Jura Devrinin sonları (150 milyon yıl önce) ile geç kalkolitik dönem sonu (65 milyon yıl önce) arasında yaşayan Tyrannosaurus, dünya üzerindeki en büyük etçildi. Yaklaşık 7 metre boyunda ve 4-7 ton ağırlığındaki T-Rex, güçlü arka ayakları üzerinde yürüyor, dengesini büyük kuyruğu ile sağlıyordu. T-Rex, günümüzde en çok ilgi çeken dinozor türü olarak biliniyor. Dişileri erkeklerinden daha büyüktür ve bir ısırıştır ortalama 250 kg kemikli et yiyebiliyordu. Güney Afrika Cape vilayetinde ve Orange Free eyaletinde bir zamanlar bolca bulunan kuagga, zebranın bir alt türüdür. Vücudunun sadece ön bölümünde bulunan parlak çizgiler sayesinde diğer zebralardan kolaylıkla ayırt edilebilir. İsmi zebra anlamına gelen Khoikhoi kelimesinin söylenişinden gelir. Kuaggalar etleri ve kürkleri için soyları tükenene kadar avlanmıştır. Son vahşi kuagga muhtemelen 1970'lerin sonlarına doğru vurulmuş ve son koruma altındaki ise 13 Ağustos 1883 yılında Amsterdam’daki Artis Magistra hayvanat bahçesinde ölmüştür. Türlerinin sınıflandırılması konusundaki büyük kafa karışıklığı sebebiyle kuagga tamamen ayrı bir tür olduğu fark edilmeden önce yer yüzünden silinmiştir. Kuagga soyu tükendikten sonra DNA’sı üzerinde çalışılmış ilk canlıdır. Thylacine modern zamanların bilinen en büyük keseli etoburuydu. Avusturalya ve Yeni Gine’de yaşayan bu canlının soyunun 20. Yüzyılın başlarında tükenmeye başladığı düşünülmekte. Şeritli sırtı ile Tazmanya Kaplanı, Tazmanya Kurdu, Tazmanya Canavarı ve yerli dilde söylendiği üzere Tazzy olarak da bilinmekte. Birkaç akraba türünün fosilleri bulunmasına rağmen, Thylacinus familyasının soyu tükenen en son üyesiydi. Thylacine soyu Avustralya ana karasında, Avrupalı yerleşkesinin kurulmasından binlerce yıl evvel tükenmiştir fakat Tazmanya adasında birkaç yaygın türü ile beraber hayatta kalmayı başarmışlardır. Soyları daha çok aşırı avlanma sebebi ile tükense de, hastalık, köpeklerin adaya gelmesi ve insanların, doğal yaşam alanlarını bozmaları gibi etkenlerde bu süreci hızlandırmıştır. Resmi olarak soyu tükenmiş olarak sınıflandırılmalarına rağmen hala görüldükleri rapor edilmektedir. Vitus Bering ile seyahat etmekte olan doğacı Georg Steller tarafından Bering Denizi’nin Asya kıyılarında 1741 yılında bulunmuştur. Deniz İneği 7.9 metreye uzunluğa ve 3 ton ağırlığa kadar ulaşabilir. İri bir deniz ayısına benzer fakat farklı olarak iki tıknaz ön ayağı ve balinaların sahip olduğuna benzer bir kuyruğu vardır. Steller’a göre “Hayvan asla kıyıya çıkmaz, her zaman suda yaşar. Derisi kalın ve siyahtır. Kafası vücuduna oranla oldukça küçüktür. Dişleri yoktur fakat birisi altta diğeri üstte olmak üzere iki düz beyaz kemiğe sahiptir. Oldukça uysaldır”. Fosiller kuzey Pasifik sahillerinden güney Japonya’ya ve Kaliforniya’ya kadar yayıldıklarını göstermektedir. Yok olma hızına bakılırsa, yaşam alanlarına insanların yerleşmeye başlaması soylarının tükenmesine sebep olmuştur. Hala Bering ve Grönland yakınlarında görüldükleri ara sıra bildirilmektir ve bu sebeple çok az bir sayıda deniz ineğinin kurtulmuş olma ihtimali üzerinde durulmaktadır. Bu haberler şimdiye kadar kanıtlanamamıştır. İrlanda geyiği var olmuş en büyük geyik türüydü. Avrasya dolaylarından İrlanda, oradan Baykal Gölü’nün doğusuna kadar geniş bir alan da Pleistosen döneminin sonlarına kadar yaşadı. Yapılan karbon testleri türün bilinen son kalıntılarının milattan 5 bin 700 yada yaklaşık 7 bin 700 yıl öncesi ait olduğunu söylemekte. İrlanda geyiğinin ünü 2.1 metreye varan