Kariyer Öyküsü ilk Görüşte Aşk
“Kariyerini tek bir şirkette inşa etmiş 22 yıllık bir güzellik profesyoneli olarak, zaman zaman karşıma çıkan iş teklifleri ile geldiğim yol ayrımlarında L’Oreal Türkiye’de kalmayı; grup içinden gelen yurt dışı görevlendirmeleri de kabul etmeyerek Türkiye’de kalmayı seçmem kariyerimin önemli kırılma noktaları oldu.
Ebru Sungur- Bütün kariyerini tek bir şirkette inşa etmek... İş hayatına ilk adımını attığı şirkette 20 yılı aşkın süre boyunca basamakları bir bir tırmanarak zirveye çıkmak... Bunlar, gerek genel çalışan sirkülasyonunun çok hızlı olduğu, gerekse de birbiriyle çok ilgisiz sektörlere tepe yönetim transferinin sıradanlaştığı günümüzde bir başarı ve kariyer öyküsünün değil, bir ‘aşk masalının’ cümleleri olabilir ancak... ‘İlk görüşte sonsuz aşkı bulan’ kahramanımız ise L’Oreal Türkiye Genel Müdürü Sinem Sandıkçı Gökçen. Kariyer yolculuğunu Milliyet Executive’e anlattı.
+L’Oreal Türkiye’de basamakları birer birer tırmanarak 20 yılın ardından bugünkü görevinizi üstlendiğinizi görüyoruz. Bu yolculuğun ne kadarı sizin planınız, ne kadarı şanstı?
-Ben kariyer yolculuğumdaki planlama ve şansın etkisini yarı yarıya olarak yorumluyorum. Şans kısmından başlayacak olursam, şanslıydım çünkü yapmak istediklerim konusunda hep cesaretlendirildiğim, hayallerim konusunda hep desteklendiğim bir ailede büyüdüm. İkinci şansım kariyerimin başında, yani 20’li yaşlarımda yolumun ilk ve tek şirketim olan L’Oreal Grup ile kesişmesi oldu. Hayatları güzelleştirmek gibi gönülden bağlanabileceğim kuvvetli bir varoluş amacını sahiplenen, çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılığı işinin kalbine koyan bir şirkette ve sonsuz gelişim fırsatları sunan insan odaklı bir kültürde tüm kariyerimi inşa edebildim. Planlama kısmında ise hedefimi doğru koyarak, çok çalışarak, fırsatları zorlayarak, radikal değişimlerinden korkmayarak, isteklerim konusunda talepkar olarak üzerime düşeni yaptığımı düşünüyorum.
+Nasıl bir eğitim hayatınız oldu? Gelecekte uluslararası bir şirketin Türkiye Genel Müdürü olmayı hiç hayal etmiş miydiniz?
-Oldukça istikrarlı ve başarılı bir öğrenciydim. Özgüvenin ve akademik/ sosyal hayat dengesinin öneminin erken yaşlarda aşılandığı bir eğitim sistemine sahip olan Tarsus Amerikan Koleji’nde eğitim gördüm ve bu okulu ikincilikle bitirdim. Sonrasında ise zorluklara karşı dayanıklılığımı artıran, azmin ve çalışmanın önemini öğrendiğim ODTÜ İşletme’den mezun oldum. İlk yöneticilik deneyimim de ODTÜ İşletme Topluluğu’na başkanlık etmekti diyebilirim. Kariyerimin başından beri hedeflerim arasında bir şirketin genel müdürü olmak vardı ama buraya gelirken tüm kariyerimi aynı şirkette inşa edeceğimi ve aradığım her şeyi ilk şirketimde bulacağımı söyleseydiler muhtemelen inanmazdım.
+Kariyer yolculuğunuzda kilometre taşlarınız, kırılma noktalarınız neler oldu?
