SKORER
PEMBENAR
CADDE
YAZARLAR

Türkiye’nin e-ticaret kanunu

E-Ticaret Kanun Değişikliği ile e-ticaret ortamında adil rekabet ortamının sağlanması, iyi işleyen serbest piyasa koşullarının sürdürülmesi, ürün ve hizmet çeşitliliğinin artırılması, ürünlerin pazara erişiminin kolaylaştırılması, ülkemizin yatırım ve inovasyon potansiyelinin artırılması hedeflenmektedir.

|

Mehmet Kayış/ Ticaret Bakanlığı Daire Başkanı--- Basını, özellikle yabancı basını takip edenler sanırım bana katılacaklardır, her geçen gün, “dijital” dönüşüm, “dijital” dünya, “dijital” eğitim, “dijital” oyun, “dijital” etkinlik/bilet, “dijital” yayın, “dijital” sohbet, “dijital” ilan, “dijital” reklam, “dijital” rezervasyon, “dijital” sipariş, “dijital” ödeme, “dijital” ticaret (e-ticaret) kelimelerinin geçtiği haberleri çok daha sık görür olduk.

Çok geriye gitmeye gerek yok, 2000 yılında 20 yaşında olan bir gencimiz günümüze bir şekilde taşıyabilseydik, genç bir zihnin bile dijital dünyanın, dünyamızın şu anda gelmiş olduğu nokta karşısında şaşkınlığa düşmeyeceğini kim söyleyebilir.

Çağımızın gerekliliklerine uygun olarak gündelik hayatımızın önemli bir kısmı kademeli olarak fiziksel niteliğini kaybedip dijitalleşiyor. Her gün daha fazla dijital hizmet dünyanın en değerli arazisi olarak tanımlanan küçük ekranlarımıza, cebimize sığar oldu. Bunun uzun vadede nereye varacağını ütopya/distopya düşünürlerine bırakmak gerekir sanırım fakat gündelik hayatımızı bu ölçüde etkileyen bir değişimin kısa ve orta vadede devlet eliyle düzenlenmemesinin bir seçenek olmadığı açık.

Son birkaç yıldır dijital kelimesinin yanına sıklıkla “tekelleşme” kavramının da eklendiğine şahit oluyoruz. Toplumsal taleplerin önemli bir göstergesi olarak ciddi basın organlarının kıymetli köşe yazar ve araştırmacıları dijital dünyanın tekelleşmesi konusunu vurguluyor ve bu alanda yapılan ve yapılması gereken düzenlemeleri, toplumsal ve ekonomik hayatın sürdürülebilir bir şekilde gelişimi için önem arz eden hassas konuları gündeme taşıyorlar. Akademik çevrelerde de aynı yaklaşımın hüküm sürdüğünü görüyoruz. Dijital dünyanın düzenlenmesi Sivil toplum kuruluşları, meslek birlikleri tabiri caizse toplumun tüm kesimleri dijital dünyanın düzenlenmesi ile ilgili beklentilerini ardı arkası kesilmez bir şekilde kamuoyu ile paylaşıyor. Bu kampanyaya, başta tüketici örgütleri olmak üzere birçok sivil toplum kuruluşunun yanı sıra kanaat önderlerinin, popüler dünyanın ve eğlence dünyasının önemli isimlerinin de destek verdiklerine şahit oluyoruz. Çok yakın bir zaman önce Pop dünyasının önemli bir ismi olan Taylor Swift, faaliyetlerinin önemli bir kısmını dijital dünyada gerçekleştiren bir bilet/organizasyon şirketi hakkında yürütülen soruşturmaya destek vermek üzere bir harekete katıldı, detaylarını merak edenlere linki ekliyorum. https://inequality.org/great-divide/taylorswift-ticketmaster-monopoly/

Açık olmayan ticaret sömürü olur

Siyaset de bu duruma kayıtsız değil. Özellikle gelişmiş ülkelerdeki siyasetçilerin ön plana çıkan seçim vaatleri arasında dijital tekellerle nasıl mücadele edecekleri yer alıyor. Başkan adaylığı sürecinde Elizabeth Warren’ın büyük teknoloji şirketlerini bölme vaadini (Break-up Big Tech) taşıyan billboardları unutmak mümkün değil. ABD Başkanı Joe Biden’ın seçimden hemen sonra paylaştığı “Açık olayım, rekabetin olmadığı kapitalizm kapitalizm değildir, bu bir sömürü düzenidir.” şeklindeki tweeti dijital dünyadaki tekelleşmenin siyasetin ajandasındaki yerini gösteriyor.

