Küresel piyasada yeni faiz dönemi
Fed'in beklenmedik güvercin duruşu ve TCMB'nin kararlı faiz artışı, finansal piyasalara yeni bir yön veriyor. Yatırımcılar ve şirketler, faiz oranlarındaki bu kritik değişikliklere ve döviz kurlarındaki potansiyel dalgalanmalara dikkat kesilmeli...
ZEYNEP AKTAŞ- Küresel piyasalarda faiz rüzgârları tersine döndü; ABD Merkez Bankası (Fed) güvercin kanat çırpmaya başladı, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ise kararlı adımlarla faiz artışına gitti. İş dünyası, bu yeni finansal döneme ayak uydururken, yatırım ve finansal planlamada esnekliğin kıymeti bir kez daha ortaya çıktı. Peki bu değişimler şirketlerin gelecek stratejilerini nasıl şekillendirecek?
İş dünyası, dalgaları hissederek ve trendlere adapte olarak hem kısa vadeli, hem de uzun vadeli stratejilerini bu yeni realiteye göre ayarlamak zorunda. Bu yazıda, değişen faiz ortamının şirketlerin risk yönetimi, yatırım kararları ve operasyonel planlamaları üzerindeki etkilerini ele alarak önümüzdeki dönemde izlenebilecek stratejik adımları inceleyeceğiz.
Kurumsal yatırımcılar ve işletmeler için önemli olan, hem kısa vadeli faiz hareketlerine karşı hazırlıklı olmak, hem de uzun vadeli yatırım stratejilerini güncel tutmak. Piyasa trendleri ve merkez bankası politikalarının geleceğe dair ipuçları verdiği bu dönemde, sağlam bir finansal analiz ve geleceğe yönelik planlama kaçınılmaz. Finansal korunma (hedging) stratejileri şirketlerin rekabet güçlerini korumaları açısından önem taşıyor.
Verimlilik artışı
Yüksek faiz oranları, özellikle borçla finanse edilen işletmeler için maliyet baskısını artırır. İş dünyası, nakit akışını iyileştirmek, borç maliyetlerini düşürmek ve operasyonel verimliliği artırmak için adımlar atmalı. Enerji ve hammadde gibi değişken maliyetleri minimize etmeye yönelik anlaşmalar yapılmalı ve sabit maliyetleri azaltacak şekilde yapılanmalar gözden geçirilmelidir. Ayrıca, finansal risk yönetimi stratejileri, faiz oranlarındaki dalgalanmalara karşı koruma sağlamak için geliştirilmelidir.
Örneklere baktığımızda bu yönde çabaların olduğunu görüyoruz. Kütahya Porselen, elektrik giderlerini azaltmak ve kendi elektrik ihtiyacını karşılamak gayesiyle güneş enerjisi santrali kuracak. Fabrikalarının çatılarında toplam 50.500 metrekare alan üzerine 5.1 MWp kurulu güce sahip GES yatırımına gidiyor. Hedeflenen yatırımla, fabrikalarının yıllık elektrik enerjisi tüketiminin yaklaşık yüzde 30'unu karşılayacak. Şirket bu projeyle önemli bir elektrik tasarrufu sağlamayı hedefliyor. Yatırımın toplam maliyeti yaklaşık 2.075.000 dolara mal olacak ve şirketin özkaynaklarıyla finanse edilecek. Söz konusu yatırımla hem finansal verimliliğini artıracak, hem de çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağlayacak.
Maliyet yönetiminin önemi
Bu dönemde şirketler, operasyonel maliyetleri düşürmek için süreçlerini yeniden gözden geçirebilir. Üretim süreçlerini otomatikleştirmek ve iş gücü maliyetlerini azaltmak için teknolojiye daha fazla yatırım öne çıkabiliyor.
Maliyetlerini optimize etmeye çalışan şirketler başarılı sonuçlar elde ederken bunun müşteriye yansımasının da olumlu yönde olması beklenen bir durum olmalı. Örneğin Doğu Aras Enerji'nin bağlı ortaklığı ARAS EDAŞ, yürüttüğü çalışmalar sonucunda, EPDK tarafından belirlenen yüzde 20.13'lük hedef kayıp oranını yüzde 16.6 seviyesine indirdi. Bu oran, aynı zamanda 2022 yılı kayıp kaçak oranından da 4.64 puan daha düşük bir değere işaret ediyor.
Şirketin kayıp ve kaçak oranlarını düşürme çabaları, enerji kaynaklarının daha verimli kullanılması ve maliyetlerin optimize edilmesi açısından büyük önem taşıyor. Ayrıca, bu çalışma, Doğu Aras Enerji'nin sürdürülebilir enerji yönetimi ve kaynakların etkin kullanımı konusundaki taahhüdünü de hassasiyetle yerine getirdiği anlamına geliyor. Öte yandan söz konusu çalışmanın etkilerinden tüketicinin de istifade edebilmesi hedefe ulaşmada destekleyici bir motivasyon olacaktır.
