Sıfırdan başladı, dünyaya açıldı: Yatırımda keçi inadı!
Funda Özer Baltalı evini, işini satıp kurduğu keçi çiftliğiyle hayallerini gerçekleştirmiş...
ASLI ÖKTENER- Kadın girişimcilerin başarı öykülerine iyi bir örnek Funda Özer Baltalı... Teknesini, deri şirketini ve evini satıp, 2007 yılında Seferihisar’da kurduğu keçi çiftliği ile hayallerini gerçekleştirdi. “Üretim toplumu olmak gerekiyor demek yetmez, üretmek gerekir” diye yola çıkan Baltalı, kendisini örnek almak isteyen girişimcilere, “Bu iş şehirden gelip iki domates, patlıcan yetiştirmekle olmuyor. Önce kafayı değiştirmek gerekiyor. Hayatımı basitleştirebilir miyim? ‘Basitlik’ burada anahtar kelime. Sevmek gerekiyor” diyor.
Funda Özer Baltalı
Sektördeki hikayeniz nasıl başladı?
Bir deri işim vardı. Ama hayvancılıkla ilgili de büyük hevesim de vardı. İşimi sattım. ‘Ya inek, ya keçi’ yatırım yapacaktım. Baktım inek yatırımının parası çok büyük. Hem ben de ufak tefek bir insanım, keçi yatırımı bana daha uygun diyerek yola çıktım. Ancak, o güne kadar ülkemizde hiç keçi çiftliği yoktu. Araştırdık, Hollanda’nın bir kasabasında çiftlik bulduk. Ablam da benimle geldi. Çiftlik sahibi bize ilk gün şöyle bir baktı, ‘Ertesi gün 05.00’te gelin’ dedi. Muhtemelen geleceğimizi tahmin etmedi. Çünkü elimde çantam, giysilerimle tam bir Alsancak kadını gibiydim. Ertesi gün sabah çiftlikteydik. Bana bir tulum uzattı, 15 gün orada kaldık. Arada da sürekli gidip geldim. İlk etapta Balıkesir civarından 150 keçi aldık. 3 ay sonra 100’ü brusella hastalığından öldü. Hollanda’dan veteriner getirdik, yardım etti. Kendi sürümüzü oluşturduk. 2007’de çiftlik kuruldu, 2009’da ise mandıramız devreye girdi.
Başlangıcınız kolay olmamış...
Zaten üniversitelilerle konuşma yapmak için bir araya geldiğimde hep, “Beni dinleyin ama sakın benim yaptığımı yapmayın” diyorum. Çünkü, benimki tam bir cahil cesareti... Bu işe dair en küçük bir bilgim yoktu hayatımda... Bu cesaretle iyi bir danışman bulup, süt tesisi kurduk. “Küçük bir işletme, azıcık süt yapalım dediğim” bu yatırım tamamlandığında o günkü kurla 15 milyon dolara mal oldu. Ardından süt ve peynir üretmeye başladık. Ama ilk ürünler şubatta gitti, haziranda eksi satış yaptık. Bu sattığınızdan çok geri alıyorsunuz demek. Çünkü sizi tanıyan yok. İnsanların bilmediği bir markayız ve yüzde 100 keçi sütü ile raflardayız... Ancak bazı insanlar hayatta şanslı oluyor herhalde, tabii çok da çalışmak var. İşletmenin 5. yılında işler rayına oturmaya başladı. Şu an ülkemizde yüzde 100 keçi sütü diye satılan ürünlerin yüzde 98.8’i bizim tarafımızdan üretiliyor. Sadece İsrail’e ihracatımız var. Çünkü ürün kısıtlı.
Başka ülkelerden de talep var mı?
ABD, Rusya ve Avrupa’dan talep çok. Ama sizin bir ürünü ihraç etmeniz için o pazara fokuslanmanız lazım. Bizim elimizde ürün o kadar az ki... Örneğin, keçi sütünden tereyağı... Bu sadece Toroslar’daki köylülerin kullandığı bir ürün. Dünyada başka yok. Biz bunu önce kendimiz için üretiyorduk. Şimdi, ihracatta da en başarılı ürün oldu. Peki, “Yabancı insanlar nereden biliyor?” diyeceksiniz. Türkiye’ye gelip giderken bir şekilde denemişler ve beğenmişler. Ancak ürünlerimiz kısıtlı... Çok süt işlemeniz lazım. Bilindik şirketlerin sütünü alıyoruz, yine de yetişmiyor.
Sizin süt üretiminiz ne kadar?