Dijital dünyanın adil- rekabetçi olması

AB’de “A Europe fit for the digital age” başlıklı stratejik önceliği kapsamında ve dijital dünyanın adil, rekabetçi ve en az fiziksel ortamlar kadar güvenli bir yapıya kavuşmasını sağlamak amacıyla “Digital Services Act” ve “Digital Markets Act” olmak üzere kapsamlı mevzuat çalışmalarının yapıldığı görülüyor. ABD’de ise yasama organlarında dijital dünyanın daha adil ve rekabetçi bir yapıya kavuşturulması amacıyla bir dizi yasama faaliyetinin süre geldiğini görüyoruz:

Amerikan İnnovasyon ve Online Seçim Yasası

Hizmet Değiştirmeyi Etkinleştirerek Uyumluluğu ve Rekabeti Artırma Yasası

  • Rekabet ve Antitröst Yaptırım Reformu Yasası l Dijital Reklamcılıkta Rekabet ve Şeffaflık Yasası
  • Konsolidasyonu Önleme ve Rekabeti Teşvik Yasası
  • Dijital Platform Komisyonu Yasası
  • Platform Tekellerini Sona Erdirme Yasası
  • Dosya Masraflarını Birleştirmeyi Modernize Etme Yasası
  • Açık Uygulama Pazarları Yasası
  • Platform Rekabeti ve Fırsat Yasası
  • Rekabete Aykırı Birleşmeleri Yasaklama Yasası
  • 21’inci Yüzyıl için Güven Bozma Yasası

Dünyanın geri kalanında da (rahatlıkla dünyanın azımsanamayacak bir bölümü diyebiliriz buna) bu eğilimin dışında olduğunu söylemek mümkün değil. İngiltere, Avustralya, Japonya, Hindistan, Çin, Güney Kore, Singapur gibi daha birçok ülkede dijital dünyayı yoğun bir şekilde düzenlemek üzere benzer yasama çalışmalarının yapılmakta olduğunu görüyoruz.

Toparlamak gerekirse, dijital dünyanın daha adil, daha rekabetçi ve daha güvenli bir ortam haline gelebilmesi için tüm dünyada düzenleme çalışmaları yoğun bir şekilde yapılagelmekte

Dijital alan neden düzenlenmeli?

Peki neden? Aslında, kabul etsek de etmesek de bu sorunun kanımca çok basit bir cevabı var “İnternet geleceğimiz ve gelecekte yaşayacağımız dünya çok büyük ölçüde dijital bir dünya”. Maalesef 20 yıl sonrasını görebilmemiz mümkün değil fakat zamanda yolculuk yapabilsek, karşılaşacağı manzaraya hayret etmeyeceğini kim söyleyebilir?

Uzun cevap ise şöyle; İnternet yapısı gereği düzenlenmeyen bir ortamda doğdu, fakat internetin toplumlar için çok çok kısa denebilecek sürede hayatımızda edindiği yer dikkate alındığında, hele ki söz konusu olan sosyal ilişkilerimizin temelini oluşturan ekonomik ve ticari ilişkiler ise, bu kaotik yapının düzenlenmemesi söz konusu olabilir mi? Hele ki bu yapı kendine özgü bazı ekonomik davranışsal dinamikler nedeniyle tekelleşme eğilimi gösteriyorsa?

Dünyadaki gelişmeleri takip ettiğimizde, çok önemli bir kesimin bu soruya hayır cevabını verdiğini görüyoruz. Belki bu durumdan daha da önemlisi, eskiden olmayan, bazılarımızın çok katı bulduğu bu yeni kurallara çok hızlı bir şekilde uyum sağlıyor, içselleştiriyor ve normalleştiriyoruz.

Bugün Instagram gibi bir sosyal mecranın Facebook tarafından satın alınmasına ya da Google (Youtube) ya da Amazon (Zappos) gibi şirketlerin geçmişte gerçekleştirdikleri satın alma işlemlerine hangi otorite izin verebilir?

Görünen o ki şu an dijital platformlar söz konusu olduğunda düzenleyici kurumlar olarak çok daha ihtiyatlı ve dikkatliyiz. Bunun tek bir gerekçesi bulunduğunu düşünüyorum dijital dünyada tekelleşme olduğunda bundan geri dönülmesi çok zor ve zararları ise telafi edilemeyecek boyutta.

