde değildi. Dediler ki: Ya futbolda kalırsın ya da spor biter ve okula devam edersin. Çünkü kırık bir burunla eve geldiğimi görmek istemediler.
14-15 yaşların çok belirleyici olduğunu düşünüyorum. Şimdi 1.84 metre boyundasınız. 14-15 yaşındayken bu kadar uzun muydunuz?
- Hayır, hayır, hiç uzun değildim ve şu anki fizik gücüm yoktu. Çok daha tekniktim, 10 numara oynuyordum. Aradan geçen sürede çok çok değiştim. Mesela çok, çok çalım atan bir oyuncuydum. Ama deneyimle biraz daha sakin olmaya çalışıyorum. Zaten çalım atmak yorucudur.
Lorient takımının altyapısına kabul edilmek için üç kez seçmelere katılmışsınız. Neden bu kadar ısrar ettiniz?
- Hayır, kesinlikle başka seçeneğim olmadığı için ısrar ettim. Ya Lorient'a gidecektim ya da gerçekten futbola devam etmek zor olacaktı benim için. Üç seçmeye katılmamın sebebi de bazı antrenörler arasında anlaşmazlık olmasıydı. Beni almak isteyenler ve istemeyenler vardı. Ondan sonra bir turnuva yaptılar. Çünkü beni maçta izlememişlerdi. O turnuvada iyi oynadım ve beni altyapıya aldılar.
15-19 yaşları arasında daha çok bir savunma ağırlıklı orta saha oyuncusuna mı dönüştünüz?
-Altapıya orta saha oyuncusu olarak geldim. Ve U19 takımında, yani 17 yaşındaykensol kanat, 10 numara, forvet oynadım. Tüm bu mevkilerde oynadım. 4-4-2 veya 4-3-3'te sol kanattım. Hey çok iyi gidiyordu bu pozisyonda. Kanattaki bu performansım sayesinde Lorient'nın Rezerv takımında oynamaya başladım. Oradadaha çok orta sahada oynadım. Oradan orta saha oyuncusu olarak profesyonel takıma geçtim.
"BIELSA'YLA ÇALIŞTIKTAN SONRA FUTBOLU ANLARSINIZ"
Ama Marsilya'ya geçtiğiniz için Lorient'da sadece bir sezon kaldınız. Marsilya'yı Tapie döneminden beri yakından takip ediyorum. Marsilya'da taraftarların baskısı sebebiyle iyi bir performans göstermek gerçekten zor mu?
- Bazı oyuncular için evet diyeceğim çünkü Marsilya'da tamamen ama tamamen farklı bir ortam var. Biraz Napoli'ye benziyor. Biraz oyunculardan çok fazla beklenti olan kulüplere benziyor. Ben ne olursa olsun baskı hisseden biri değilim. Sadece antrenörün ve etrafımdaki oyuncuların güvenine ihtiyacım var. Ondan sonra sahada iş yürüyor zaten. Ama bazı oyuncular için çok çok zor olabilir ve bacakları titreyebilir.
Oradaki ikinci sezonda da El Loco'yla birlikteydin. Bielsa ile çalışmak nasıldı?
- Teknik direktör Bielsa ile çalışmak yorucu amaçok yorucuydu. Aslında sadece fiziksel olarak değil, zihinsel olarak yorucuydu çünkü her şeyi en ince detayına kadar bilmek zorundasın. Söyleyeceği her şeyi çok iyi seçer, her şey çok detaylıdır. Yani bir şeyi atlarsan, bu senin hatandır. Sonra, sonuçlarına da katlanırsın. Yani antrenör Bielsa ileçok zor olan şey bu, çünkü tüm oyunculara sorumluluk verir ve görevlerinde başarısız olma hakları yoktur. Bir yandan da çok şey öğrenirsiniz. Bielsa büyük deneyim kazanırsınız.
Ya antrenmanlar nasıldı?
- Antrenmanlar çok uzun, çok çok uzundu. Çünkü ezberlemeniz gereken çok sayıda taktik var ve bu yüzden gerçekten uzun süren antrenmanlar. Ama her halükârda, çok şey öğreniyorsunuz ve gerçekten, futbolu genel olarak anlamak için onunla çalışmanız gerekiyor. Bielsa'yla çalıştıktan sonra futbolu çok iyi anlıyorsunuz.
