SKORER
PEMBENAR
CADDE
YAZARLAR

Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir: ‘Kız kardeşlik’ ruhuyla sahada

“İş dünyası, kalkınma ve sürdürülebilirliğin kesişim kümesinde, fırsat eşitliğini görüyorum. Özel sektöre rol model olmak istiyoruz. Bir de çalışma hayatındaki kadınlar olarak ‘kız kardeşlik’ ruhu içinde hareket etmeliyiz”

|

SERKAN ARMAN

-Sürdürülebilirlik için “kadın” sizce ne anlama geliyor? Şirketlerde ve ekonominin genelinde kadın gücünün artması neleri, nasıl etkiler?

Ben iş dünyası, kalkınma ve sürdürülebilirliğin kesişim kümesinde, fırsat eşitliğini görüyorum. Bu alanda Türkiye’de ve dünyada ciddi bir hareketlilik var. Ama almamız gereken uzun bir yol var. Dünya Ekonomi Forumu’nun 2021 - Küresel Cinsiyet Eşitliği Raporu’na göre, fırsat eşitliği ivmesi bu hızla devam ederse, küresel fırsat eşitsizliğinin kapanması 136 yıl alacak. Fırsat eşitliğinin sağlanması için hiçbirimiz 136 yıl daha bekleme lüksüne sahip değiliz. Kadınların bir an önce, her sektörde cam tavanları kırması gerekiyor. Ekonomiye, kalkınmaya, değer yaratmaya dahil edilmesi gerekiyor.

Bu konuda hem birey olarak, hem de kurum olarak atmamız gereken adımlar var. Öncelikle rol model ve örnek olmalıyız.

UNDP Türkiye ile Limak Yatırım bünyesinde ‘Eşitlik Mührü Programı’ yürütüyoruz. Bu Türkiye’de ilk defa uygulanan bir proje ve amaç cinsiyetlere duyarlı kurumsal iş modeli oluşturmak. Programı tamamladığımızda Limak Yatırım, ülkemizde bu mührü almaya hak kazanan ilk şirket olacak. Bir sonraki adımda, bu programı grup bünyesindeki diğer şirketlere yaymayı hedefliyoruz ve elbette Türkiye’de özel sektöre örnek olmayı, rol model olmayı istiyoruz.

Bir diğer yapmamız gereken birlik olmak. Çalışma hayatındaki kadınlar olarak ‘kız kardeşlik’ruhu içerisinde hareket etmeliyiz. Erkekler bu konuda çok başarılı. İş dünyasında birbirlerini destekliyorlar ve yükselmelerine ön ayak oluyorlar. Aynı şeyi biz, kadınlar, kadın çalışanlar ve kadın yöneticiler arasında geliştirmemiz gerektiğine inanıyorum.

Son olarak savunucu olmamız ve bu konunun savunulmasında liderlik göstermemiz, rota çizmemiz gerekiyor. Bıkmadan - usanmadan bu konuyu tartışmamız, gündeme getirmemiz, rakamları tekrarlamamız gerekiyor. Sadece kendimiz için değil, bizden sonraki nesildeki kadın çalışanlar için de bu görevi yerine getirmemiz gerekiyor.

-Şirketinizin stratejik hedefleri arasında 2026’ya kadar kadın çalışan sayısını yüzde 40 artırmak var. Bu hedefe ne kadar yaklaştınız? Bu hedef neden önemli?

2020 Ağustos ayında sürdürülebilirlik hedeflerimizi açıkladık. 12 stratejik hedefimiz var. Hepsi çok önemli. Ama benim için kadın istihdamına yönelik hedefimiz çok değerli... 2026 yılına kadar grup bünyesinde kadın istihdam oranımızı yüzde 40 artırmak istiyoruz.

Bu hedefler, bu yaklaşımlar, bu politikalar bir anda olmuyor elbette. Sürekli yurtiçi ve yurtdışı ortaklar ile görüşerek, onlardan öğrenerek, hem Türkiye’deki, hem de yurtdışındaki iyi uygulamaları takip ederek oluyor.