Yazı konumuza dönecek olursak dijital dünyanın en önemli parçası hiç kuşkusuz ki e-ticaret. E-ticaretin toplumsal refaha katkıları saymakla bitmiyor, ticaret akışkanlığını artırarak bölgeler arası gelir dağılımının eşitlenmesinden tutun da ihracat/ithalat yoluyla uluslararası ekonomiye eklemlenmeye kadar geniş bir yelpazede bu faydaları sıralamak mümkün.

E-ticaretin tüketici perspektifinden gündelik hayatımıza kattığı, doğrudan deneyimlediğimiz fayda ise oturduğumuz yerden, teknik bir ifade ile kayda değer bir işlem maliyetine katlanmaksızın, sınırsız denebilecek sayıda ürün ve hizmeti karşılaştırabiliyor, bu ürünler hakkında detaylı bilgiye sahip olabiliyor, daha önce bu ürünü alanların ya da hizmetlerden faydalananların deneyimlerinden yararlanıyor, aynı ürünü ülkenin dört bir yanına yayılmış en ucuza satan ve en güvenilir satıcılardan en hızlı bir şekilde siparişimizi verebiliyor, kargomuzun nerede olduğunu takip edebiliyor, ürünü beğenmezsek külfetsiz bir şekilde iade edebiliyoruz. Benzer faydaları satıcılar için de sıralamak mümkün. Bu faydalar arasında herhalde en üst sırada geleni, potansiyel tüm alıcılara kolaylıkla ürün ve hizmetlerin sunulabilmesidir.

Pazaryerleri

E-ticaretin en önemli altyapı unsurları olan ödeme ve kargo altyapısını bir yana koyarsak bu faydaların oluşmasında en kritik rol bu alanda uzmanlaşmış platformlar yani pazaryerleridir. Farklı iş modelleriyle (saf pazar yeri, melez pazar yeri vb.) çalışan farklı nitelikteki (tek kategorili, çok kategorili vb.) pazar yerleri hem tüketiciler hem satıcılar nezdinde yarattıkları faydalar ile birlikte ülke ekonomisine önemli bir dinamizm sağlamaktadır. Diğer bir deyişle hem alıcılar ve özellikle satıcılar açısından pazar yerleri e-ticaretin omurgası haline gelmişlerdir.

2022 yılının ilk alt ayı itibarıyla elektronik ticaret pazar yerlerinde (metinde bundan sonra pazar yeri olarak ifade edilecek) satış yapan işletmeci sayısının yaklaşık 473 bin olduğu ve bu satıcıların önemli bir bölümünün esnaf ve KOBİ niteliğindeki işletmeler olduğu dikkate alındığında pazar yerlerinin önemi daha iyi anlaşılacaktır. E-ticaret’in toplam ticaret içindeki payının yine 2022 yılının ilk 6 ayında %18,5 (2021 yılında bu oran %17,7’dir) olarak gerçekleştiği hususunu da göz önünde bulundurursak pazar yerlerinin ülke ekonomisi açısından konumunun pekişeceğine inanıyorum.

Hem alıcının hem de satıcının bir pazar yerinde öbeklenmesi

Çalışmalarımız sırasında pazarda gördüğümüz önemli sorunlardan biri hem satıcılar hem de alıcıların tek bir pazar yerinde öbekleşmesi oldu. Platform ekonomilerinin kendine özgü en önemli yapısal sorununun çok taraflı platformların (multi-sided platform) kendi kendini besleyen tekelleşmesi sorunu olduğunu düşünüyorum. Basitçe anlatmak gerekirse satıcılar bir platformdaki alıcıların sayısı ne kadar çok ise o platformda satış yapmayı tercih ederken alıcılar ise yine bir platformdaki satıcıların sayısı ne kadar çok ise alıcılar da bu ölçüde ilgili platformu tercih etme eğiliminde olabiliyorlar.

Bu durum yani hem tüketici hem de satıcıların tek bir platformda toplanması ise yapılan aşırı reklam harcamaları, pazar yerinde yapılan indirimler gibi pazarlama teknikleri ile mümkün olabiliyor. Kritik bir büyüklük eşiği geçildiğinde ise yukarıda özetlediğim döngüsel yapı pazar lideri konumunda olan platformun adil olmayan bir rekabetçi avantaj elde ederek tekelleşmesine neden oluyor.

Elimizdeki veriler pazardaki lider firmanın ise toplam e-ticaret büyüklüğünden her geçen gün daha fazla pay aldığını gösteriyor. Pazarın bu işleyişine müdahale edilmemesi halinde e-ticaret alanında sağlıklı bir rekabet ortamının gelişmesinin beklenmesi gerçeklerden uzak bir beklentidir. Sağlıklı olmayan bir e-ticaret ekosistemine yatırım yapılacağı beklentisi ise kanımca gerçekleşmesi olanaksız bir hayal olacaktır.