-Kariyerini tek bir şirkette inşa etmiş 22 yıllık bir güzellik profesyoneli olarak, zaman zaman karşıma çıkan iş teklifleri ile geldiğim yol ayrımlarında L’Oreal Türkiye’de kalmayı; L’Oreal Grup içinden gelen yurt dışı görevlendirmeleri de kabul etmeyerek Türkiye’de kalmayı seçmem kariyerimin önemli kırılma noktaları oldu. Şirket ve ülke değiştirmeden kendimi profesyonel ve kişisel anlamda en iyi şekilde geliştirmek için her seferinde konfor alanımdan çıkarak pazarlama, satış, kurumsal iletişim, dijital gibi birbirinden farklı yetkinlikler ve çalışma şekilleri gerektiren bambaşka iş alanlarına geçmek, kariyerimin şekillenmesinde çok önemli rol oynadı. Kariyerime pazarlamada başlayıp şirketin çeşitli iş birimlerinde ve farklı kademelerde üstlendiğim pazarlama sorumluluklarından sonra Pazarlama Direktörü görevini üstlendim. Sonrasında hızlı tüketim pazarında satış deneyimi kazandım. Yerel markamız İpek’in Türkiye ve Ortadoğu pazarlarında rekabetçi bir hale getirmek üzere Marka Geliştirme Direktörü olarak görev yaptım. Ardından şirketin ilk Kurumsal İletişim Direktörü olarak “Herkes için Güzellik” misyonunu Türkiye’de yerelleştirmek üzere L’Oreal Türkiye’nin kurumsal itibarını, paydaş yönetimini, sosyal sorumluluk faaliyetlerini ve sürdürülebilirlik programını yürüttüm. Sonrasında şirketin güzelliğe sağlık katma amacına sahip tüketici sağlığı iş birimi Aktif Kozmetik Bölümü’ne Genel Müdür olarak atandım. L’Oreal Türkiye’nin e-ticaret, dijital dönüşüm, inovasyon ve dijital servisler ile data/CRM, içerik üretimi, medya birimlerinden sorumlu Kurumsal Dijital Direktörü (CDO) görevini üstlendim. Daha sonra şirketin en büyük iş birimi olan ve hızlı tüketim pazarında yer alan Tüketici Ürünleri Bölümü Genel Müdürü olarak Kovid-19 ile değişen tüketici ve pazar dinamikleri ile bölümün stratejisini yeniden tasarlamaya odaklandım. Bu renkli ve çeşitli kariyer yolculuğumda değerlerimden ödün vermeden ama çok esnek ve çevik bir şekilde kendimi yenilemeye öncelik verdim.
Onarıcı ve akışkan liderlik
+Şirketin finansal sağlığı, müşteri memnuniyeti ve her düzeydeki çalışanların mutluluğu... Bir tepe yönetici olarak bu üçünün dengesini nasıl sağlıyorsunuz?
Finansal sağlığı, müşteri memnuniyeti ve çalışan mutluluğunun bir sonucu olarak görüyorum. Her üç konuda da hedefleri ve KPI’ları doğru ve net olarak koymayı da çok önemsiyorum. İlk önceliklendirdiğim unsur, çalışan mutluluğu. Benim için en önemli başarı kriterlerinin başında, her yıl yaptığımız çalışan memnuniyet anketindeki bağlılık ve gurur duyma skorları geliyor. Müşterilerimizle sıcak ve yakın ilişkiler kurarak, kendilerini ve işlerini geliştirme konusunda onlara sadece vizyon vermekle kalmayıp tüketici beklentileri, güzellik trendleri, dijitalleşme ve sürdürülebilirlik konularında da onlara yatırım yapıyoruz. Finansal sağlık için ana hedefimiz her yıl pazarın 1.5-2 katı üzerinde büyüyerek işimizin hacmini her birkaç senede bir ikiye katlamak. Tüm birimlerimizi bu hedefe yönlendirmek ve zorladıkları yerde destek olmak benim görevim. Biz kendimizi büyük ve hantal bir gemi olarak değil hızlı, çevik küçük gemilerden oluşan bir filo gibi konumlandırıyoruz. Aynı hedefe aynı anda ulaşma hedefi içinde ekiplerimize yetki ve özgürlük veriyoruz. Bu üçlü arasındaki dengeyi sağlarken, onarıcı (yani döngüsel bir anlayış ve büyük ekosistemin farkındalığı ile yenilemek, değer yaratmak ve iyilik için itici bir güç olan) ve akışkan (yani duruma ve kişilere uyum sağlayarak liderlik tarzları arasında esnek bir yaklaşımla değişikliğe gidebilen) bir lider olmaya gayret ediyorum. Örnek teşkil ederek liderlik etmeye, pozitif olmak ve talepkar olmak arasındaki dengeyi tutturmaya, kindworking, yani ağ kurma amaçlı değil bağ kurma amaçlı bir iletişim kurmaya, ekiplere enerji ve ilham verebilen biri olmaya özen gösteriyorum. Zor durumlarda pek çok fikri dinleyip farklı ekipleri dahil ederek çözüme gitmeyi önemsiyorum. Aldığım kararların ve attığım adımlarla ilgili bir çekincem varsa “Ben bunu Türkiye’nin en çok okunan gazetesinde yayınlamaya ve adımla imzalamaya hazır mıyım?” sorusunu kendime yöneltiyorum. İş/özel hayat dengesi için önceliklendirmeye (ve hep yeniden önceliklendirmeye), önemli konular için gerekli zamanı bölünmeden ayırmaya ve kendimi şarj edecek aktivitelere vakit yaratmaya çalışıyorum.
