Boğaz’ın büyüsüne kapıldı
“İstanbul çok özel. Boğaz'ın bir büyüsü var. İstanbul’a çok daha fazla ziyaretçi gelmesini sağlayacağını düşündüğümüz Peninsula stilini ve dokuşunu eklemek istedik.”
SERKAN ARMAN- Dünyanın önde gelen lüks otel markalarından The Peninsula İstanbul’daki yerini ‘sessiz sedasız’ aldı. Sessiz sedasız, çünkü yaşanan deprem felaketi böyle gerektiriyordu. Hatta hemen sonrasında dünyadaki 11 Peninsula otelinin katılımıyla deprem bölgesi için büyük bir yardım kampanyası başlatıldı. The Peninsula İstanbul’un Genel Müdürü Jonathan Crook, Türkiye’deki görevine yeni başlasa da, ‘yabancı’ sayılmaz... Eşi Türk olan Crook, “İstanbul çok özel. Boğaz’ın bir büyüsü var. Ailece burada olmaktan çok mutluyuz” diyor. Hongkong and Shanghai Hotels bünyesindeki Peninsula markası hep ‘özel’ şehirlere yatırım yapıyor. Avrupa’da Paris’in ardından İstanbul ikinci yatırımı, sırada ise Londra var... Peninsula İngilizce ‘yarımada’ anlamına geliyor. Otel Galataport’ta, ‘tarihi yarımada’ya bakan geniş kıyısıyla isminin tam karşılığını bulmuş gözüküyor... “İstanbul hem Avrupa’ya, hem Asya’ya açılan bir kapı. Bu önemi dolayısıyla her zaman potansiyel olarak listemizdeydi” diyen Crook hedeflerini de şöyle özetliyor: “İstanbul’a gelerek lüks otel piyasasına yeni bir katman eklemeyi arzu ettik. İstanbul’a çok daha fazla ziyaretçi gelmesini sağlayacağını düşündüğümüz Peninsula stilini ve dokuşunu eklemek istedik.” Jonathan Crook’la yeni oteli ve kendi macerasını konuştuk...
Peninsula’yı ve sizi İstanbul’a çeken ne oldu?
Peninsula hep dünyanın ‘geçiş kapısı’ şehirlerinde yatırım yapar. İstanbul hem Avrupa’ya, hem Asya’ya açılan bir kapı. Bu önemi dolayısıyla her zaman potansiyel olarak listemizdeydi. Peninsula 150 yıldan uzun bir tarihe sahip, aynı ailenin sahipliğinde kalan dünyanın en eski lüks otel şirketi. Kurucusu Kadoorie ailesinin İstanbul’la bağlantısı 1920’lerde Balat Hastanesi’ne olan desteğiyle başlıyor. Yatırım fırsatı ortağımız Doğuş Grubu’nun Galataport’u inşası sırasında
Peninsula, İstanbul’un konaklama dünyasına yeni ne getirdi? Kendinizi İstanbul’daki eksik parça gibi görüyor musunuz?
İstanbul ziyaret edilmesi gereken büyülü bir şehir. Burada bir eksiği gidermek değil, bu büyülü şehrin bir parçası olmak için varız. İstanbul’a gelenler zengin tarihinden çok etkileniyor. Buraya gelince tarihlerin, tesirlerin, Doğu ile Batı’nın karışımını görüp takdir ediyorlar. Biz de buraya gelerek lüks otel piyasasına yeni bir katman eklemeyi arzu ettik. İstanbul’a çok daha fazla ziyaretçi gelmesini sağlayacağını düşündüğümüz Peninsula stilini ve dokuşunu eklemek istedik.
Oteliniz tarihi binaları bir araya getiriyor ve bir kısmı da deniz seviyesinin altında. Otelin yapısı hakkında bilgi verebilir misiniz?
3 tarihi binayı bağlıyoruz. Şu anda Karaköy Yolcu Salonu’ndayız. Merkez Han ve Çinili Han ise oteli oluşturan zengin bir geçmişe sahip diğer tarihi binalar. Yolcu salonu Bauhaus anlayışında yapılmış. Orijinaline sadık kalınarak yeniden inşa edildi. Diğer iki bina da geliştirilerek restore edildi. Odalarımız bu binalarda ve aralarında. 4. binamız yeni ve balo salonumuz orada. Boğaz’la çok iyi bir bağlantısı var. Önünde de dev açılır kapanır gölgelikler var. Bahçemiz İsviçreli peyzaj mimarı Enzo Enea tarafından tasarlandı. Kendisi Kral Charles için de çalıştı.
Şimdiye kadar otelinize talep nasıl? Müşteri profiliniz hakkında neler söyleyebilirsiniz?
14 Şubat’ta kapılarımızı açtık. Ne yazık ki, 6 Şubat’ta deprem felaketi yaşandı. Tüm Türkiye gibi bizi de derinden etkiledi. Çalışanlarımızdan aileleri direkt etkilenenler de oldu. Bu her şeyi değiştirdi. Çok sessiz bir açılış yaptık. Türkiye için Umut adını verdiğimiz bir yardım kampanyası da düzenledik. Yıl sonuna kadar dünyadaki Peninsula otellerinde kalan her misafir adına 10 euro bağış yapılıyor. Kampanya sonunda yardımın 5 ila 5.5 milyon dolara yakın bir meblağa erişeceğini düşünüyoruz. Bunu doğal afetler yaşayan Filipinler ve Japonya için de yapmıştık. Çok önemli olduğunu düşünüyoruz
Resmi bir açılış düzenleyecek misiniz?