Türkiye’de e-ticaret hızla artıyor

E-ticaret sektörümüz her geçen gün büyüyor ve yeni düzenleyici yapı ile de büyümeye devam edecektir. ETBİS verilerine göre ise, 2022 yılının ilk 6 ayında ülkemizde e-ticaret hacmi bir önceki yılın aynı dönemine göre %116’lık artışla 348 milyar TL olarak gerçekleşti. Sipariş adetleri ise 2022 yılının ilk altı ayında %38 artış ile 1 milyar 654 milyon adetten 2 milyar 294 milyon adede yükseldi. Yukarıda da değindiğim üzere, 2021 yılında %17,7 olarak gerçekleşen e-ticaretin genel ticarete oranı 2022 yılında %18,5’a yükseldi. Bazı gelişmiş ülkelerde bu oranların çok daha yüksek olabildiğini görüyoruz.

İstatistikler, ülkemizin dinamik bir nüfusa sahip olduğunu, bu dinamik nüfusun e-ticareti benimsediğini, e-ticaretin yıldan yıla büyüme gösterdiğini ve ilerleyen yıllarda da büyüyeceğini göstermektedir. Genç nüfusun yeni teknolojilere uyum sağlaması ile ülkemizin dinamik ekosisteminin, e-ticaretin genel ticaretimiz içindeki payının artmamasının ihtimal dahi olmadığını söyleyebiliriz.

E-ticaretin potansiyelini konu alan uluslararası araştırmalar da bunu teyit ediyor. Statista veri ve tahminlerine (2027 yılı projeksiyonu) göre e-ticaret alanında yıllık bileşik büyüme oranı (CAGR- Compound Annual Growth Rate) en yüksek ülkelerden biri Türkiye. Ülkemizin sağlıklı ve rekabetçi bir yapıya sahip e-ticaret ekosistemine sahip olmasının bu sektöre özellikle dışarıdan yapılacak yatırımları teşvik edeceğine inanılmaktadır.

Ülkemizde e-ticaret pazar yerlerinde faaliyet gösteren işletmelerin büyük çoğunluğu mikro ve küçük ölçekli işletmeler oluşturmakta olup pazaryerlerinin işletmelere nazaran satıcı aleyhine işleyen bir pazarlık gücü bulunmaktadır. Bu güç neticesinde, piyasadaki hakimiyetini güçlendiren oyuncuların bünyesinde yer alan satıcılara karşı haksız uygulamalarda bulunduğu gözlemlenebiliyor. Adil ve yarışılabilir ve sürdürülebilir bir piyasa yapısının oluşturulması bakımından platformlar ile platformda satış yapan özellikle esnaf ve KOBİ’ler arasındaki ilişkiler düzenlenmesinin, satıcıların ve bu yolla tüketicilerin menfaatlerinin korunmasını öncelikli konulardan biri olarak değerlendiriyoruz.

Yoğunlaşma...

Öte yandan e-ticaret sektörüne yönelik yapılan incelemelerde gerek ülkemizde gerekse küresel pazarda yoğunlaşmaların yaygın olduğu görülmektedir. Platformlar arası rekabette indirim ve reklam harcamalarının dışlayıcı ve piyasayı bozucu amaçlarla kullanıldığı gözlemlenmektedir. Bunlara ek olarak, ağ etkileri ile ölçek ve kapsam ekonomilerinden yararlanılması sonucunda ilişkili alanlara giriş yapıldığı ve bu alanlardaki faaliyetlerin rekabeti bozucu faaliyetleri desteklediği ifade edilmektedir.

Platformlara olan bağımlılığın yüksekliği ile platformlar arası rekabetin düşüklüğü orta uzun dönemde tekelleşmelere yol açabilecek niteliktedir. Bunun sonucunda, sunulan ürünlerin kalite ve çeşitliliğinin azalması, yatırım ve üretim potansiyelinin gerilemesi gibi istenmeyen sonuçlar ortaya çıkabilecektir.

Demokratik toplum yapısı etkilenebilir

Ticaretteki bu ve benzeri tekelleşme eğilimi nedeniyle ürün ve işletme çeşitliliğinin azalması, ürünlerin pazara erişememesi, yatırım ve inovasyon ortamının zarar görmesi gibi olumsuzluklar ortaya çıkarabilecektir. Finans, lojistik, bilgi iletişim gibi e-ticaretin ilişkili olduğu alanlarının çokluğu, yoğunlaşmaların ekonominin bütününü etkilemesi riskini taşımaktadır.