Dünya hızlı değişiyor. İş dünyası değişiyor. İş yapış tarzlarımız değişiyor. Bizlerin sadece ülke olarak değil, dünya olarak bu değişime ayak uydurması gerekiyor. Bu sebeple ben değişim için gerekli olan bakış açısı, duyarlılık, iş birliği, yenilikçilik, sosyal sorumluluk bilinci, duygusal zekanın kadınlarda çok daha güçlü, çok daha kuvvetli olduğuna inanıyorum. Bu saydığım özellikleri de iş dünyasına kadınların kattığı ve katacağı en büyük artı; farkı yaratacakları alan olarak görüyorum.

Geleceğin TMK’sı masada

-Amiral Gemisi projeniz olarak gördüğünüz ‘Türkiye’nin Mühendis Kızları’ (TMK) var. Projenizin içeriği çok zengin. Biraz programdan bahsedebilir misiniz?

Türkiye’nin Mühendis Kızları Limak’ın ‘amiral gemisi’. Benim ‘göz bebeğim’. Kadın bir mühendis ve kadın bir yönetici olarak bu konuya ilgim her zaman canlıydı diyebilirim. Bunu ayrıca kişisel bir sorumluluk olarak görüyorum. 2015 yılında Limak bünyesinde başlattığımız ve Limak Vakfı çatısı altında gerçekleştirdiğiniz Türkiye’nin Mühendis Kızları projesiyle bu alana katkı sağlamak beni mutlu ediyor.

TMK tam bir ‘öğrenme süreci’ diyebilirim. Aradan 6 yıl geçti. Bugün projenin geldiği noktadan memnun olmakla birlikte, süreç içerisinde bizler de çok fazla şey öğrendik. Bu sebeple projeyi her yıl yeniliyoruz ve güncelliyoruz. Ülkemizdeki ve dünyadaki trendleri, tartışmaları yakından takip ediyoruz. Bu tartışmaların içinde yer almaya, projemizin gidişatına bu konular ekseninde yön vermeye çalışıyoruz. TMK ile bizlerin amacı, sadece teknik olarak donanımlı genç kadın mühendisleri yetiştirmek değil. TMK ile yarının lider, sorumlu, duyarlı, girişimci ve iyi insanlarını yetiştirmeyi hedefliyoruz. Dokunulmamış insan gücüne dokunmaya, onu uyandırmaya ve ‘yeni ekonomiye’ kazandırmaya çalışıyoruz. Aslında biz Türkiye’nin Mühendis Kızları projesi ile bir etki yaratıyoruz. Hem öğrencilerimizin, hem de ülkemizin geleceğinde bir etki oluşturuyoruz.

Gelecek hedefi çok önemli. Biz bu projenin hem Türkiye’de, hem bölgede, hem dünyada çoklanmasını istiyoruz; örnek alınmasını istiyoruz. Son 2 yıldır UNDP Türkiye ile beraber, ‘geleceğin TMK’sını’ tartışıyoruz, konuşuyoruz. TMK’yı nasıl sürdürülebilir ve bağımsız bir platform haline getirebiliriz? Bu sorunun cevabını arıyoruz. Masada farklı opsiyonlarımız var. Bunları değerlendiriyoruz. Projenin ülkemizde gün geçtikçe ilgi görmesi beni ayrıca memnun ediyor.

Anlayışım ‘çevik liderlik’

-Sizin ‘liderlik’ tanımınız nedir? Yönetim felsefenizde size göre bir liderin hangi özellikleri olmazsa olmaz?

