Türklerde i̇novasyonun tari̇hi̇ çok zengi̇n...
İlk denizaltı İbrahim Efendi’nin timsahı mı? ‘Belgelerle Selçuklulardan Osmanlılara Türklerde İnovasyon, Buluş ve Arayışlar’ kitabı Türkiye ArGe ve inovasyon ekosisteminin köklerine ışık tutuyor.
Sistem Global Danışmanlık öncülüğünde tarih akademisyenleri ve arşiv uzmanlarıyla birlikte üç seneyi aşkın yoğun çalışmanın sonucunda ‘Belgelerle Selçuklulardan Osmanlılara Türklerde İnovasyon, Buluş ve Arayışlar’ kitabı hazırlandı. Kitap Türkiye Ar-Ge ve inovasyon ekosisteminin köklerine ışık tutuyor. Sistem Global Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Karslıoğlu, kitabı Milliyet Executive okuyucuları için anlattı.
Kitabın yazılış hikâyesini paylaşır mısınız?
26 yıl önce küçük bir danışmanlık ofisi olarak kurulduk. İlk önce müşterilerimizin ihtiyaçlarını çözdük, ardından daha dinamik ve verimli çözümler üretmeye odaklandık. Amacımız birlikte çalıştığımız firmalara hedefteki dağı aşınca arkasındaki nehirde ihtiyaç duyacakları ‘sal’ı yapmalarına destek vermekti. Yolculuğumuz boyunca bu toprakları anlamak ve bu ülkenin birçok noktasında var olabilmek için gayretle çalıştık. Biz yeni dağların ardındaki ihtiyaçları görmeye, duymaya, anlamaya, geleceği yakalayarak yenilenmeye büyük bir merakla devam ediyoruz. İşte bu merak duygusu kitabın yola çıkış hikâyesinin temelini oluşturuyor. Yaklaşık 5-6 yıl önce ‘bu coğrafya inovasyon anlamında nasıl bir mirasa sahip, bu topraklarda yaşayanlar neler geliştirdi?’ diye merak etmeye ve araştırmaya başladık. Ancak Türklerin dünya kültür ve uygarlığına yapmış oldukları katkılara dair yeterli araştırmanın yapılmadığını gördük. Özellikle inovasyon alanında bizi tatmin edecek yeteri kadar derli toplu belge bulamadık. Biz de “Belgelerle Selçuklulardan Osmanlılara Türklerde İnovasyon, Buluş ve Arayışlar” konulu bir araştırma ve derleme çalışmasını yapmaya karar verdik. Kıymetli arşiv uzmanları ve tarihçilerle birlikte, Selçuklular ve devamında Osmanlılar zamanında Türklerin dünya kültür ve uygarlık dağarcığına yapmış oldukları katkıları belgeler ışığında derledik. İlk kez bu kadar arşiv belgesi inovasyon başlığı altında taranıp bu kadar anlamlı bir çalışmaya dönüştü. Bu eseri hazırlamamızın amacı hizmet verdiğimiz alanın tarihini iyi bilmek ve öğrendiklerimizi genç kuşaklara, sektörümüze ve ülkemize anlatabilmek.
Kitabın hazırlık aşamasını anlatır mısınız?
Araştırmamız yaklaşık 4 yıl sürdü. Kitabın hazırlanmasında büyük bir ekibin katkısı oldu. Başta yazarlarımız Ahmet Ergün, rahmetli Mehmet Akif Terzi olmak üzere arşiv uzmanları, tarihçi akademisyenlerle birlikte ortak çalıştık. Bu çalışma yapılırken 200 bine yakın arşiv belgesi ihtiva eden Osmanlı Arşivi fonları tarandı. Konuyla ilgisi olabileceği düşünülen 2.000 kadar belgenin görüntüsü alındı. Yaklaşık 150’si kitaba dâhil edildi. Sadece 1.000 adet bastırdığımız kitabımızı ilgili kurum ve kişilere sertifikalı bir şekilde paylaşmaya başladık.
TARİH MERAKLILARINA İLHAM
Dünyadaki ilk denizaltının icadından, dünyanın ikinci metrosu Galata Tüneli’nin inşasına, tarih meraklılarına ilham olacak birçok konuyu içeren bu eseri okumak isteyenler ‘turklerdeinovasyon.com’ web sitesinden kitabın dijital versiyonuna ulaşabilirler. Eylül itibarıyla da Ankara’da kitabımızdaki birçok belgenin ve kitabımızın gösterileceği sergilere başlayacağız. Ardından teknoparklarımızın olduğu tüm şehirlerimizde ve üniversite kampüslerinde sergilerimize devam edeceğiz. Kitabımızı tüm ülkemizle paylaşma heyecanını yaşarken, bir taraftan da farklı ülkelerin üniversite ve kütüphanelerine bağışlanmak üzere İngilizcesini de hazırlıyoruz.