Bu durum ise, bu kanalda meydana gelebilecek risklerin ticari faaliyetler ile birlikte demokratik toplum düzenimizi de etkileyebileceğini göstermektedir.

Bu tespitler doğrultusunda 7416 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (E-Ticaret Kanun Değişikliği) ile birlikte, e-ticaretin dengeli şekilde büyüme ve gelişmesinin sağlanması amacıyla getirilen önemli yükümlülüklerin genel çerçevesi ise şöyledir;

  • Pazar yerleri ile satıcılar arasındaki ilişkilerin adil bir şekilde gerçekleşmesini sağlamaya yönelik (satıcıların sadece bir pazar yerinde faaliyet göstermeye veya belirli bir kişiden mal veya hizmet teminine zorlanması, pazar yerleri ve satıcılar arasındaki sözleşmelerde haksız şartlara yer verilmesi, pazar yerlerince sözleşmelerde tek taraflı değişiklik yapılması, hizmet verilmeden satıcılardan ücret alınması, pazaryerlerinin kendini haksız bir şekilde sıralamada ön plana çıkarması ve satıcılar arasında ayrım yapması gibi) haksız ticari uygulamaları yasaklayan hükümler getirilmiştir.
  • Pazar yeri tarafından sahip olunan markalı ürünlerin ilgili pazar yerinde satışının yasaklanması sınırlaması ile pazar yerlerinin kendi markalarını kayırıcı uygulamaları engellenmesi amaçlanmıştır.
  • Posta ve taşımacılık hizmetleri (kargo hizmetleri) alanında pazar yerlerine getirilen yükümlülük ile bu faaliyetlerin pazaryeri faaliyetleri ile sınırlandırılmıştır.
  • Ödeme hizmetlerine yönelik getirilen sınırlama ile çok büyük platformların bu hizmetler yoluyla sadakat uygulamalarını hayata geçirmelerinin ve tekelleşme potansiyellerinin önüne geçilmesi hedeflenmiştir.
  • Büyük ve çok büyük ölçekli e-ticaret aktörlerine sahip oldukları finansal güç yoluyla aşırı reklam vererek rakiplerinin reklam verme maliyetlerini arttırmaları ve reklam verilebilecek alanları sınırlamalarının önüne geçecek tedbirler alınmıştır.
  • Aynı gerekçe ile benzer tedbirler pazar yerlerinde yapılabilecek indirimler konusunda alınmıştır. Bazı platformların özellikle e-ticaret açısından önemli günlerde (indirimlerin yoğun olduğu Kasım ayı gibi) rasyonelin ötesinde indirim yapmalarını engelleyecek tedbirler alınmıştır. Böylelikle tekelleşme döngüsünün önüne geçilmesi hedeflenmiştir.

E-Ticaret Kanun Değişikliği ile e-ticaret ortamında adil rekabet ortamının sağlanması, iyi işleyen serbest piyasa koşullarının sürdürülmesi, ürün ve hizmet çeşitliliğinin artırılması, ürünlerin pazara erişiminin kolaylaştırılması, ülkemizin yatırım ve inovasyon potansiyelinin artırılması hedeflenmektedir. Değişiklikler neticesinde, e-ticaret piyasasında tüm aktörler lehine şeffaflık ve öngörülebilirlik sağlanacağı gibi e-ticaretin oluşturduğu değerin adil bir şekilde dağıtımı da sağlanabilecektir.

Ülkemiz e-ticaret ekosistemi oldukça dinamik bir yapıya sahiptir. Geleceğe dair yapılan değerlendirmeler dinamik yapının önümüzdeki yıllarda da devam edeceğini, e-ticaret hacminin ve e-ticaretin toplam perakende içindeki payının önümüzdeki yıllarda da artacağını göstermektedir. Bu yolla bu alana yapılan yatırımların gelecek yıllarda artarak artacağını öngörüyoruz.

Yukarıda yer verilen hedef ve amaçlar doğrultusunda E-Ticaret Kanun Değişikliği ile getirilen yükümlülüklerin önümüzdeki dönemde etkin bir şekilde uygulanacağını, bu alanda hiçbir şekilde tekelleşmeye izin verilmeyeceğini vurgulayarak yazıya son vermek istiyorum.

© Copyright 2024

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.