Su döngülü sisteme geçiyor
+Bir kişisel bakım ve kozmetik markası olan L’Oreal Grup’un, kadınları bilimde destekleyen, tacize dur diyen sosyal sorumluluk projeleri de var. Bu projelerden nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
-Kadınları güçlendirme konusunda Türkiye’de de 20 yıldır, iş ortağımız UNESCO ile bilimde cinsiyet eşitliğine dikkat çekmek, bilimde mükemmelliği ödüllendirmek, genç ve yetenekli bilim kadınlarını desteklemek amacıyla “Bilim Kadınları İçin” programını yürütüyoruz. 40 yaş altı bilim kadınlarının dünyanın sorunlarını çözmeye yönelik projelerine maddi kaynak sağlıyoruz ve gelecek nesillere ilham olmaları için destekliyoruz. Türkiye olarak global programa en çok destek sağlayan ilk 5 ülkeden biriyiz. “Gelecek İçin L’Oreal” sürdürülebilirlik programımız kapsamında iklim, su, biyolojik çeşitlilik, doğal kaynaklar ve iş ekosistemi konularında iddialı taahhütlerimiz var. Bu kapsamda kadınlar ve çevre için ayrılan 150 milyon euro’luk küresel fondan Türkiye’ye kaynak aktarmak için tüm sivil toplum kuruluşları ile etkileşim halindeyiz. Şimdiye kadar iki yerel projeye fon sağlayabildik. Çok yakında, İstanbul üretim tesisimiz suyu geri dönüştürerek kullanan su döngülü fabrika sistemine geçecek. Böylelikle her yıl 10 milyon litre su tasarrufu sağlayacağız. Markalarımız da bu alanda çok aktifler. L’Oreal Paris markamız Stand-Up Sokak Tacizine Karşı Dur hareketini hayata geçiriyor. Bizim gibi genç ülkelerde kadınların en büyük sorunlarından biri olan kamusal alanda tacize son vermek için uygulanabilecek çok kolay ve etkili 5 yöntemden oluşan “5D” eğitimini geliştirdik ve bu eğitimi herkesin erişimine açtık. Türkiye olarak bu projede en fazla kişiye ulaşan birinci ülkeyiz.
Kadın ve gençlere destek
+L’Oreal Grup, gençleri ve kadın girişimcileri destekliyor. Bu alanlardaki faaliyetleri anlatır mısınız?
-Gençler için en önemli projemiz “L’Oreal ile Benim Geleceğim” programı ile özellikle fırsatlara ve kaynaklara eşit erişimi olmayan gençlere eğitim ve koçluk desteği veriyoruz. Eğitim kısmında çok farklı konuda alanında uzman isimlerle eğitimler veriyoruz. Koçluk kısmında ise 6 ay boyunca çalışanlarımızın gönüllü katkıları ile öğrencilerin potansiyellerini ortaya çıkarmaları için bire bir görüşmeler gerçekleştiriyoruz. Her yıl 60 öğrenciye staj imkanı sunuyoruz. Kadın girişimcilere gelirsek kadınların önderlik ettiği girişimlerin daha iyi performans sergiledikleri halde daha az fon aldığı gerçeğini değiştirmek, yeni nesil kadın girişimcilerin yaratıcılıklarına yatırım yapmak için “BOLD” isimli yatırım fonumuzun altına kadın girişimcilere 25 milyon euro’luk bir fon yarattık. Türkiye olarak L’Oreal Grup’un 7 açık inovasyon merkezinden biriyiz ve bu fon ile start-up iş birliklerimizi ve yatırımlarımızı daha da güçlendirmeyi hedefliyoruz.
‘Her yerde ve her koşulda makyaj yapabilirim’
+Bir kişisel bakım ve kozmetik markasının tepe yöneticilerinden biri olmak, sizi ‘kişisel bakım’ konusunda nasıl etkiliyor?
-Çok ilgili olduğum “güzelliğin” işim olması çok büyük bir keyif. Kişisel bakımıma da gerekli özeni gösteriyorum. Günlük rutinimde en çok cilt bakımını önemsiyorum. Sabahları cilt temizliği, antioksidan, gündüz kremi, göz kremi ve güneş koruyucu; akşamları makyaj temizleme sonrası gece serumu, gece kremi ve göz kremi kullanıyorum. Evde peeling ve bakım maskelerimi yapıyorum. Kıvırcık saçlarımla 20’li yaşlarımda barıştım. Formda kalmaları için mutlaka kıvırcık saça özel ürünler kullanıyorum. Her yerde ve her koşulda makyaj yapabilmemle tanınırım. Onsuz olmaz dediğim makyaj ürünlerim göz altı kapatıcım, maskaram ve rujum.