Değişken piyasalarda doğru hamleler yapmak
Küresel bazda yaşanan gelişmeler önümüzdeki döneme ilişkin karamsar bir tablo çizerken, deprem sonrası yaklaşan seçim, Türkiye’de ana gündemi oluşturuyor. Peki değişken koşullar içerisinde doğru yatırım hamleleri neler?
Zeynep Aktaş/Milliyet Gazetesi yazarı/ zeynep.aktas@gmail.com- Küresel bazda yatırımcılar açısından zorlu bir dönem... Dünya Bankası, küresel ekonomik büyümenin 2030’a kadar yılda yüzde 2.2 ile 30 yılın en düşük seviyesine düşeceği uyarısında bulundu. Ani uyarıda, bu durumun dünya ekonomisi için “kayıp bir on yıl”ı başlatacağı belirtiliyor. Politika yapıcıların işgücü arzını, üretkenliği ve yatırımı artırmak için kayda değer girişimlerde bulunmaması halinde, ekonomiye ilişkin pandemiyle birlikte başlayan sorunların daha da devam edeceği anlaşılıyor. Dünya Bankası’nın kaygılarına karşılık iyimserliğini koruyanlar olsa da bunun sınırlı olduğunu söylemek hiç de yanlış olmayacaktır. Bununla birlikte meselenin umut vadeden tarafı ise bir çıkış kanalının da olabileceğine dair önermelerin de olması umutları diri tutmaya olanak veriyor.
Sürdürülebilirlik farkı
Dünya Bankası raporunda; “Sürdürülebilir sektörlerde yatırımı artırmak, ticaret maliyetlerini azaltmak, hizmetlerde büyümeyi artırmak ve işgücüne katılımı genişletmek için ortak çabalar, potansiyel GSYİH büyümesini yüzde 0.7’ye kadar artırarak yüzde 2.9’a çıkarabilir” değerlendirmesinde bulunuluyor. Bu önerme aynı zamanda tamamen kara bir tablonun da olmadığı yönündeki yaklaşımların güçlenmesine olanak veriyor. Tüm bu endişelerin başlangıcının Kovid-19 salgını olduğunu not etmek gerekiyor. Salgından vatandaşlarını korumaya çalışan dünya devletleri çareyi kapanma ve kısıtlamalara başvurmakta görünce ekonomiler de küçüldü. Salgının etkilerinin hafiflediği ve hatta geride kaldığı düşüncesinin güçlendiği noktada ise Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile yaşanan gelişmeler etkisini tüm ağırlığı ile gösterdi. Öte yandan pandemide sektörlerin içine düştüğü daralmayı aşabilmesi için piyasaya enjekte edilen para ise global ölçekte enflasyonun tetiklenmesinde önemli bir faktör oldu. Değişen para politikaları, mevcut durumda yaşam koşullarının iyileştirilmesine dair atılan her adım bir başka sorunu gündeme getirdi. Son olarak yurt dışındaki bankacılık krizi ile bunu bir kez daha teyit etmekteyiz.
Borsada getiri potansiyeli var
Peki, böylesi bir ortamda Türkiye’de yatırımlar nasıl etkilenecek ve yatırımcılar nelere yönlenecek? Global ölçekte yaşanan daralmalar ve ekonomik dalgalanmalardan Türkiye’nin kendisini ayrık tutması mümkün değil. Önemli olan ise yaşanan olumsuz gelişmeleri olabildiğince yumuşatabilmek ve ülke içinde etkilerini minimize edebilmek. Dünya ölçeğinde yaşanan enflasyon sarmalından Türkiye de kurtulmaya çalışıyor. Halihazırda yüzde 55.18 seviyesinde olan enflasyonda gevşeme gözlense de bunda baz etkisinin olduğu göz ardı edilmemekte. Baz etkisiyle enflasyonda gerileme olsa da bunun marjlarının sınırlı olacağı anlaşılıyor. Sıkı para politikasının mayıs ayındaki seçimler nedeniyle askıda tutulduğu gözleniyor. Ancak sonrasında da bu politikaların devreye girme ihtimalinin zayıflığı var. Zira sonrasında belediye seçimleri sıkı para politikasının devreye alınma ihtimalini zayıflatıyor. İşte bu nedenle enflasyon etkisinin hisse senetlerine yansıması endeksin mevcut seviyelerdeki seyrinin yukarı olmasına olanak tanımakta. Borsa İstanbul’da BIST 100 Endeksi 5.000 sınırında hareket ediyor. Arada geri çekilmeler yaşansa da ana hareketin 5.000 civarında olduğu gözlenmekte. Düşüşler ve yükselişler mevcut durumda kalıcı değil. Seçim dönemine kadar yatayda dalgalı seyir daha fazla öne çıkıyor. Sonrasında ise yeni bir çıkış başlayabilir.