Lider olabilmek için sadece liderlik vasıflarını taşımak ya da liderlik özelliklerini öğrenmek için çalışmak yeterli değil. Liderlerin değişimi iyi görüp, değişimi fark edip, değişimi yönlendirmesi yani ‘değişimde ön alması’ gerekiyor. Bu bizi çevikliğe ve adaptasyona getiriyor. Bu sebeple benim liderlik anlayışım, ‘çevik liderliğe’ (agile leadership) daha yakın. Liderlik özelliklerine gelecek olursak, elbette liderlik tanımı, liderliğin gereksinimleri zaman içerisinde değişiyor ve dönüşüyor. Nasıl her şey değişime ve dönüşüme uğruyorsa, liderliği bundan bağımsız düşünmek zaten imkânsız. Ancak bazı özellikler her zaman geçerli: örneğin vizyon, hız, çeviklik, adaptasyon kabiliyeti ve kapasitesi.

Dünyanın gündemi ve küresel iş dünyasının gündemi hızla değişiyor. Dolayısıyla iyi bir liderin bu değişimi yakından takip ediyor olması, değişimi öngörüyor olması, değişime yanıt veriyor olması gerekli. Bu ise vizyonla, hızla, çeviklikle ve adaptasyon kabiliyeti ile mümkün.

Yine bir başka özellik bence kapsayıcılık. İyi bir lideri, çevresinde kim olursa olsun, hiçbir ayrım yapmadan farklı görüşlerden beslenen, bu görüşlere değer veren ve bu görüşleri süzüp, etkili kararları verebilen kişi olarak görüyorum.

Artık yetkinlikler çok farklı ve çok çeşitli. İşte iyi bir liderin, bu farklılıklardan ve yetkinliklerden azamide yararlanan ve beslenen kişi olarak tanımlamak daha doğru.

Yeni dönemde neler var? 3 tavsiye...

-Sürdürülebilirlik önemli. Özellikle pandemi sonrası dünyada. Bu konuda önümüzdeki dönemde özel sektörün, hem Türkiye’de hem de dünyada hangi konulara odaklanması gerektiğini düşünüyorsunuz?

Önümüzdeki dönemde biz ve tüm firmaların yapması gereken 3 şey var:

1) Elimizdekini korumak,

2) Onu sürdürülebilir kılmak,

3) Ve dönüştürmek... Şirketler için önümüzdeki dönemde öne çıkacak konular ise dijitalleşme, kurumsallaşma, çeviklik, şeffaflık, inovasyon, kolektif hareket edebilme, sosyal işlerinde kelebek etkisi / çarpan etkisi yaratma

-Pandemi dijitalleşmeyi çok hızlandırdı. Sizin içinde bulunduğunuz sektörlerde pandemide dijitalleşme arttı mı?

Ben dijitalleşmeyi pandeminin iş dünyasına, insanlara mirası ve öğretisi olarak görüyorum. Düşünsenize kimi şirketler 1 gecede 10 yıl dijitalleşmek zorunda kaldı. Hiç şüphesiz dijitalleşme daha hızlı bir şekilde ilerleyecek.

Ben ‘dijitalleşmeye direnen’ bir sektörün temsilcisiyim: inşaat, altyapı, müteahhitlik. Ama buna rağmen, ben inşaat sektöründe bile, ‘fast-track’, yani çok daha hızlı bir dijitalleşme yaşanacağını öngörüyorum. Artık hiçbir şeyi teknolojiden ve dijitalleşmeden bağımsız düşünemeyeceğimiz bir noktaya geldik.

Pandemiden bağımsız, bu alan Limak olarak bizlerin uzun süredir üzerinde çalıştığımız bir konu. Elbette pandemi ile hız kazandı. Biz Limak Yeni Teknolojiler Grubu olarak farklı alanlarda çalışmalarımızı yürütüyoruz. Yurtiçi ve yurtdışında startup’lar ile çalışıyoruz. Özellikle içinde olduğumuz sektörlere verimlilik sağlayabilecek yeni teknoloji çözümleri olan startup firmalar ile işbirliği projeleri geliştiriyoruz.

‘Life-style’ girişimcilik

-Kurum içi ve kurum dışı girişimcilik şirketlerin en büyük itici güçlerinden. Girişimciliği desteklemek ve grup bünyesinde değerlendirmek için neler yapıyorsunuz?