Kullandığımız sütün sadece yüzde 5’ini karşılıyoruz. Kemalpaşa, Ödemiş, Seferihisar Azmak’taki çiftliklerden süt topluyoruz. Ancak kendi çiftliğimizdeki GES projesi bittikten sonra kapasitemizi artıracağız, 3 bin başa falan çıkacağız. Hep 1000 civarında keçimiz oldu.
Kaç çeşit ürününüz var?
Labne, beyaz peynir, kaşar peyniri ve tereyağı üretiyoruz. Bunlar geleneksel türler. Günlük süt ve kefir üretimimiz de var. Asıl başarılı olduğumuz diğer ürün, Fransız peyniri olan Büş... Biz bu peyniri eskiden ailece çok severdik. Ama o zamanki parayla kilosu 1000 lira falandı. Yurtdışından ithal edilirdi. Biz çiftliği kurduğumuzda neden üretmeyelim dedik. Fransa’da emekli olan eski ustaların derneği var. O derneğe yazdık, bize 80 yaş üzerinde iki uzman yolladılar. Eşleriyle geldiler fakat öyle aksiler ki... (Gülüyor) Neyse kızım yardım etti, Fransızca tercümanlık yaptı. Biz 3 ay onlarla peynir denemesi yaptık. Sonuçta inanılmaz başarılı oldu.
Fiyatı pahalı mı?
Keçi sütüyle yapılan ürünlerin fiyatı her zaman inek sütünün iki katıdır. Ancak yurtdışından getirilen kadar pahalı değil elbette.
‘Robert mezunu bir hukukçuyum aslında’
Neden bu köyü seçtiniz?
Rahmetli babam cerrahtı. Emekli olduğunda buradan 8.5 dönüm yer aldı. Ancak, arazinin yolu, suyu yok, ortak tapulu alanmış. Davayla çok uğraştı. En son kalp krizi geçirdi. Bana, “Sen al, ne yapıyorsan yap” dedi. Başladım zamanla sağı, solu da almaya. Bugün toplamda 130 dönüm araziye sahibiz. Annem ve babam vefat ettikten sonra da bu köyde yatırım yapmaya karar verdim.
Hangi okulu bitirdiniz?
Robert Kolej mezunu bir hukukçuyum aslında
Hiç avukatlık yaptınız mı?
Hayır ama şimdi yapacağım. 60 yaşındayım. “60-65 yaş arasında aktif iş hayatımı bırakacağım” dedim. Şu da kötü biliyor musunuz, 75 yaşına gelirsiniz hâlâ şirkette tutunursunuz! Bunu istemiyorum. Topluma faydalı olmak istiyorum. Türkiye’de kendini savunamayanlara baro avukat atar biliyorsunuz. Ama onlar bu işi genelde istemeden yaparlar ki, hiç faydalı olmaz. İleride küçük bir büro açıp, avukat tutamayacak ve hakkı olan insanlara ücretsiz yardım etmek istiyorum. Hukuk bilgimin yeterli olacağını düşünmüyorum ama çalışarak halledebilirim.
Peki, bu iş ne olacak?
Pandemi olmasaydı ABD, Rusya ve Avrupa’dan çok sayıda yabancı şirket ortaklık teklifi alıyorduk. Çünkü, keçi sütü dünyada yükselen bir trend. 5 yıl içinde arazileri değil ama işi satarım diyorum.
BEYAZ YAKALI YATIRIMCIYA TAVSİYE:
Şehir hayatını köye getirmeyin
Tarım ve hayvancılık hayali kuran beyaz yakalılara öneriniz var mı?
Şimdi, her önüne iki keçi alan basına poz verip, bu işe başlıyor. Ama bir şeyin gerçek hikayesi yoksa, siz gerçekten bunu yapmak istemiyorsanız, bu iş zaman kaybından öteye gitmiyor. Öncelikle dikkat edecekleri tek şey, şehir hayatlarını köye getirmeye kalkmayacak. Siz, tarımsal hayata geçmek istiyorsanız; iki domates, patlıcan yetiştirmekle olmuyor bu iş. Önce kafayı değiştirmek gerekiyor. Hayatımı basitleştirebilir miyim? ‘Basitlik’ anahtar kelime. Mesela, pandemi döneminde herkes, “Basitleştirdim hayatımı” dedi. Ama pandemi bitti, bir ay sonra herkes yine aynı savurganlık, aynı tüketim alışkanlıklarına döndü. Sorumlulukları büyük ama ben bu hayatı seviyorum. Sabah 06.00’da kalkarım, soğuğu severim. Alsancak’ta bir dairede yaşamaktansa, bizim köylerdeki evlerde yaşamak daha eğlenceli.