Göz bağlarınızdan kurtulun
İş hayatında firmaları ve yöneticileri akıldan uzaklaştıran, yanlış duygulara yönelten göz bağları vardır. Gelin 6 ana ‘göz bağına’ bir ‘göz atalım’...
SERVET YILDIRIM- Örgütler de liderler de zaman zaman görme yeteneklerini kaybetmeye başlayabilirler. Görüş yetenekleri tamamen kaybolduğunda ise körleşirler. Ne siyah kuğuları, ne beyaz kuğuları ne de gri gergedanları fark edemezler. Görmelerini engelleyen şey genellikle farkında olmadıkları göz bağlarıdır. Bu görme bozukluğu performansları ve bilançoları bozar; şirketlerin batmasına ve liderlerin sahneden silinmesine varan sonuçlar yaratabilir.
Akıldan uzaklaşmak...
Göz bağları Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre “aklı ve duyguları yanıltan sebep”lerdir. İş hayatında firmaları ve yöneticileri akıldan uzaklaştıran, yanlış duygulara yönelten göz bağları vardır. Görme sorunu yaratan birçok neden sıralanabilir ama soruna yol açan altı ana başlık, diğer bir deyişle göz bağı vardır.
Bunlardan ilki kibirdir. Kibir hem insanı hem de şirketleri körleştirir. Kibir kültürü toksiktir. Küstah ve yersiz bir üstünlük gösterisi, haksız bir gururlanma ve kendi aşırı önemseme hem şirketlerin hem de liderlerin içine düştükleri en yaygın tuzaktır. Örneği boldur; tarih kibirli liderlerin ve organizasyonların öyküleri ile doludur. Başkasını dinlemeyen, tavsiyelere uymayan ve tamamen kendi içgüdüleriyle hareket eden bu liderler bir tür “hubris” sendromuna yakalanmışlardır. Hubris sendromu adını Yunan mitolojisinde ölçüsüzlüğü ve sonsuz gururu ile bilinen Hybris’den almıştır. Bu sendroma yakalanan liderler güçlü egoları ile hem kendilerine hem çevrelerine hem de yönettikleri yapılara zarar verirler.
İkincisi; liderlerin kendileri, şirketleri, ekipleri ya da yürüttükleri projelerle ilgili olumsuz görüşleri, geribildirimleri ve eleştirileri yok saymalarıdır. Diğer bir deyişle acı gerçeklerle yüzleşememektir. Hatta öyle liderler ve organizasyonlar vardır ki; olumsuz geribildirimleri dikkate almadıkları gibi cezalandırırlar.
Üçüncüsü; diğerlerinin başarılarını görmezden gelmek, yok saymaktır. Bir çok şirket bu hataya düşer ve rakiplerinin başarısını yok sayar. Rakiplerin strateji ve ürün inovasyonlarını küçümsemek, onların başarılarını görememek acı ve dramatik sonuçlara neden olacak ciddi bir hatadır. Oysa bu başarılardan çıkarılacak çok önemli sonuçlar vardır.
Dördüncüsü; problemlerin olmadığına ve her hangi bir sorun yaşanmadığına kendini inandırmak, bulutların üzerinde gezmektir. Oysa ortada farkında olunması ve acilen aksiyon alınması gereken hem organizasyonel hem de kişisel problemler vardır. Başını kuma gömmekle bu sorunlar ortadan kalkmış olmuyor.
Beşincisi; ne bildiğini bilememektir. Oysa bilgiler, fikirler, deneyimler ve öğrenilmiş olan her şey bir şekilde aktarılmalıdır. Bunlar kurumsal hafızaya işlenebilmelidir ki; bir şeye yarasınlar. Aktarılamayan bilgi bilgi değildir, paylaşılamayan deneyim deneyim değildir.
Ve son olarak altıncısı ise kaçınılmaz olandan kaçınmaya çalışmaktır. Oysa kaçınılmaz olanı kabul edip ona göre aksiyon almak hayatı daha da kolaylaştıracaktır. Gelmekte olanın gelip geçeceğini ve her şeyin kendiliğinden düzeleceğini varsaymak hatadır. Eğer bir resesyon yaklaşıyorsa onu yok saymaya çalışmak ve hiçbir şey yapmadan geçip gideceğini varsaymak yerine aksiyon almak gerekir.
Eğilimlerin önüne geçmek
Yukarıda sıralanan göz bağlarını ülke ya da sektör ayrımı olmaksızın irili - ufaklı hemen hemen tüm şirketlerde farklı derecelerde gözlemlemek mümkündür. Bunlar narsist kişilik özelliklerini de andırır. Narsistler aşırı kibirlidir, kendilerinin mükemmel olduğunu düşünürler; başkasını düşünmezler; başarıyı kendilerine ve başarısızlığı ise başkalarına yüklerler. Liderlerin görevi bu tür göz bağlarını takmaktan kaçınmak olduğu kadar organizasyonlarda oluşmaya başlayan bu tür eğilimlerin de önüne geçmektir.