Çok video seansı da yapıyor mu?
- Çok! İnsanların videolarda uyuduğunu gördüm. Kolay değil, kolay değil. Video seansı maçın tamamıdır ve o istediği zaman keser. Aksi takdirde videoyu sonuna kadar izlersiniz.
Ayrıca sizi 3'lü savunmada da oynattı değil mi? Hoşunuza gitti mi?
- Evet, evet, gitti. Marsilya'dayken bir noktada hoşuma gitti. Bielsa kendim hakkımda bilmediğim bir şey hissetti. Üçlü savunmada ortada ve sağda oynadım. Gerçekten Bielsa'nın taktiklerinde pek savunmacılar durağan değil, çok koşuyorlar. Yani bu çok ilginç.Ama orta sahayı da çok özlemiştim.
"ŞAMPİYONLAR LİGİ FİNALİ ÇOK ÖZEL BİR ANDI"
Juventus, dünyanın en büyük kulüplerinden biri. Sizi transfer etmelerini bekliyor muydunuz?
- İlk başta hayır. Ondan sonra Juve ile benim için belirleyici olan bir maç var. Louis-Dreyfus Kupası'nda Juve'ye karşı bir maç oynadık ve ben çok iyiydim. Daha sonra Marsilya'daki son sezonumda 4-5 maçta beni izleyip değerlendirdiler. Son altı ayımda çizdiğim profili çok beğendiler ve beni kiralamaya karar verdiler. Juve'ye gittim. Her şey çok iyi gidince bu sayede satın alma opsiyonunu da kullandılar. Sonunda Juve'yle üç yıllık sözleşme imzaladım.
Juve'nin bir dünya kulübü olduğunun hemen farkına vardınız mı?
- Orada, her gün yan yana çalıştığınız oyunculara bakınca bunu hemen anlıyorsunuz. Dünyanın en iyi oyuncuları hep yanınızda! Onlar kadar iyi olabilmek ve kendi en iyini gösterebilmek de sana kalmış. Gerçekten, Juve'de harika anılarım var ve bazı harika arkadaşlar da edindim.
Orada ikinci sezonunuza da iyi başladınız. Kasım ayından sonra ne oldu?
- Dinleyin. Juve'ye zaten yedek olarak gitmiştim. O sırada Marchisio'nun yedeğiydim. Sonra oynamaya başladım. Gerçekten iyi gitti işler. Çok iyi maçlar çıkarıyordum, her şey yolunda gidiyordu. Sonra Marchisio sakatlıktan döndü ve kaldığı yerden devam etti. Bundan sonra antrenörün tercihiyle yedeğe düştüm. Bugün bunu açıkça söylüyorum, özel bir sebebi yoktu, çünkü iyi maçlar oynamıştım. O noktada, ben de çok fevri davrandım, çok düşüncesizdim, çok gençtim. Aynı zamanda tüm maçlarda oynamak istiyordum çünkü ritmimi bulmuştum. Maalesef istediğim gibi gitmedi işler. 20 yaşında bazen düşüncesizce seçimler yaparsınız. Benim de oynamam ve yeteneğimigöstermem gerekiyordu. Bu sebeple Juventus'tan ayrılma kararını veren de benim.
2017 Şampiyonlar Ligi finali hem en güzel gününüz hem de en büyük başarısızlığınız mı?
- Evet, çok güzel bir an olduğu doğru, çünkü işte bu bir Şampiyonlar Ligi finali. Ailem tribünde maçı izliyor. Henüz çok küçük olanbüyük oğlum Neals için de büyülü bir an. Ama bir yenilgiyle bitti.Zaten karşımızdaki takım Real Madrid'di. Odönemde her şeyi kazanıyorlardı. Yani evet, sonuçta bir başarısızlıktı ama aynı zamanda çok güzel bir anıydı benim için.
Juventus'ta iki yıl geçirdikten sonra neden Southampton'a transfer oldunuz?