‘Yeni nesil girişimcilerden’ bahsediyoruz. ‘Sosyal girişimcilerden’ ve ‘sosyal girişimlerden’ bahsediyoruz. ‘Etki yatırımlarından’ bahsediyoruz. Özellikle sanal dünyanın genişlemesi ve sınırsızlığını düşündüğümüzde, daha keşfedilmemiş çok fazla işin - sektörün olduğu açık. Youtube yıllardır vardı; fakat reklamların girmesi ile Youtuber diye bir kavram çıktı ve bugün Youtuber’ların gelirlerini konuşuyoruz. Çocuklarımız ‘Youtuber’ olmak istiyor örneğin.

Benim için girişimin, girişimcilerin her türlüsü değerli. Teknoloji girişimcileri, sosyal girişimciler, kurumsal girişimciler, kurumiçi girişimciler... Özellikle pandemi sonrası dönemde iş gücü piyasasında ciddi değişiklikler göreceğiz.

Endeavor Türkiye’nin Yönetim Kurulu’ndayım. Burada çok yakından görüyorum. Çok çılgın fikirler var. Çok sağlam fikirler var. Ben Türkiye’nin girişimci ekosistemini iyi buluyorum. Ama unutmayalım ki, bu ekosistem küresel. Tüm dünya ile yarış, rekabet halindeyiz. Bizim Türkiye olarak girişimcilik alanında atmamız gereken önemli bir adım var: Girişimciliği bir kültür/life-style haline getirmek. Hepimiz Silikon Vadisi’nden bahsediyoruz. Bugün Silikon Vadisi bir “yaşam biçimi” halini almış durumda.

Exit’le yeniden başlamak

Türkiye’de doğru girişimcilik kültürünü oluşturabilmek için, kendi şirketlerini kurup, büyüten girişimcilerin, şirketlerini “exit” edip öğrenimleri ve tecrübeleri ile daha büyük projelere başlamaları ya da kendi yatırımlarını gerçekleştirmeleri gerekiyor. Bu da başladı. Ben ilerisi için ümitliyim.

Bu konuda Limak bünyesinde çeşitli çalışmalarımız var. Örneğin Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları Etki Hızlandırıcısı (SDG Impact Accelerator), Limak olarak bizlerin de dahil olduğu ve bu türde bir çalışma. Tam bir ‘kolektif etki’ çalışması. Bünyesinde çok farklı çok çeşitli kurumlar var (Dışişleri Bakanlığımız, UNDP Türkiye, Eczacıbaşı Holding, Bill&Melinda Gates Vakfı, Dünya Gıda Programı, Katar Kalkınma Fonu).

Kurumlar birbirinden öğrensin

-Kolektif etkiden bahsediyorsunuz. Tüm sosyal çalışmalarınızda bu etkiyi yaratmayı mı istiyorsunuz?

Ben ‘kolektif etkiye’ inanıyorum. Elbette her bir birey, her bir kurum, yaptığı türlü çalışmalarla bir etki yaratıyor. Tüm bu etkileri, alt alta topladığınız zaman, toplam bir etki ortaya çıkıyor. Ancak benim ‘kolektif etkiden’ anladığım başka bir şey. Bireylerin ve kurumların, tek tek yarattıkları etkinin toplamı değil... İş birlikleriyle, ortaklıklarla yaratılan etki. Yani ‘kolektif etki’, sadece logoların yan yana gelmesi değil; yapılan işlerde çalışan insanların aynı hedef için ellerindeki kaynakları, ki bu akıl olabilir, zaman olabilir, deneyim olabilir, maddi destek olabilir, masaya koydukları, faydalanıcıya dokunan akımlar yaratması. Bu sebeple sosyal etki çalışmalarımızda her türlü kurumla, kuruluşla çalışmak istiyoruz. Ortaklık yapımızı genişletmek istiyoruz. Kurumların birbirinden öğrenmesini istiyoruz.

© Copyright 2024

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.