Yaban mersiniyle roket gibi ihracat
İsveç’ten emeklilik hayatı için Antalya’ya gelen Mehmet Çiçek 3 bin dekar arazide yaban mersini, kiraz ve üzüm üreterek yıllık 10 milyon dolar gelire ulaştı.
OKTAY PİRİM- Son dönemlerde tropik meyvelerin adını sıkça duymaya başladık. Özellikle başta Antalya olmak üzere Akdeniz havzasında daha çok Uzakdoğu ve Latin ülkelerinde yetiştirilen pek çok meyve türünün üretilmeye başlandığını görüyoruz. Kimi açık alanlarda kimi ise seralarda üretiliyor bu meyveler. Muz, mango, guava, ejder meyvesi, pomelo, pitaya, yaban mersini... Bunların hemen hepsi katma değeri yüksek meyveler ve dış pazarlarda yüksek talep görüyor. Genel olarak bakıldığında henüz emekleme düzeyinde de olsa bazı girişimcilerin şimdiden ciddi başarı öyküleri yarattığına tanık oluyoruz. Örneğin Mehmet Çiçek... Aslen Adıyamanlı, 1975’lerde gittiği İsveç’te uzun yıllar tarım ithalatı ile uğraşmış ve bu alanda dünyanın farklı ülkeleriyle hem iş birliği yapmış, hem de kiraladığı yabancı topraklarda meyve üretimi. İsveç vatandaşı da olan Çiçek bugün Korkuteli’nin Çomaklı mahallesinde 3 bin dekar arazi üzerinde yaban mersini, kiraz ve üzüm üretimi yapıyor. Yanında 600-700 kişi çalışıyor ve tüm ürünler ihraç ediliyor. Yıllık gelir ise 10 milyon doların üstünde. Kendisiyle başarı öyküsünün detaylarını konuştuk...
Bize ne yaptığınızı tam olarak anlatabilir misiniz?
3 bin dekar üzerine kiraz, yaban mersini ve üzüm üretiyoruz. Sezonumuz haziran ayı ortası itibariyle başlar, eylül sonuna kadar yaban mersini biter, arkasından üzüm gelir. Üzümler şu anda depoda. Üzüm için 6 aylık bir ihracat sürecimiz var.
Bunların hepsi ihracata mı dönük? Öyleyse hangi ülkelere?
Yüzde 99’u... Ortadoğu, Uzakdoğu ve Avrupa ülkelerine. Uzakdoğu ve Ortadoğu’ya uçak, Avrupa ülkelerine ise TIR’la gönderiyoruz.
İhracata ne kadar katkı sağlıyorsunuz?
Önemli bir ihracat firmasıyız ve ülkemizin bizlere ihtiyacı var. Çünkü bizim üretimimizin yüzde yüzü yerli. Yanımızda 600 - 700 kişi çalışıyor. Ben bir hesap yaptım, Tarım Bakanı’na ziyaretimizde de söyledim... Türkiye’de bizim gibi 1600 firma olsa dış ticaret açığımız kapanır.
Bunlar katma değeri yüksek ürünler, örneğin kaça gönderiyorsunuz yurtdışına? Yaban mersininin kilosu 6-7 euro arasında değişiyor. Kiraz ise 3-4 euro. Üzüm de yine 3-4 euro.
Peki nereden geldi aklınıza bu tarımsal faaliyetler?
Ben aynı zamanda İsveç vatandaşıyım. Tarım ithalatı yapıyordum. Merkezim oradaydı ve tüm dünyadan tarım ürünü alıp Avrupa’ya dağıtımını gerçekleştiriyordum. Emekli olayım ülkemde hem tarım işi yapayım, hem de emekliliğimi yaşarım dedim. Küçük bir yer aldık Korkuteli Çomaklı mahallesinde... Baktım hobi olarak büyük ama işletme olarak küçük. Daha ekonomik hale getirelim istedim. Rekabeti ön planda tuttuk. Rekabeti iki şekilde yaparsınız: İlki kalite, diğeri ise fiyat. İkisini de öne çıkartmaya çalıştık. Onu da yakalamış durumdayız.