Büyük açılış ertelendi. Aslında eylül ayında düzenlemeyi düşünüyorduk. Ancak deprem felaketi nedeniyle bunu 2024 ortaya çıktı. COO’umuz Peter Borer burayı ziyaret etti ve İstanbul’a yatırım için mükemmel bir nokta olduğunu görerek CEO’muz Clement Kwok’u bilgilendirdi. Galataport’un tamamlanması ve Karaköy’ün de düzenlenmesiyle nasıl bir mekânın ve otelin ortaya çıktığını görüyoruz. İstanbul’un yeni mirasının bir parçası olmaktan heyecan duyuyoruz. Kendim açısından söylemem gerekirse 23 yıldır bu gruptayım. Bu parçası olduğum 6’ncı Peninsula oteli. Grup bünyesinde 11 otel var. Dünyanın böylesine önemli bir şehrinde böylesine prestijli bir oteli hizmete açmaktan onur duyuyorum. Eşimin Türk olması da burada olmamda etkili oldu. Kendisi İzmirli. 20 yıla yakın yazına erteleme kararı aldık
Turizm açısından yaşanan depremin yanı sıra Rusya - Ukrayna Savaşı’nın da getirdiği endişeler var. Öte yandan Türkiye’nin her zaman çok büyük bir turizm potansiyeli var. Türkiye’de turizmin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Aslında olaylar ilk pandemiyle başladı. Türkiye bu zorlu süreci başarıyla atlattı. Geçen yıl İstanbul’daki otellerin doluluğunu nasıl artırdığını gördük. Avrupa ve Amerika pazarları geri döndü. Ortadoğu’dan ilgi yüksek ve Rusya pazarının erişimi var. Bizim otelimiz açısından, gelecek açısından çok iyimserim. Markamızın devamlı müşterilerinin büyük ilgisi var. Birçok farklı milletten konuk ağırlıyoruz. Sürdürülebilir büyüme yaşayacağımızı öngörüyorum.
Türkiye’deki günlük yaşamınız nasıl? Türk mutfağından hoşlanıyor musunuz?
Eşim Türk olduğundan Türk mutfağıyla aram çok iyi. Tüm ailemle birlikte Türkiye’ye geldim. Son olarak 11 yıl New York’ta yaşadıktan sonra İstanbul’a yerleştik. İstanbul New York’un ardından birçok açıdan yaşaması çok rahat bir şehir. İstanbul çok özel. Boğaz’ın bir büyüsü var. Ailece burada olmaktan çok mutluyuz.
Bütün kariyeriniz boyunca otellerde çalıştınız. Bu planlanmış bir kariyer mi, tesadüflerin rolü oldu mu?
Planlanmış değil... Babam hep yurt dışında dünyanın farklı yerlerinde çalıştı. Ben de annemle hep onu takip ettik. Portekiz’den Zambiya’ya, Jamaika’dan Mısır’a çok farklı yerlerde yaşadım. Bu durum içimde bir yolculuk tutkusu geliştirdi. İngiltere’yle sınırlı kalmayacak bir iş hayal ettim ve bu paralelde çalışma imkânı aradım. Bir ara diplomat olmak istedim ama gerçekleşmedi. Otelcilik okuluna gittim ve kariyerim bu yönde başladı. Çeşitli otellerde çalıştıktan sonra 2000 yılında yolum Peninsula New York ile kesişti. 23 yıldır bu grupta çalışıyorum.
İşinizin size öğrettiği 3 önemli hayat dersini paylaşabilir misiniz?
Bir otelde çalışmak için öncelikle bu işe tutkuyla bağlı olmalısınız. Çok çalışmak ve bunu uzun sürelerde yapmak gerekiyor. İnsanlarla iyi anlaşmak ve alçakgönüllü olmak zorundasınız. Aile kurunca ise ailenizin sizi çok iyi anlaması ve desteklemesi şart.
2 Michelin yıldızlı şef restoran açıyor
Haziranda otelinizde iddialı bir restoran açılacak. Bununla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Türkiye’nin 2 Michelin yıldızlı tek şefi Fatih Tutak’la Gallada restoranını otelimizin ‘roof’unda açacağız. 5-6 yıl önce Fatih Tutak’la temasa geçtiğimizde Michelin yıldızı gündemde yoktu. Kendisini Bangkok, Şanghay gibi Asya şehirlerinde çalışırken tanıdık. Gallada’da Türk mutfağı ve Asya arasında bağ kuracak bir menü hazırlayacak. Çok özel bir restoran olacak.
Türkiye’de başka Peninsula otelleri açma planları var mı?
Hayır, sadece bir otel olacak. Sadece ‘Geçiş kapısı’ tabir ettiğimiz ülkelere yatırım yapıyoruz ve buralarda tek bir otelimiz oluyor. Mesela yakında İngiltere’deki tek otelimizi Londra’da açmaya hazırlanıyoruz.