‘Kontrolsüz güç, güç değildir’
.
SERVET YILDIRIM
BM Global Compact Türkiye
Çevre Çalışma Grubu Eş Başkanı
servet.yildirim@cci.com.tr
Başlıktaki sözü ilk defa 28 yıl önce Pirelli’nin Carl Lewis’li “Kontrolsüz güç, güç değildir” sloganlı ünlü reklamında duymuştum. Günümüzdeki birçok meseleyi açıklayan bu çarpıcı sözü geçenlerde Şeref Oğuz’un Dünya’daki makalesini okurken tekrar gördüm. “Altındaki yüksek performanslı arabanın 350 beygir gücü ile övünmek ahmaklıktır. Eğer araçta 350 beygir gücünde fren sistemi yoksa, felaketin yakındır. Çünkü kontrolsüz güç, güç değildir” diyordu Şeref. Yazının konusu ise otomotiv değil, aile şirketleriydi. Yazıdan birkaç gün önce bir yemekte Yönetim Kurulu Üyeleri Derneği (YÜD) yöneticileri ile bir araya gelmiştik. Aile şirketlerinde aktif yönetim kurullarının önemini konuştuk. Bize bir kurumun kaderini belirleme yetkisine sahip yönetim kurullarının kompozisyonu, risk ve fırsatları değerlendirme kapasitesi, hesap verebilmesi gibi konuların şirketlerin performansını ve büyümeyi nasıl etkilediğini anlattılar.
Yüzde 95’i aile şirketi
YÜD Başkanı Mehmet Sami, “Profesyonel yönetim kurulu üyeleri aile şirketlerinin sigortası” diyordu; aynen çok hızlı giden bir arabanın fren sistemleri gibi. Sami’ye göre “Aile şirketlerinin sürdürülebilir olması için aktif yönetim kurulu üyeleri olmalı.” Türkiye’de faaliyet gösteren şirketlerin yüzde 95’i aile şirketleridir ve ekonomideki etkileri çok büyüktür. Sadece KOBİ ölçeğindeki aile şirketleri ülkedeki toplam istihdamın neredeyse yüzde 80’ini yaratır. TİM verilerine göre Türkiye’nin en yüksek ihracat hacmine sahip olan ilk 100 şirketinin 58’i aile şirketleridir. Bu şirketler toplam ihracatın yaklaşık yüzde 30’unu gerçekleştirir. Sadece Türkiye’de değil dünyanın pek çok ülkesinde de aile şirketleri ekonomilerin çekirdeğini oluşturur; aynı zamanda da lokomotifleridir. Ancak birkaç kuşak sonra kayıplara karışan çok örnek vardır.
Aktif yönetim kurulu önemli
İkinci ya da üçüncü kuşağa geçtiğinde dağılan, dağılmasa bile sıkıntıya düşen aile şirketlerinin çok büyük kısmı kuruluşunda geleceği planlamayanlardır. Aile şirketlerinin uzun ömürlü olmaları için bazı “olmazsa olmazları” vardır. Bunlardan birisi aile anayasalarıdır. Aile anayasaları önemli ama yeterli değil. Üstelik doğru hazırlanmış bir anayasa uygulanmadıktan sonra değersizdir.
Kurumsallaşamamış aile şirketleri daha kısa sürede dağılıyorlar ya da daha yavaş büyüyorlar. Uzun ömür için kurumsallaşma gerekir...
Kurumsallaşamamış aile şirketleri daha kısa sürede dağılıyor ya da daha yavaş büyüyor. Uzun ömür için kurumsallaşma gerekir. Kurumsallaşmanın unsurlarından biri de yönetim kurullarında profesyonel yöneticilerin ağırlığının artması. Yönetim kurulu hissedarları temsil etmek için seçilmiş üyelerdir. Politikaları oluşturur ve yönetimi denetler. Hissedarın en güvenilir danışmanıdır. Yönetim kurullarına dışarıdan profesyonelleri taşımak bir anlamda profesyonelleşme yoluyla dışarıdan deneyim ve uzmanlık ithal etmektir ve sürdürülebilirlik yolunda doğru adımdır. Son yıllarda aile şirketlerinin aile dışı yöneticilerin deneyim ve uzmanlıklarından yararlanma iştahının arttığını, daha fazla sayıda aile şirketlerinde aktif yönetim kurullarının oluştuğunu görüyorum. Desteklenmesi gereken bir eğilimdir. Ailelerin bu konuda daha da hevesli olmaları kurumsallaşmayı hızlandıracak, şirketlerin ömürlerini uzatacaktır.