Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra inşa edilen ilk hapishane olan ve 81 yıl sonra müzeye dönüştürülen Ulucanlar, 1 milyon ziyaretçinin uğrak noktası oldu. Cumhuriyet'in ilk yıllarında inşa edilen, Türk siyasi hayatının önemli dönemlerine tanıklık eden ve 2011'de müzeye dönüştürülen Ulucanlar Cezaevi'ne ziyaretçiler yoğun ilgi gösteriyor. 1925'te açılan ve 81 yıl boyunca birçok işkence ve infazın yaşandığı cezaevinde siyasilerin yanı sıra gazeteci ve edebiyatçılar da hapis yattı. Ulucanlar Cezaevi'nde Bülent Ecevit, Muhsin Yazıcıoğlu, Talat Aydemir, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Mustafa Pehlivanoğlu, Fikri Arıkan, Ali Bülent Orkan ve Muharrem Şemsek gibi isimler aynı koğuşları paylaştı, cezaevinin duvarları farklı düşünce ve ideallerin sesleriyle yankılandı. Necip Fazıl Kısakürek, Nazım Hikmet Ran, Sami Cebeci, Yılmaz Güney, Ahmet Arif, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Metin Peker, Oral Çalışlar, İpek Çalışlar, Beyhan Cenkçi, Adnan Cemgil, Cüneyt Arcayürek, Fakir Baykurt, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Metin Toker gibi tanınmış isimlerse Ulucanlar’da hapis yatan, düşünceleri farklı olsa da kaderin aynı yerde buluşturduğu gazeteci ve edebiyatçılardan bazıları oldu. Açık kaldığı süre içinde çeşitli suçlardan pek çok mahkumun kaldığı Ulucanlar Cezaevi, 2006'da kapatıldı, 2009'da ise restore edilmek üzere Altındağ Belediyesine devredildi. Başka bir kimlikle 2011'de yeniden kapıları açılan cezaevi, o günden bu yana ziyaretçilerini tarihi bir yolculuğuna çıkarıyor. Yeni adıyla Ulucanlar Cezaevi Müzesi'nde, ziyaretçileri 81 yıllık bir tarih karşılıyor. Ziyaretçiler, siyasetçi, gazeteci, şair ve edebiyatçıların volta attığı avlularda dolaşıyor, her birinin izlerini inceleme fırsatı buluyor. Müze Sorumlusu Merve Bayıksel, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 81 yıllık arşive sahip Ulucanlar Cezaevi Müzesi'nin açıldığı günden bu yana 1 milyonu aşkın ziyaretçiyi ağırladını söyledi. Müzenin toplumsal hafıza merkezi işlevi gördüğünü belirten Bayıksel, müzeye dönüşüm aşamasını şöyle anlattı: 81 yıl boyunca tamamen düşüncelerinden dolayı hapse giren insanlar adına bir çalışma yaptık. Görüşleri ne olursa olsun bu ülke için özgürlüğünden mahrum kalan insanların aileleriyle görüştük. Hayattalarsa kendileriyle görüştük ve mümkün olduğunca cezaevinde kullandıkları eşyaları topladık. 6 numaralı koğuş buranın en eski koğuşudur. Burası kaç senenin izlerini gösterir sizlere. Nazım Hikmet'ten Necip Fazıl Kısakürek'e, Muhsin Yazıcıoğlu'ndan Ahmet Arif'e kadar birçok tanınmış yazar ve siyasetçiye dair veriler görebiliriz. Müzenin, açıldığı ilk günlerde şu andaki kadar ilgi görmediğine işaret eden Bayıksel, şunları söyledi: Burayı müze olarak açtığımız zaman belli bir ziyaretçi sayımız vardı ama her sene bu kadar çok talep alabileceğini düşünmemiştik. Şu anda son nokta, Ankara'da en çok gezilen özel müze statüsündeyiz. Çok fazla ziyaretçi burayı geziyor. Özellikle de üniversite öğrencileri, gençler çok sık geliyor. Günde bin-bin 500 ziyaretçi ağırlıyoruz. Hatta son zamanlarda, hafta sonlarında 2 bin 500'ü bile bulduğumuz günler oluyor. Bunlar bizim için çok önemli. diye konuştu. Bayıksel, müzenin yurdun dört bir köşesinden gelenlerce ziyaret edildiğini anlatarak yurt dışındaki cezaevleri çalışanlarının da Türkiye'ye gelerek müzeyi gezdiğini aktardı. Müzenin gelecek nesillerin tarihi idrak etmesi için iyi değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Bayıksel, Adalet Bakanlığı da yeni atanan hakim ve savcıları, avukatlık mesleğine yeni geçmiş adayları, eğitim çalışması kapsamında buraya getiriyor. Ayrıca okullar da çok sık gezi düzenliyor. dedi. Bayıksel, 13 yaş altı öğrencileri, korkup ürkme ve olumsuz geri dönüşlere yol açma ihtimalini göz önünde bulundurarak müzeye kabul etmediklerini vurguladı. Ulucanlar'da tutuklu kalmış mahkumların yakınlarını da ağırladıklarını anlatan Bayıksel, her yıl gerçekleştirilen anma etkinliklerinde duygu yüklü anlar yaşandığını ifade etti. Anma etkinliklerine yıllar önce bu cezaevinde aynı koğuşları paylaşmış mahkumların da katıldığını belirten Bayıksel, eski bir mahkumla arasında geçen diyaloğu şöyle anlattı: Bir ziyaretçiyle tanışmıştık. 'Benim dokuzuncu gelişim. Ben yıllarca burada kaldım. Şimdi ailemi, arkadaşlarımı, Ankara'ya ziyarete gelenleri buraya getiriyorum.' dedi. 'Hayatının en güzel dönemlerinde burada kalmış bir insan neden dokuz kere gelir ki?' dedim. O da 'Burası bizim için bir hayat okuluydu. Biz burada çok şey öğrendik o dönemde.' karşılığını verdi. Bayıksel, mahkumların şahsi eşyalarının bulunduğu koğuşlara ziyaretçilerin yoğun ilgi gösterdiğine işaret ederek Burayı biraz gözlemlediğiniz zaman, görüşü ne olursa olsun, her bir eşyanın önünde duran, ağlayan insanları görebiliyorsunuz. Bir bakıyorsunuz Deniz Gezmiş'in eşyasının önünde, bir bakıyorsunuz Muhsin Yazıcıoğlu'nun özel eşyalarının önünde. şeklinde konuştu. Müzede koğuş, hücre ve koridorları, hoparlörlerden verilen ürpertici sesler eşliğinde ayrı ayrı gezme fırsatı bulan ziyaretçiler, dönemin cezaevi koşullarına da tanık oluyor. Müzede sergilenen fotoğraf ve belgeler, cezaevi tarihçesini, burada kalanların hikayelerini yansıtıyor. Müzede, Ecevit'in şapkası ve kravatı, Yazıcıoğlu'nun namaz takkesi ve seccadesi, Deniz Gezmiş'in el yazısı ile ders notları, hırkası ve üzerinden çıkan paraları, Yusuf Aslan'ın kaşkolu, Hüseyin İnan'ın fanilası, Mustafa Pehlivanoğlu'nun kardeşine yazdığı mektup ve idamından önce giydiği takım kıyafetleri gibi özel eşyaların yanı sıra idamların yapıldığı dar ağacı da yer alıyor. Iğdır'dan gelerek müzeyi ziyaret eden 62 yaşındaki Nurettin Uksul, gördüklerinden çok etkilendiğini söyledi. Yaşamı boyunca tanık olduğu dönemleri burada yakından görme fırsatı bulduğunu anlatan Uksul, Bazı şeyleri beraber yaşadık. Tarihin içerisinde bizimle beraber olaylar gelişti. Burada yatanların çoğunu isim olarak, basından takip ederek tanıyorum. Çok duygulandım. dedi. 1970'li yıllarda lisede okuduğunu ve ülkenin çalkantılı dönemine birebir tanık olduğunu belirten Uksul, şunları anlattı: Biz de bunlardan etkilendik. Olayların içine girdik, olaylara şahit olduk. Burada da bu yaşadıklarımızı, anılarımızı gözden geçirdik. İçeri girdiğim zaman burada kalan insanların neler çektiğini düşündüm. Dışarıda olduğun zaman bu insanların acılarını anlayamıyorsun ama böyle gezdiğin zaman, yataklarını, eşyalarını görüyorsun, neler çektiklerini anlayabiliyorsun. Müzenin ziyaretçilerinden öğretmen Hüseyin Yaşar da Ulucanlar Cezaevi'ni sadece başkalarının anlattığı kadarıyla bildiği için yerinde görmek istediğini söyledi. Ulucanlar'a gelip burada tutuklu kalanların öykülerini, cezaevi koşullarını inceleyerek hafıza tazelemek istediğini vurgulayan Yaşar, yaşanan acıları derinden hissettiğini belirtti. Müzede en çok tecrit odalarından etkilendiğini aktaran Yaşar, gördüklerini öğrencileriyle de paylaşacağını kaydetti.