Yalı, Sultan II. Abdülhamid tarafından son Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa’nın annesi Hıdiva Emine Valide Paşa’ya hediye edilmiş. Prenses Emine Hanım, “paşa” unvanını alan tek kadın. 76 metrelik rıhtımıyla en uzun sahil şeridine sahip yalıyı Emine Valide Paşa, Mimar Raimondo D’Aronco’ya yeniden yaptırmış. Türkiye Cumhuriyeti kurulunca, Emine Valide Paşa, Bebek’teki yalısını devlete bağışlamak istemiş. Fakat resmi yazışmalarda, o dönemlerde “ağa”, “paşa” gibi unvanlar yasaklanmış olduğundan, Emine Valide Paşa’ya “Bebekli Emine Hanım” diye hitap edilince, buna sinirlenen Valide Paşa, yalısını Mısır hükümetine bağışlamış. Şu an Mısır Başkonsolosluğu olarak kullanılıyor. Dönemin ünlü tüccarlarından Yusuf Ziya Paşa, Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa’yla aralarındaki rekabet yüzünden yalısının Hıdiv Kasrı’ndan büyük olmasını istemiş ve yalıyı yedi katlı kulesiyle birlikte on katlı yaptırmış. 1914’de I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla çalışmalar yarım kalmış. Yusuf Ziya Paşa, maddi sıkıntıya düşünce ailesiyle birlikte Mısır’a göç ettiği için ıssız kalan köşke “Perili Köşk” dendiği de rivayetler arasında. Yusuf Ziya Paşa bir süre sonra Mısır’da ölünce, vasiyeti gereği yalıdaki kulenin taşları sökülerek Mısır’a götürülmüş ve bunlardan Yusuf Ziya Paşa’nın mezarı yapılmış. 1933’te köşkü Basri Erdoğan satın alarak restorasyona başladı ve yalı Anıtlar Kurulu’nun kararıyla ilk hali göz önüne alınarak yeniden yapıldı. Sahil yolu geçtiği için artık denizle bir bağlantısı olmayan ve otuz sene yalnızlığa terk edilen köşkü, Borusan Holding 2002’de 25 yıllığına kiraladı ve Salıpazarı’ndaki merkezini buraya taşıdı. Ortaköy Camii’ni geçtikten hemen sonra… Yalı, Sultan I. Abdülhamid’in kızı, Esma Sultan için yapılmış. Tarihte üç farklı Esma Sultan olunca, yalının sahibinin hangisi olduğuyla ilgili kaynaklarda farklı bilgiler mevcut. II. Mahmud’un kızkardeşi olan ve 1778-1848 arasında yaşayan Esma Sultan, yazılanlara göre çok renkli bir hayat yaşamış ve geride kalbi kırık pek çok erkek bırakmış. Yalı önce okul, sonra tütün deposu, 1975’teki bir yangınla harabeye dönmeden önce de kömür deposuymuş. 1990’larda The Marmara grubu, yalıdan geriye kalan dört duvarın içine cam ve çelik konstrüksiyon giydirdi. Günümüzde sosyal toplantılar ve özellikle sosyete düğünleri için kullanılıyor. Yazar Ahmed Mithad 1844’te İstanbul’da doğmuş. Mısır Çarşısı’nda çıraklık yapmış. Bir yazısı dolayısıyla Rodos’a sürülmüş. II. Abdülhamid tahta çıkınca onun lehine yazılar yazmış. 1887’de Beykoz Yalıköy’de satın aldığı yalıyı yıktırıp yerine, servis katı üzerine üç katlı ahşap bu yalıyı inşa ettiren Ahmet Mithad, hayatının son yirmi iki yılını burada geçirmiş. Onun ölümünden sonra birçok kez el değiştiren yalı, 1991’de yıkılıp yeniden inşa edilmiş, bugün ayrı ayrı yalı daireleri şeklinde kullanılıyor. Soğan kubbeli kulesiyle dikkat çeken Huber Yalısı’nı yaptıran da, mimarı da bilinmiyor. Ancak, külliye gibi birkaç binadan oluşan yalının ilave binalarının mimarı İtalyan Mimar Raimondo D’Aronco. Boğaz’ın en geniş yeşil alanlarından biri olan yalının bahçesi, heykellerle süslü. August Huber ile kardeşi, Mauser ve Krupp Silah Fabrikaları’nın Osmanlı Devleti’ndeki temsilcileri. Osmanlı saltanatı sona erince Huber kardeşler de yalılarını terk ederek Almanya’ya dönmüş. Maliye Nazırı Necmeddin Molla Tarabya’daki yalıyı satın alarak Mısır Hıdivi İsmail Paşa’nın torunu Prenses Kadriye’ye satmış. II. Dünya Savaşı çıkınca Prenses Kadriye İstanbul’dan giderken yalıyı Notre Dame de Sion Okulu’na devretmiş. Çin, İngiliz, Fransız, İtalyan, Acem, Arap ve Osmanlı mimarisinin bir karması olan yalıyı, 1973’te Tahir Çelebi ve ortakları satın alıp yerine otel yapmak istedilerse de Anıtlar Kurulu izin vermediği için hiçbir değişiklik yapamamışlar. Yalı, 1985’te Cumhurbaşkanlığı Yazlık Köşkü haline getirilmiş. Yalının ilk sahibi Tırnakçızade isimli bir tüccar. 