Banka ve şirketler tahvil ihraç atağında
Banka ve şirketlerin son aylarda borçlanma araçlarında artış var. Sıkı para politikasının uygulanmaya başlamasından bu yana 127 şirket tahvil ihracı için onay aldı.
ZEYNEP AKTAŞ- Sirketler ve bankalar tahvil ihracında atağa geçti. Ekonomi yönetimindeki değişimle birlikte Türkiye'nin kredi risk priminin gerilemesi bankalar ve şirketlerin borçlanma imkânını daha fazla güçlendirdi. Söz konusu durum borçlanma araçlarından özellikle de tahvil ihracının daha fazla talep görmesine yol açtı. Şirketler bankacılık sisteminden borçlanma yolunu tercih edebildikleri gibi sermaye piyasaları üzerinden borçlanmayı da bir seçenek olarak değerlendirebilmekte. Özellikle son yıllarda bu seçeneğin daha fazla tercih edilir olduğu dikkatlerden kaçmıyor. Seçim öncesinde Sermaye Piyasası Kurulu'ndan (SPK) yurt içi ve yurt dışına tahvil ihracı için 82 şirket onay alırken seçim sonrasında onay alan tahvil ihracı 127'ye çıktı. Sayıdaki artış tahvil yoluyla borçlanma seçeneğine yönelik ilginin yükseldiğini gösteriyor.
Neden tercih ediliyor?
Son aylarda tahvil ihracında kayda değer bir artış gözleniyor. Kuşkusuz bunu tek bir nedene bağlamak mümkün değil. Genel olarak firmaların bankacılık sistemi yerine sermaye piyasalarından borçlanma yoluna gitmesinin ana nedeninin daha yüksek bir hareket kabiliyetine kavuşmak olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor. Bankaların daha sıkı koşulları ve ödeme sorunu yaşandığında gündeme gelen ağır müeyyideler ya da yasal takipler şirketleri mümkün olabildiğince sermaye piyasaları üzerinden nakit temin etmeye sevk ediyor. Aynı şekilde tahvil ihraççısının kabul ettiği faiz oranlarının bankacılık sisteminde olduğu gibi bir dayatmadan ziyade kendi tercihi olması da bankacılık sistemi yerine sermaye piyasalarına yönelinmesinde etkili olan bir diğer husus. Hareket serbestisi sadece ihraççı firmalar açısından değil yatırımcılar açısından da geçerli bir durum olmakta. Tahvillerin erken itfası değişen piyasa koşullarında hem yatırımcıyı hem de ihraççıyı koruyan bir uygulama olmakta. Firmalar da pratikte gördüğümüz gibi bu avantajı yeri geldiğinde kullanmakta. Olası faiz oranlarında meydana gelebilecek beklenmedik değişimlerden etkilenmemek için ihraççının veya tasarruf sahibinin talebine bağlı olarak kısmen veya tamamen erken itfalar gündeme gelmekte.
Kredi risk primi bağlantısı
Bu noktada hemen belirtmek gerekir ki tahvil ihraç etme arzusunun özellikle de yurt dışında karşılık bulabilmesi ülkenin kredi risk primi ile yakından bağlantılıdır. Kredi derecelendirme kuruluşlarının yaptığı değerlendirme firmaların tahvil ihracını kolaylaştırdığı gibi daha düşük faizden borçlanmalarına da olanak tanır. Bunun Türk firmaları için ne anlam ifade ettiğini ise ilerleyen süreçte gözlemleyeceğiz. Kredi kuruluşlarının Türkiye'ye yönelik ılımlı yaklaşımları şüphesiz borçlanma maliyetlerini düşürmeye imkân verecektir. Henüz Türkiye'nin notunda değişiklik olmamakla birlikte görünümünün negatiften durağana çevrilmesi ülkeye döviz girişini destekleyen bir unsur olması beklenmeli. Bu durum hisse senetlerine olduğu gibi ve hatta daha fazlası borçlanma araçları yoluyla gündeme gelecektir. Özellikle yurt dışından tahvil yoluyla borçlanmak isteyen firmaların Türkiye'nin görünümünün durağana dönmesi neticesinde bundan istifade etme olanakları mümkün olacaktır.
Yurt dışına yönelik 14 tahvil için onay
Seçim sonrasında toplamda 12 banka ve şirketin yurt dışına yönelik toplam 14 borçlanma aracı ihracına Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) onay verdi. Bu firmalardan beşi şirket olurken yedisi banka. Tek kalemde en yüksek tahvil ihracını 3 milyar dolar ile Türkiye İhracat Kredi Bankası gerçekleştirdi. Akbank ise ikişer milyar dolar tutarında iki ayrı tahvil çeşidiyle toplam 4 milyar dolar tahvil ihracı onayını aldı. Firmalar arasında ise yurt dışına yönelik en yüksek tahvil ihracını 500 milyon dolar ile Arçelik ve Nurol Holding gerçekleştirdi. İlerleyen süreçte özellikle dövizin öngörülebilir bir niteliğe bürünmesine bağlı olarak bankaların dışında firmaların da daha yoğun bir ilgiyle yurt dışında tahvil yoluyla borçlanma yolunu tercih etmeleri gündeme gelebilecektir.
Yurt içine yönelik artış
Seçim sonrası yurt içine yönelik toplam 122 tahvil ihracına SPK onay verdi. İhracına onay verilen 122 tahvilin toplam nominal değeri ise 361.3 milyar TL seviyesinde oldu. Firmaların ağırlıklı olarak yurt içi piyasayı tercih etmesindeki ana gaye yerli para birimi ile borçlanmak ve döviz riskini üstlenmemek. Seçim sonrası yurt içine yönelik en büyük tahvil ihracını 60 milyar TL ile Halk Bankası gerçekleştirdi. Onu Vakıfbank ve Garanti Bankası 50 milyar TL ile takip etti.
Sürdürülebilir ve yeşil tahvil dönemi
Çevreye veya iklime olumlu katkı sağlayan projeleri finanse etmek amacıyla ihraç edilen tahviller, yeşil tahvil olarak nitelendirilmekte. Yeşil tahviller, yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, kirliliğin önlenmesi gibi alanlarda kullanılabilmekte. Sürdürülebilir tahviller ise hem çevresel hem de sosyal fayda sağlayan projeleri finanse etmek amacıyla ihraç edilir. Örneğin, sürdürülebilir tarım, temiz su ya da atık yönetimi gibi alanlarda sürdürülebilir tahviller çıkarılabilmekte.
İlgi son yıllarda arttı
Gerek sürdürülebilir tahvillere gerekse yeşil tahvillere yönelik ilginin son yıllarda arttığı görülüyor. Seçim sonrasında SPK, 5 bankanın altı sürdürülebilir tahvilini onaylarken bunun beşi aynı zamanda yeşil tahvil niteliğindeydi. Garanti Bankası, İş Bankası ve Akbank ayrı ayrı 2 milyar dolardan toplam 6 milyar dolar yurt dışına yönelik sürdürülebilir ve yeşil tahvil ihracında bulunurken QNB Finansbank'ın 100 milyon dolar sürdürülebilir ve yeşil tahvil ihracına onay geldi. Öte yandan İş Bankası'nın yurt içinde nitelikli yatırımcıya yönelik 3 milyar TL yeşil ve sürdürülebilir tahvil ihracına da SPK onay verdi.