Halka arzların etkisi
Borsa cephesinde halka arzların yatırımcılar nezdinde hayli önemsendiği ve ilginin oldukça yüksek olduğu görülüyor. Yabancıların satış yapması, artan küresel riskler yatırımcıların güvenli limanlara çekilmelerine yol açarken borsaya yeni nakit girişinin sınırlı kalmasına sebep olmakta. Bu yılın ilk üç ayında sekiz halka arz gerçekleşti. Borsa yatırımcısının büyük kısmı, portföylerindeki hisselerden satış yaparak halka arzlara katıldı. Bunun nedeni halka arzların kısa sürede yüksek getiriler sağlaması. Daha açık bir ifade ile borsaya dışardan yeni şirketler gelirken beraberinde aynı güçte nakit girişi yaşanmadı. İçerideki farklı hisselerdeki nakit yeni halka arzlara yöneldi. Aynı durumun devamı halinde ise borsadaki pastanın küçülmesi anlamına gelmekte. Geride kalan sürede halka arzlar büyük ilgi gördü. Gelen talep tutarları, halka arz büyüklüğünün ortalama 15 katına kadar çıkarak piyasada hareketlilik yarattı. Halka arzlar sonrası hisselerin 3 gün ile 13 gün arasında değişen tavan serileri ilginin bu yöne dönmesinde belirleyici oldu. Bazı halka arzlarda, 100 katı aşan talepler dikkat çekti. Geçmiş yıllara göre daha düşük sayıda şirketin halka arzı gerçekleşse de sağlanan kaynaklar yüksek seviyede oldu. Halka arzların seyrindeki bu durum, yatırımcıların ilgisinin piyasada yarattığı etkileri de beraberinde getirdi. Yüksek ilgi halka arz olan hisselerde güçlü primlere imkân tanıyor. Yaşanan yüksek çıkışlar ise ilgiyi körüklüyor. Bu döngünün devamı halka arzların yatırımcı ilgisinde kalmasına olanak veriyor. Ancak dışarıdan yeterli fonun gelmemesi halka arz büyüklüklerinin azalma olasılığını artırıyor. Öte yandan bu durumun halka arzlardaki iskonto oranlarını artırma ihtimalini güçlendirmekte.
Yatırımcı güvenini yeniden kazanmak
Son yıllarda Borsa İstanbul’da yerli yatırımcıların payı hızla artarken, yabancı yatırımcının piyasadan çıkış trendi devam ediyor. Yabancıların BIST’te sahip olduğu pay oranı son beş yılda yüzde 65 seviyelerinden yüzde 30’un altına geriledi. Her fırsatta satış yönlü işlemlere ağırlık veren yabancılar paylarını azaltmaya devam ediyor. Son beş yılda, yabancılar Borsa İstanbul’da toplamda 13.2 milyar dolar tutarında net satış gerçekleştirdi. Bu satışın büyük kısmı, piyasaya giren yerli kurumsal ve bireysel yatırımcılar tarafından dolduruldu. Bu nedenle, yerli yatırımcıların BIST’teki payı son üç yılda hızla arttı. Yabancıların 2023’ün ocak ayında da satışları devam ederek 674 milyon dolar oldu. Şubatta ise çok sınırlı bir alım söz konusu. 65 milyon dolarlık alım gerçekleştirildi. Yabancılar satış trendi içerisinde zaman zaman taktiksel olarak alımlarda bulunsa da stratejik olarak henüz yönelimlerinin alıma döndüğüne dair güçlü bir sinyal gözlenmiyor.