müthiş omuz yüksekliğinden ve bilinen en geniş boynuz aralığı olan 3.65 metreden gelmekte. Soyunun tükenmesi hakkındaki tartışmalara göre avlanma ve büyük boynuzlarının orman içerisindeki hareketlerini kısıtlaması yok olmalarına sebep olmuştur fakat bundan tam olarak emin olunamamıştır. Batı kaplanının bir alt türü olan Hazar kaplanı (yada bilinen diğer adıyla Pers kaplanı) İran, Irak, Afganistan, Türkiye, Moğolistan, Kazakistan, Kafkaslar, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan’da 1970'lerde soyu tükenene kadar görülmekteydi. Kaplan türünün dünyada bilinen en iri üçüncü üyesiydi. Bu alt türün vücudu tıknaz, bacakları kuvvetli, pençeleri geniş ve tırnakları sıra dışı bir bicimde uzundu. Kulaklar kısa, küçük ve tepeleri tüysüzdü. Yanak bölgesi oldukça tüylü ve vücudunun geri kalan kısmında da tüyleri uzun ve kalındı. Renkleri Bengal kaplanını andırmaka idi. Erkekleri oldukça iri ve 169-240 kg arası ağırlığa, dişileri ise daha küçük ve 85-135 kg arası ağırlığa sahipti. Hazar kaplanının hala görüldüğüne dair iddialar bulunmaktadır. Avrupa’nın en meşhur soyu tükenmiş hayvanlarından birisi olan yaban öküzü yada urus (Bos primigenius) oldukça iri bir tür sığırdır. Hindistan dolaylarında iki milyon yıl evvel ortaya çıkmış ve 250 bin yıl önce Orta doğu ve Asya’nın içlerine doğru göç ederek Avrupa’ya varmışlardır. 1564 yılında kraliyet denetimine göre bilinen sadece 38 yaban öküzü hayattaydı. Bilinen son yaban öküzü, bir dişi 1627 yılında Polonya’da Jaktorów Ormanında öldü. Kafatası daha sonra İsveç ordusu tarafından alındı ve şimdi Stockholm’de Livrustkammaren’ın özel malı. 1920'lerde Heinz ve Lutz Heck adındaki iki alman yaban öküzünü torunu sayılabilecek bir yerel sığır türünden yeniden üretmeye (Breeding back) çalıştı. Planları soyları tükenmiş olmasına rağmen, yok olan türün genlerinin hala yaşamakta olan ve alt türleri olan kuşaklarda var olmasına dayanıyordu. Sonuçta yaratılan “Heck Cattle” yada “Yeniden yaratılmış yaban öküzü” adını verdikleri tür, yaban öküzlerine tamamen aynısı olmayan bir benzerlik taşıyorlardı. 75 santimetre boyu ve yaklaşık 5 kiloluk ağırlığıyla Penguen familyasının en iri türlerinden biriydi. Tüyleri beyaz ve parlak siyah renkdeydi. Eski zamanlarda Kanada, Grönland, İzlanda, Norveç ve Büyük Britanya adalarında bol miktarda bulunan bu türün soyu avlanma sonucu tükendi. Soyu tükenmiş bir alt tür olarak da bilinen Mağara Aslanı, Avrupa yada Avrasya Aslanı olarak bilinir. Aslan türünün bilinen en iri türlerinden birisiydi. Almanya, Siegsdorf da bulunan yetişkin bir erkek fosilinin 1.2 metre omuz yüksekliği ve kuyruğu hariç 2.1 metreye varan uzunluk da bir vücudu vardı. Modern zaman aslanlarından yaklaşık olarak %5 - 10 oranda daha iriydi. Aslında soyunun 10 bin yıl evvel tükendiği bilinmesine rağmen yapılan son araştırmalar soyunun 2 bin yıl önce Balkanlar’da tükendiğini gösteriyor. Dodo (Raphus cucullatus) Mauritius adasında yaşamış uçamayan bir tür kuştur. Güvercin ve kumrularla akrabalığı olan dodo, yaklaşık bir metre boyundaydı, meyveler ile beslenir ve yuvasını yere yapardı 17. Yüzyılın sonlarından beri soyunun tükendiği bilinmektedir. Soyu kayıt edilmiş tarihlerde ve direkt olarak insan etkeniyle tükendiği için soyu tükenmiş hayvanların en ünlüsüdür. İngilizcede kullanılan bazı deyimler; “As dead as a dodo” (bir dodo kadar ölü), şüphesiz, kesin bir biçimde bir şeyin ölü olduğunu ve “to go the way of dodo” (dodonun yolundan gitmek) ise yer yüzünden yok olmak, silinmek anlamına gelir.