Peki üretimin büyüklüğü ne kadar?
500-700 ton yaban mersini var. Seneye artacak. Kiraz 1000-1500 ton arası. Üzüm de seneye bin ton çıkar. Bizim üzümlerimiz kırmızı ve çekirdeksiz, çok kaliteli. İç piyasada yok. Pazardan yola çıkarak bu üretimi yaptık. Bir kime satacağım, iki o satacağım yerde hangi çeşit üzüm yeniyor, üç hangi dönemde ihtiyaç var. Temmuz - ağustosta bu üzümü alan satan yok Avrupa’da. Her yer üzüm. Şu an Avrupa’da üzüm yok. Bir pencere yakaladık.
Avrupa’nın hassas olduğu değerler var, ilaç gibi…
Biz kullanacağımız ilaçların listesini karşı tarafa veriyoruz, onlar onaylıyorlar. Kendi listelerini de veriyorlar bize, bu nedenle önceden her şey denetimli ve kontrollü oluyor. Mesela İsveç’te 35 yıldır iş yaptığım bir market zinciri var, aramız da öyle güven oluşmuş ki, benim ürünlerimi hemen kabul ediyorlar.
'Turizme verilen değer tarıma da verilmeli'
Tecrübelerinize göre tarımda, özellikle de meyve üretiminde ne yapılması gerekiyor?
Avrupa ölçeğine bakıldığında biz Avrupa’da yok sayılırız. Avrupa marketlerinde Türk mallarına çok az rastlarsınız. İncire, zaman zaman da kiraza... Bizde üretim yok. Araziler bölünmüş ve küçülmüş. Biz bu 3 bin dekar araziyi 400 kişiden temin edebildik. Çiftçinin elinde 3-5 dönüm arazi var bunlara ne ekeceksiniz ki? Standart bir şey üretmen mümkün değil. Bakın, burada 600 dönüm üzüm var, hangi salkımı koparırsanız hepsi aynı standartta. Avrupa standart istiyor. Antalya’da binlerce kişiden domates alıp paçal hale getirerek gönderirseniz amacına ulaşmaz. Halbuki Antalya’daki seracılar birey olarak değil de kooperatif olarak çalışsalar bir tek tohumla üretim yaparlar ve aynı standart üretimi gerçekleştirirlerdi. Marketler 2 - 3 ay önceden programlarını yapıyorlar. Bana diyorlar ki, ‘700 ton yaban mersinini şu şu dönemde çalışalım.’ Öteki üreticiler öyle davranmıyor. Elindekini göndermek istiyor ama karşı taraf diyor ki ben programımı yaptım. Haliyle ihracatta sıkıntı yaşanıyor. Özetle tarım küçük ve önemsiz bir şey değil. Mesela Hollanda gibi bir ülke tek başına Avrupa’yı doyurur. Ayrıca bizde verilen destekler çok yanlış. Yetkili arkadaşlarla sohbetimizde kaldırın şu destekleri dedim. Ben 10-20 milyon dolar döviz getiriyorum. Bana destek verme ama benim gibi firma yarat. Deyin ki, arkadaş şu topraklar kullanılmıyor verin birilerine ihracat garantisi kaydıyla onlar da döviz getirsin. Burası dere tepe bir yerdi. Girdik ve yerleştik. Güney eğimi olan bir arazi, güneşi, iklimi uygun olacak. Doluya karşı 6 milyon euro harcayarak üstünü perde ile kapattık. Ben aynı zamanda turizmciyim. Bir uçakla 190 yolcu gelir, İsveç’te 500 euro’ya adam getiriyorlar. Asıl parayı onlar kazanıyor, bizim otellere kalsa kalsa 100 - 150 euro kalıyor. Dedim madalya takıyorsunuz onlara ama ben burada her gün 2 tır kiraz yüklüyorum. Her tır kirazın değeri iki uçaktır. Döviz de burada kalıyor ama madalya takmıyorlar. Yani turizme verilen önem neden verilmiyor?