Risk primi düşmeli
Risksiz getiri beklentisi, yatırımcıların bir yatırım aracından beklediği minimum getiridir ve bu oranın belirlenmesi, yatırımcıların yatırım kararlarında önemli bir rol oynar. Türkiye’nin kredi risk primini gösteren CDS oranı 528 seviyesinde bulunuyor. 10 yıllık tahvilin faizi ise yüzde 12 düzeyinde. 10 yıllık tahvil faizi ve risksiz getiri oranı birlikte değerlendirildiğinde tahvil faizlerinin mevcut durumu açıklamadığı görülmekte. Bu faiz daha düşük bir risk priminin olması gerektiğine işaret ediyor. Kredi risk primini düşürecek adımların atılması önemli. Türkiye küresel bazda yaşanan gelişmelerden mayıs ayında gerçekleşecek cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimi nedeniyle ayrışıyor. Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri gündemde önemli bir yer tutuyor. 2024 yılında gerçekleştirilecek belediye seçimleri de yatırım ortamını ne ölçüde etkileyeceği önemli bir husus. Öte yandan, 11 ilde ciddi bir hasara yol açan deprem ve beklenen kuraklığın 2023 yılında ekonomiyi olumsuz etkilemesi beklenen gelişmeler olarak öne çıkıyor. Tüm bu gelişmelerin bir araya geldiği ortamda, Türkiye’nin ekonomik dengeleri üzerinde önemli bir baskıya yol açabilir. Bu nedenle, etkili politika kararları almak ve yatırımcı güvenini yeniden kazanmak için ciddi adımlar atılması gerekiyor.
Hangi sektörler ilk yarıda öne çıkacak?
Bu yılın ilk yarısı için en çok beğenilen sektörler arasında gıda ve perakendecilik var. Peki, bu listeye bankalar da eklenebilir mi? Bankalar, iskontolu çarpanları ve nispeten güçlü ilk çeyrek beklentileri nedeniyle bu listede yer alabilecek bir potansiyele sahip bulunuyor.
Hangi sektörlerde kârların düşmesi bekleniyor?
2023 yılında demir çelik, petrokimya ve otomotiv sektörlerinde kârların düşmesi bekleniyor. Bu beklenti de fiyatlar üzerinde baskı oluşturuyor.
Yabancılar hangi sektörlerde yoğunlaştı?
2021 yılında yüzde 40.6 olan yabancı payları, Şubat 2023 itibarıyla yüzde 28.7’ye geriledi. Bu durum, yurt dışı yatırımcıların Türk hisse senetlerine olan ilgisinin azaldığına dair güçlü bir veri olarak gözlenmeli. Satışlara rağmen yabancı yatırımcı sahip olduğu payın önemli bir kısmını halen tutuyor. Yılın ilk iki ayında BIST’te en çok alınan hisseler arasında Pegasus, Tofaş, Koza Altın, Ford Otosan ve Şişecam oldu. En fazla satılan hisseler arasında Erdemir, Akbank, Bim, Sasa ve Yapı kredi Bankası yer alıyor.
Alternatifler çoğalıyor
Deprem sonrası özel emeklilik fonlarındaki asgari hisse payının yüzde 10’dan yüzde 30’a yükseltilmesi, artan hisse geri alım programları ve Türkiye Varlık Fonu desteği, şubatın ikinci yarısında hisse senedi piyasasına önemli bir katkı sağladı. Deprem felaketi nedeniyle piyasada olası bir ciddi düşüş frenlenirken piyasanın mevcudunu korumasına olanak tanıdı. Mevcut durumda Borsa İstanbul’un hâlâ cazip yönleri var. Gıda ve içecek, perakende, havacılık ve bankacılık sektörleri, 2023’ün ilk yarısında daha fazla öne çıkacak sektörler arasında yer alıyor. Özellikle bankalar, iskontolu çarpanları ve nispeten güçlü ilk çeyrek beklentileri nedeniyle dikkat çekiyor. Tüm bu gelişmelerden ayrı olarak yatırımcıların borsada hareket ederken spekülatif odaklı beklentiler yerine yatırımcı bakışı ile hareket edebilmesi gereksiz riskleri üstlenmekten kaçınmasına olanak verecektir. Kısa sürede yüksek beklentili hisseler yerine uzun vadede güçlü ve istikrarlı şekilde büyüyen firmaların takip edilmesi borsanın güvenli limanında kazanç sağlamalarına olanak tanıyacaktır. Gelir ve kârını düzenli şekilde büyüten firmalarda dalgalı dönemlerde gerçekleştirilen alımlar uzun vadede güçlü kazançlara imkân tanırken riskin de minimize olmasına olanak tanıdığı unutulmamalı.