Amerikalı fotoğraf sanatçısı Spencer Tunick’in Bolivar Meydanı’nda yaptığı fotoğraf çekimi için kış ortasında soyunmayı tercih edenlerin tamamı gönüllüydü. Tunick kalabalıkları fotoğraflamasıyla ünlü bir sanatçı. ABD’li fotoğraf sanatçısı Spencer Tunick’in bu sorusuna, 100 bini aşkın kişi “Evet” yanıtını verdi. Tunick, dünyanın 75 merkezinde insanları en çıplak halleriyle görüntüledi. Tunick için soyunanlar, neden ve nasıl soyunduklarını anlattı... Tabii tüm bunlar kolay olmadı. Tunick, kimi zaman çekim yaptığı şehrin tüm misafirperverliğinden yararlandı, kimi zamansa tutuklandı. Hollanda’nın başkenti Amsterdam, çekimlere gönüllüydü; ‘Dream Amsterdam’ adlı proje için 2 bin kişi, şehrin nehir ve köprülerinde, bisikletle sokaklarda çıplak poz verdi. Geçen hafta sonu Tunick ve ekibi, İngiltere’de Lowry Sanat Galerisi’nin 10. yılı için özel çekimler yaptı. Otobüs ısındı ve emir geldi: Soyunun İlk olarak afişleri gördük Dublin sokaklarında; “Yeterince cesur musun?” diyordu. Kışkırtıcıydı... Spencer Tunick’i de biliyorduk. İki arkadaş, internetten katılım formu (isim, yaş, meslek, ülke, ten rengi seçimi) doldurduk. -Sonra onaylandığımıza dair bir mesaj aldık. Aynı mesaj, buluşma yerimiz olan ve gizli tutulan otobüs durağının yeri ile buluşma saatini de söylüyordu. - Saat 03.00’te otobüse bindik. Çekimler gün doğarken yapılacaktı. Otobüste, herkes soyunmayla ilgili espriler yapıyordu. - Yanımdaki iki kızdan biri, “Daha önce hiç çıplak erkek vücudu görmedim” diyordu, 18 yaşındaydı. O öyle deyince, ilk bana bakacağını düşünerek kendimi biraz garip hissettim ama başka çaremiz yoktu! - Keyifle giderken birden otobüs içi fazlaca ısındı ve ilk “emir” geldi: Soyunun! Dövmeliler arkaya gözlükler ele lütfen - Soyunduk ve giysilerimizi şeffaf poşetlere koyduk. İnişte, giysilerimizi, onlardan sorumlu olacak insanlara teslim ettik. Artık tamamen çıplaktık... - Sonra sürekli sıraya girdik; ortak alandan kahve almak için sıraya, biraz atıştırmak için sıraya... Ancak en garibi de tuvalet için izin istemekti! - Bir süre sonra kendini acayip rahat hissediyorsun. Kiminin ‘çenesine vuruyor’; çok konuşuyor ya da sürekli espri yapıyor. Kimi dans ediyor! - En kötü şey üşümek! Üzerine alabileceğin hiçbir şey yok. Bizi yönlendiren herkes montlarla! Tunick “Elimden geldiğince çabuk bitireceğim çekimleri” diyor; esprili tarzı ve herkesin birbirine desteğiyle gerçekten de öyle oluyor. - Tunick, en doğal olanları en çok seviyor. Dövmeli olanları genellikle arka sıralara koydu. Ben de istek üzerine gözlüğümü takmadım, elime aldım. Kızlar çıplak poz vermemi seksi buluyor - Bakmadım desem yalan! Karşılaştırma yapıyorsun. “Kiminin vücudundaki büyük, kiminin küçük olan öğeler” seni daha iyi ya da kötü hissettirebiliyor. - Bir erkek olarak cinsel bir şey hissetmekten korkmuştum başta. O doğallık ve aynılık içinde, biraz şaşkınlık, biraz da üşümenin etkisiyle belki, hiç öyle bir şey hissetmedim. - Bir süre sonra insanlar birbirine bakmaz hale geliyor. Ancak bizimle soyunanlar arasında Grant Denyer da (Avustralyalı ünlü TV sunucusu) vardı. Onu görüntülemek isteyen de olduğundan, Denyer’ın işi zordu. - Bizim yer aldığımız bölümleri gösteren birer fotoğraf hediye edildi. Evimin salonuna kocaman astım. Şimdi “Hangisi çıplak James, bulun” oyunu oynuyoruz eve gelenlerle... Ama kızlar genellikle fotoğrafı görünce bu yaptığımı çok seksi buluyor! Manchester Mahallenin esnafıyla çıplak kalmışsan! - Ben bornozumu da götürmüştüm. Giysilerimizi bize dağıtılan İkea poşetlerine koyduk. İlk önce biraz ‘utanç verici’ geliyor... Önce soyunmaktan korkuyorsun. Sonra bir bakıyorsun, “Giyinik kalan son kişi olma” endişesiyle dolmuşsun! - 4 bin kişi başvuruyor, biz 1000 kişi seçildik, kriter neydi bilmiyoruz. Çünkü şişman da vardı, çok zayıf da... Yaşlı da, tekerlekli sandalyede olan da... - Tunick bir merdivenin tepesinde çalışıyor. Çekim ekibinden birileri sürekli megafonla direktif veriyor: “Başınızı kaldırın, sağa bakın, koşun, sarılın”. - Aynı çekim için soyunan arkadaşlarımdan biri, “Otobüsteki şoförü tanıyordum, iki arkamda oturan kadından her gün kahve alıyorum. Birlikte soyunduk” diyordu. İşte bu biraz garip. Ama bunu yaptıktan sonra, insan kendini bir basamak atlamış gibi hissediyor.