SKORER
PEMBENAR
CADDE
YAZARLAR

'Yeşil Aklama' tüketici güvenini zedeliyor...

Küresel çevre sorunları ve iklim değişikliği, insanları çevreye uyumlu, sürdürülebilir tüketim konusunda daha duyarlı bir hale getiriyor.

|

Özge Konukçu/ YAK Avukatlık Ortağı- Şirketler de ürün ve hizmetlerinde çevre dostu yaklaşımlarıyla marka imajını güçlendirmek ve rekabette ayrışmak için çalışıyor. İş dünyasında çevre çok daha hassas bir konuya dönüşürken 'Yeşil Aklama' (Greenwashing) kavramı da gündeme geliyor. Yeşil aklamaya başvuran şirketler tüketicilerin güvenini zedelerken, rekabet ortamında da zor durumda kalabiliyor. Yeşil aklama; şirketlerin ve çeşitli kuruluşların eksik veya yanlış beyanlarda bulunarak çevreye duyarlı mal ve hizmet üretimi yapmaları konusunda kamuoyunu yanıltmaları olarak tanımlanıyor. Bu "ekoloji sömürüsü"nün bir sonucu olarak tüketiciler, sürdürülebilir, organik ya da geri dönüştürülebilir tercihler yaptıklarına inanırken aslında durum tam tersi şekilde gelişebiliyor. Çevre duyarlılığı olan tüketiciler anılan ürünlere, daha yüksek rakamlara ulaşırken, büyük ve bilindik şirketlerin çevreye duyarlı üretim yaptıkları yönündeki gerçeğe aykırı iddiaları, gerçekten yeşil üretim yapan küçük ve orta boyuttaki şirketlerin bu avantajını elinden alarak yeşil ekonomiye de darbe vurmakta. Yeşil aklama hem tüketicilerin güvenini zedelemekte hem yeşil ekonominin gelişmesini engellemekte hem de çevresel problemlere karşı duyarlılık oluşmasının önüne geçmekte.

Örnek vermek gerekirse...

Hukuki açıdan bakıldığında, bir açıklamanın yeşil aklama çerçevesine girip girmediğinin tespiti uzun yıllar tartışılmış, buna rağmen sınırları tam olarak belirlenememiştir. Bu husustaki çalışmalardan birini gerçekleştiren ABD Federal Ticaret Komisyonu, aldatıcı çevresel reklamların tespitine yönelik değerlendirme ölçütleri yayımlamıştır. Söz konusu kıstaslara göre yeşil aklama, hakikatle örtüşmeyen, biri yanlış olan birden fazla yoruma dayanan, ilgili bilgileri hariç tutan, asıl itibarıyla doğru olmakla birlikte yanlış izlenim yaratan ve sahte kanıtlamalara dayanan açıklamalar şeklinde karşımıza çıkabilmekte. Örneğin bir markanın eskisinden yüzde 50 daha fazla geri dönüştürülebilir ürün ürettiğini iddia etmesi fakat gerçekte geri dönüştürülebilirdik oranının yüzde 2 den yüzde 3'e çıkması, teknik olarak doğru olsa da yanıltıcı niteliği gereği yeşil aklama kapsamına giriyor.

Zorlayıcı müeyyide şart

Yakın zamanda yaşanan bir gelişme olarak Avrupa Birliği Komisyonu 22 Mart 2023'te yeşil aklamayla mücadele etmek adına bir yönerge teklifi yayımladı. Bu teklifte mal ve hizmetlere ilişkin yapılan açıklamaların içeriği, içermesi gereken asgari bilgiler, çevreye ilişkin işaretlerin nasıl kullanılacağı ve AB'ye üye devletlerin bu konuda ne tür düzenlemeler yapması gerektiği düzenleniyor. AB, böylelikle yeşil aklamanın önüne geçerek bilinçli bir tüketici kitlesi yaratmak ve böylece ekolojik dönüşüme katkı sağlamayı hedefliyor. Türk hukukuna baktığımızda da konunun Tüketici Hukuku ve Şirketler Hukuku kapsamında incelenmesi mümkündür. Zira 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 61.maddesinde ticari reklamların doğru, dürüst, genel ahlaka ve kamu düzenine uygun olması gerektiği belirtilmiş; tüketiciyi aldatıcı, onların tecrübe ve bilgi eksikliklerini istismar edici reklam yapılması yasaklanmıştır. Türkiye'nin greenwashing'le mücadele edebilmesi için daha net ve zorlayıcı müeyyidelerin uygulanması kaçınılmazdır. Greenwashing'in önüne geçilmesi tüketicileri daha bilinçli hale getirecek ve tüketim alışkanlıklarının değişmesiyle beraber iklim kriziyle mücadele anlamında da somut adımlar atılmış olacaktır.

© Copyright 2024

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.