- Kendimi önemli hissetmek için. Bir kademe daha aşağıya inerek, bir takımda sahip olmam gereken önemi gerçekten elde edip edemeyeceğimi görmek için. Ve bunu da yaptım. Southampton'daki ilk yılımdan çok mutluydum. Ne yazık ki, sahip olduğum tüm potansiyeli kullanmamı engelleyen bazı fiziksel sorunlar yaşadım. Çünkü gerçekten çok iyiydim ve diğer kulüplerden de çok iyi teklifler alıyordum. İkinci sezonda, tam da aynı dönemde Kasım, Aralık civarında yine sakatlandım. Bu, geçirdiğim en büyük sakatlıktı. Ben de bu ortamdan ayrılmaya karar verdim. Böylece Galatasaray'a transfer oldum.
"SIRA IRKÇI TARAFTARLARA GELECEK"
Biraz da futboldaki ırkçılıktan bahsedelim. Elbette iki hafta önce Paris'te olanları gördünüz. Yaşanan onca şeyden sonra Başakşehir oyuncuları soyunma odasına girmeye haklı mıydı?
-Tabii ki, tabii ki. Bir adalet savunucusu, Rumen olsun veya olmasın FIFA onaylı bir hakemtarafından bu sözlerin sarf edilmesi kabul edilemez. Bir insan bir insandır, beyaz, siyah olması onu ilgilendirmez. Bir kişiyi ten rengine göre tanımlayamazsın. Yani Başakşehir ve Paris Saint-Germain oyuncularının,iki takımın da verdiği karar mantıklıydı. Çünkü futbol dışı sözler etmiş o hakemlerle maça devam edemezlerdi. Bana göre bu mümkün değildi. Bu yüzden bugün bu hareketi yaptıkları için onlara teşekkür ederim. Futbol tarihine geçecekler ve bu çok güzel.
Bence bu maç bir dönüm noktası olabilir. Çünkü bu maça kadar oyuncuların soyunma odasına girmeye karar verdikleri bir vaka olmamıştı. Şimdi, sizce ırkçı bir hareket varsa, yapılması gereken bu mu?
- Bu hareketten sonra hakemlerden bir daha böyle bir davranış gelmesi mümkün değil. Bugün artık nasıl davranacaklarını çok iyi biliyorlar ve başka hakemlerin böyle sözler söyleyebileceğini düşünmek bile istemiyorum. Bu yüzden bunun istisnai bir durum olduğunu ve iki kez olmayacağını söylüyorum. Şimdi bence bu tür şeylerin futbolculara ve onların kökenine saygı duymayan taraftarlara karşı da daha sık yapılması gerekiyor. Bu yüzden, bundan sonrası, takımını desteklemek için değil de, oyunculara karşı ırkçı hakaretlerde bulunmak için orada olan taraftarlarla ilgili olacak.
Siz daha önce ırkçı bir davranışla karşılaştınız mı?
- Gerçekten bununla ilgilenmem bile, umurumda bile değil. Yani beni etkilemez. Ailemi de etkilemez çünkü kendi aramızda dediğimiz gibi, bu insanlara fırsat vermeyiz. Bize hakaret etmeleri için fırsat bile vermeyiz ve tepki bile göstermeyiz.Çünkü bundan etkilenirsek ve tepki verirsek, onlara bunu tekrar yapma fırsatı vermiş oluruz. Ailemde ve ilkelerimde bunu kabul etmeyiz ve kulak asmayız, bizi ilgilendirmez.
PL'de, geçen sezondan beri, Black Lives Matter hareketine destek için maçlar öncesinde diz çökme eylemi var. Bu hareketin devamından yana mısınız?
- Devam etmeli mi, bilmiyorum. Ama her halükarda, son zamanlarda dünyada olanlarla alakalı olarak bugün İngiliz futbolunun yaptığı güzel bir hareket. Yani, devam etmemiz gerekiyorsatabii ki seve seve ederiz ve bu bazı sorunları hafifletebilirse, elbette devam etmeliyiz. Ama asıl önemlisi ben tümbu ayrımcılığın sona ermesini istiyorum. Ama hemen durmayacağını düşünüyorum. Bunları azaltmak için farklı türden daha fazla eylem yapmak gerekecek.