Kâr payı dağıtmama ve gelir artırma çabası
Şirketler bu dönemde güçlü seyrini korumak için kâr payı da ödemeyebilir. Örneğin Arçelik, bu yıl kâr payı vermeyecek. Karara gerekçe olarak, ekonomik konjonktürle yatırım ve finansman politikasını gösterdi. Şirketin vergi mevzuatına göre oluşan 9.28 milyar TL tutarındaki kârı, enflasyon düzeltmesi sonucu oluşan Geçmiş Yıl Karları hesabına aktarılacak. SPK mevzuatına göre ise oluşan kâr tutarı 7.67 milyar TL. Arçelik, son 3 yıldır düzenli nakit temettü ödüyordu.
Bu dönemde şirketler alacak yönetimlerini de güçlendirecek. Örneğin geçtiğimiz ay Yapı Kredi Bankası, tahsili gecikmiş alacaklarını aktiften çıkarma kararı doğrultusunda toplam 1.076.246.775 TL tutarındaki gecikmiş alacaklarını üç varlık şirketine sattı. Açıklamada satışa konu alacakların Sümer Varlık Yönetim, Dünya Varlık Yönetim ve İstanbul Varlık Yönetim'e 459.750.000 TL'ye satıldığı belirtildi. Bu satış bankanın bilançosundaki riski azaltmayı ve finansal sağlığını iyileştirmeyi amaçlıyor. Alacak satışı ile şirkete fon girişi sağlanırken finansal performansını ve aktif kalitesini güçlendirmeye yardımcı olacak. Bu tür finansal yaklaşımlar bankaların kredi risklerini yönetmeleri ve operasyonel verimliliklerini artırmaları açısından kullanılmakta.
Öte yandan şirketler gelirlerini artırmak için de çaba harcamakta. Doğuş GMYO, Kocaeli, Gebze'de bulunan Gebze Center Alışveriş Merkezi için yatırım kararı aldı. Şirket, AVM'nin ziyaretçi sayısını ve cirosunu artırmak amacıyla binanın mimari görüntüsünde ve iç fonksiyonlarında iyileştirmeye giderek ziyaretçi sayısını artırmaya çalışacak.
AVM'nin yenileştirme işleri için ayrılan bütçenin yaklaşık 114.5 milyon TL olması bekleniyor. Söz konusu yatırımla AVM'nin genel görünümünü ve işlevselliğini iyileştirilirken şirketin kira gelirlerine pozitif katkı sağlaması hedefleniyor. Doğuş GMYO, son açıkladığı 2023 yılı sonu mali tablosunda kârını yüzde 53.45 düşürdü. Yıl sonu kârı da 1.85 milyar TL'ye geriledi.
Karar alma süreci
Şirket yöneticileri, maliyet ve gelir yapısını detaylı bir şekilde analiz ederek faiz ve enflasyon oranlarındaki değişimlere karşı şirketi pozisyonlandırmalıdır. Fiyatlandırma stratejileri, maliyetlerdeki artışı yansıtacak şekilde ayarlanmalı; borçlanma, yeni yatırım ve genişleme planları titizlikle değerlendirilmelidir. Ayrıca, şirket içi verimliliği artırarak ve iş süreçlerini dijitalleştirerek operasyonel maliyetleri optimize etmek önem kazanıyor. Enflasyonun sermaye ve satın alma gücü üzerindeki etkileri, özellikle uzun vadeli sözleşmeler ve satın alımlar söz konusu olduğunda hesaba katılmalıdır.
Nitelikli yatırımcılar
Nitelikli yatırımcılar, likiditeyi koruyarak ve aynı zamanda enflasyondan korunarak sermayelerini değerlendirmeye çalışacaklardır. Bu durum, hem geleneksel varlık sınıflarında hem de yenilikçi finansal araçlarda dengeli bir yatırım yaklaşımı gerektiriyor. Blokzinciri teknolojisi, yeşil enerji gibi sürdürülebilir yatırımlar ve biyoteknoloji gibi geleceğe yönelik sektörler, bu süreçte daha fazla ön plana çıkabilir. Ayrıca, hedge fonları ve türev piyasalar, fiyat dalgalanmalarından korunma ve sermaye artışı için etkili araçlar olabilir.
Birikim yapanlar için öncelik ne?
Faiz oranları bu kadar yüksekken ve enflasyon oranı da yüzde 67.07 iken, birikim yapanların en büyük endişesi sermayelerinin erimesini önlemektir. Güvenli liman olarak görülen altın veya döviz gibi varlıklar öncelikli tercihler arasında yer almaya devam edebilir. Ayrıca, TÜFE'ye endeksli tahviller gibi enflasyona endeksli yatırım araçları, alım gücünün korunmasına yardımcı olabilir.
Faiz oranlarının bu kadar yüksek olduğu bir dönemde, yatırımcılar genellikle sabit getirili menkul kıymetlere yönelir. Ancak bu, enflasyonun artış hızını kesmediği sürece gerçek anlamda bir kazanç sağlamayacaktır. Yatırımcılar, enflasyonun üzerinde reel getiri sağlayabilecek varlıklara yönelmelidir. Bu, genellikle varlık sınıfı çeşitlendirmesi ve belki de alternatif yatırım araçlarına, örneğin emtialara veya değer koruma özelliği olan varlıklara yatırım yapmayı gerektirebilir. Enflasyon + faiz sunan seçenekler de takip edilebilir.