İş hayatında 7/24 ulaşılır olmak
Her şey aslında pandemiyle değil, Blackberry’lerle başladı. Kabul etmek lazım, her an her yerde rahat rahat e-postalarımızı cevaplayabilmek başta çok hoşumuza gitti. Kendimizi özgürleşmiş hissettik, ofiste masa başında durmamız gerekmeyecek diye. Blackberry’lerin ömrü yetmedi, ama pandemi ile biz ofislerden evlere döndük.
ÇAĞDAŞ ERTUNA - Milliyet Gazetesi Yazarı
Artık çoğu iş seyahatine gerek kalmadığına, çoğu toplantının görüntülü konuşma platformlarından yapılabildiğine, hatta bazen pandemi döneminde birlikte çalışmaya başlayanların iki yıldır hiç aynı ortamda yüz yüze gelmediğine şahit olduk. Evet, bir yandan giyinme derdi olmadan, arka fonu değiştirip toplantılarda boy gösterdik, bir yandan da hiç olmadığı kadar çok kendi yüzümüze ekranda bakmak zorunda kaldık, hatta uygulamaların filtrelerini ve çeşitli ışık numaralarını bile mecburen keşfettik. Tabii bunlar işin konforlu yanı, şikâyet etmeye hakkımız yok. Ofiste birbirimizle sohbet ederek birbirimizden beslenmeyi, güçlerimizi birleştirip daha üretken olmayı falan da geçelim. Asıl sorun şu, madem hepimiz çevrimiçi çalışıyoruz, o zaman bir e-postaya ya da bir mesaja ne kadar zamanda geri dönmemiz gerekiyor? 1 saat mi, 1 gün mü? Hayır tabii ki. Doğru cevap: Anında! Çünkü beklentiler artık bu yönde. Sabah 06.00’da gelen e-postaya da, gece yarısı gelen e-postaya da hemen geri dönmek gerekiyor. Hemen geri dönemezseniz kendinizi suçlu hissediyor ve ertesi sabah mesajı cevaplarken ‘gecikme için üzgünüm’ notunu da ekliyorsunuz cevabınızın başına. Oysa gecikme için özür dilemek zorunda hissetmemeniz gerekiyor. Tabii bu arada iş arkadaşlarınızla olan anında mesajlaşma uygulamalarındaki gruplarda sürekli istekler yağıyor, okuduğunuz belli oluyor ama o sırada başka bir şeyle uğraştığınızı sonradan kimseye anlatmak mümkün olmuyor. Çünkü yemekte de olsanız, toplantıda da olsanız, hatta duşta ya da tuvalette de olsanız ya da uyku saatiniz gelmiş de olsa beklenti hep aynı, 7 gün 24 saat çevrimiçi olacaksınız ve farklı uygulamalardan gelen tüm mesajları anında cevaplayacaksınız. Hiç gecikmeden, hiç bıkmadan. Mesai saatlerinin belli bir mantığı vardı, bu saatler dışında kendinize, ailenize, sevdiklerinize, özel zevklerinize, dinlenmeye vakit ayırabiliyordunuz. Şimdi ise hiçbir sınır kalmadı. Eğer hâlâ sadece mesai saatlerinde çalışıyorsanız tembel ya da demode sayılıyorsunuz. Tabii her toplumda aynı şey geçerli değil, bazı ülkeler çalışma kanunlarını yeniliyor. Fransızlar mesai saatleri dışında işle ilgili aramaları ve mesajları yasaklıyor. Portekiz ise işverenlere mesai saatleri dışında ekipleriyle bağlantıya geçmelerini yasaklıyor ve tabii büyük cezalar getiriyor. Aslında stresin nedeni teknoloji değil, artık iPhone’ların bile ‘Focus’ modu var, istemediğiniz zaman mesaj uyarısı almıyorsunuz ve bu durumu karşı taraf da görebiliyor. Stresin asıl nedeni, başkalarının beklentileri, işte modern iş hayatında en çok değişmesi ve dengelenmesi gereken de bu beklentiler. Peki ama bizde ve dünyanın geri kalanında durum ne? Hiç bitmeyen mesai, sonsuz aramalar, e-postalar, mesajlar... Hepsine yetişememe, yetişemeyince suçluluk hissi ve sonuç, hepimizde kocaman bir tükenmişlik sendromu... İşte Blackberry’lerin bir dönem iş dünyasını özgürleştirdiği hissi, şimdi ancak akıllı telefonlar uçak moduna alındığında ya da tamamen kapatıldığında geliyor. Tabii bir de internet bağlantısız kaldığımızda. Şaşırıyor muyuz? Hayır