Bu kitabı okuyan temelde ne öğrenecek?
Türklerin dünya kültür ve uygarlığına yapmış oldukları katkıların araştırılması yakın zamanlara kadar ihmal edilmiş bir alan olarak kalmış. Okuyucular kitabımızda bu katkıları tüm belgeleriyle birlikte görebilecekler.
DAMAK LEZZETLERİNDE YENİLİKLER
Kitapta başta ateşli silahların kullanılması ve geliştirilmesindeki yöntemler olmak üzere, Osmanlının denizlerde sağladığı hâkimiyetin teknolojik sebeplerini yansıtan buluşlara, sağlık alanında Selçuklulardan devralınan Darüşşifa anlayışını geliştiren hasta tedavisine yönelik icatlara, ulaşımı kolaylaştırmayı hedefleyen yeni teknolojik arayışlara, para piyasalarındaki ilklere dair, kuruluştan XX. yüzyıla uzanan zaman dilimi çerçevesinde örneklemeler ile sunduk. İnovasyonun Osmanlı Devletinin her alanında kullanıldığını gösteren bu çalışmada Türk icadı lokumun sofralara girmesi ve kahve kullanımı gibi damak lezzetlerindeki değişim ve yenilikler gözler önüne serildi. Aynı zamanda bütün bu keşif ve yeniliklerin kronolojik olarak örneklendirerek sunduğumuz için okuyucularımız icat ve gelişmelerin takibini kolaylıkla yapabiliyorlar.
SU YÜZEYİNE PİLAV VE ZERDE TEPSİSİYLE ÇIKTI
Osmanlı Sultanı III. Ahmed (1703 - 1750) döneminde tersane mimarı İbrahim Efendi’nin, eskiden ‘Tahtelbahir’ denilen denizaltıyı icat ettiğine dair gerek Hafız Mehmed Efendi’nin Surnamesi’nde gerekse Vehbi’nin Surnamesi’nde o dönemin görgü tanıkları olarak aktardıkları bilgilere rastlanıyor. Mimar İbrahim Efendi’nin icadı olan bu denizaltıyı timsaha benzeten Seyyid Vehbi, Surnamesi’nde Sultan III. Ahmed’in çocukları için yapılan sünnet düğününde, Haliç’te padişah Aynalı Kavak’taki sahil sarayında gösterileri seyrederken, timsaha benzeyen denizaltının su üstüne çıkınca yavaş yavaş ilerleyerek padişahın bulunduğu tarafa doğru gidip yarım saat kadar deniz üstünde durduktan sonra bir daha denize dalıp halkı hayretler içinde bırakarak bir saat sonra tekrar su yüzüne çıktığı, başlarında pilav ve zerde tepsileri taşıyan beş kişinin bu timsah şeklindeki denizaltının ağzından çıktıkları anlatılmaktadır. Selçuklular döneminde ise ilk denizaltı gemisinin 1150 yılında Akka kuşatmasında Haçlı şövalyelerine karşı kullanıldığı zikrediliyor.
BUĞ GEMİSİ, SAVAŞ VAPURU VE DEMİR ESER
Osmanlılar, 19. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren buharlı gemiler edinmeye başladı. İlk olarak İngiliz tüccar Black’in İzmir’de bulunan Swift adlı buharlı gemisi satın alınarak 1828’de İstanbul’a getirildi. Bir yıl sonra, yine İngiltere’den satın alınmış olan Hilton Joliffe adlı vapur Osmanlı denizciliğine kazandırıldı. İki buharlı gemiden makine gücü daha düşük olan Swift’e “Sagir”, Hilton Joliffe’e ise “Kebir” adı verildi. Osmanlıların her iki vapura, ilk zamandan itibaren kazan bacasından çıkan buhar/duman sebebiyle “Buğ” ismini de verdikleri bilinmektedir. 1837’de vapur teknelerinin Tersane-i Âmire’de yapılması, makine ve buhar kazanlarının ise İngiltere’den temin edilmesi kararlaştırıldı. 1853’e kadar Tersane-i Âmire’de 11, Küçük Demir Fabrikası’nda 1 ve İzmit’te 1 tane olmak üzere toplam 13 vapur yapıldı. 1845- 1847 yıllarında Tersane-i Âmire’de savaş vapuru yapılmaya devam edildi. Bunlar, teknesi ahşap ve savaş amacıyla inşa edilmiş olan buharlı gemilerdi. Sözü edilen vapurlardan bir yıl sonra 1848’de bu kez Osmanlı denizcilik ve teknoloji tarihinde bir ilke imza atılıp tamamıyla teknesi demirden oluşan bir vapur inşa edildi. Bu vapur Tersane-i Âmire’de değil Küçük Demir Fabrikası’nda yapıldı. Vapur, demirden yapıldığı için ismi de Eser-i Hadid (Demir Eser) konuldu.