1890’da Çürüksulu Mehmet Paşa yalıyı satın alarak içinde önemli değişiklikler yapmış, bahçedeki ağaçlar Gürcistan ve Kafkasya’dan getirilmiş. Artık önünden sahil yolunun geçtiği, kayalara asılmış gibi duran ve Salacak tepelerinden dünyanın en güzel manzaralarından birini gören bu konak “Belkıs Hanım Yalısı” olarak da biliniyor. Çürüksülü Mahmet Paşa’nın kızı Belkıs Hanım, güzelliği kadar, hareketli hayatıyla da meşhur. İlk eşi Atatürk’ün hukukçu diplomatı Ethem Menemencioğlu. Paris’te yaşamayı tercih eden Belkıs Hanım, sonra Boğaziçi’ne taşınıyor. Köşkte ağırladığı misafirler arasında Prenses Bibesco, Kontes de Noailles gibi ünlü aristokratlar var. Ama yalı çökmeye başlıyor. Sonunda artık bütçesi de yetmediğinden pes ediyor ve 1968’de yalıyı arkadaşı diplomat Muharrem Nuri Birgi’ye satıyor. Aşı rengi boyalı bina 1971’de Muharrem Nuri Birgi ve mimar Turgut Cansever tarafından restore edilmiş. Muharrem Nuri Birgi restorasyonu yapabilmek için üç mülkünü satmış. 1986’da öldüğünde yalı, Birgi’den işadamı Selahattin Beyazıt’a geçmiş. Fehime ve Hatice Sultan Yalıları Ortaköy Camii’nden sonra devam eden sahil yolundaki yalılardan biri. Gazi Osman Paşa Yalısı olarak da biliniyor. Plevne Savaşı kahramanı Paşa’ya 1883’te II. Abdülhamid’in hediyesi. Oğlu Kemaleddin Paşa, Sultan’ın kızı Naime Sultan’la evlenince sultanın adıyla anılmış. Daha sonra 1901’de Sultan V. Murad’ın kızı Fehime Sultan’a hediye edilince bu sefer onun adıyla anılmaya başlanan yalı, 2003’te yanana kadar ortaokul olarak kullanılmış. Yanındaki yeşil renkli yalı ise Fehime Sultan’ın kardeşi Hatice Sultan’ın adını taşıyor. Torunu, gazeteci Kenize Murad’ın “Saraydan Sürgüne” adlı kitabına göre; Hatice Sultan, babasıyla amcası II. Abdülhamid’in arasındaki çekişme yüzünden amcasının müdahalesiyle 31 yaşına kadar evlenememiş. II. Abdülhamid kendisini çirkin bir adamla evlendirince, intikam almak amacıyla II. Abdülhamid’in damadı Kemaleddin Paşa ile beraber olmuş. Bina uzun yıllar yetimhane, ilkokul ve spor kulübü olarak kullanıldı. Yalılar, THY ve DO&CO ortaklığıyla restore edildikten sonra şimdi butik Ortaköy Oteli adıyla hizmet veriyor. Bebek’ten Rumeli Hisarı’na doğru gidince karşınıza çıkacak 18. yy mimarisi Yılanlı Yalı’nın adı mecburiyetten böyle… Hikayesi şu: Bir Boğaz gezisi sırasında yalıyı çok beğenip satın almak isteyen Sultan II. Mahmud, Musahip Said Efendi’ye yalının kime ait olduğunu sormuş. Yalıyı kendine isteyen Musahip Said Efendi, “Sultanım o yalı yılan kayalıklarının üzerine yapılmış. Bu yüzden sürekli yılan çıkmakta” diye yalan söyleyerek padişahı vazgeçirmiş. Bu yalandan ötürü kendisinin de sahip olamadığı yalının ismi “Yılanlı Yalı” olarak kalmış. Sultan III. Selim zamanında inşa edilmiş olan yalının ilk sahibi Reisülküttab Mustafa Efendi. Yalı 1964’teki bir yangınla tamamen yanmış. 1989’da Bursalı bir sanayici tarafından satın alınan yalının bir kısmı aslına uygun olarak restore edilse de, diğer kısmı beton bir apartman. Şerifler Yalısı Emirgan’da 18. yy eseri bezeme sanatının zarif örneklerine sahip olan Şerifler Yalısı’nın, 1945’teki istimlak sırasında harem kısmı yıkılmış ve sahille bağlantısı kesilmiş. Yalı, bir zamanlar Mekke Şerifi Hüseyin’e aitmiş. Şerif, Arapları Osmanlı’ya karşı ayaklandırması karşılığında İngilizlerden krallığını tanımasını istemiş. Arabistanlı Lawrence’la işbirliği yaparak 1916’da Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanmış. İngilizlerle çarpışan Osmanlı, Hüseyin’in oğullarının yönettiği Araplarla da savaşıp, ağır kayıplar vermiş. Oğlu Abdullah 1921’de Ürdün Emiri, diğer oğlu Faysal da Irak Kralı olmuş. 1924’te Türkiye‘de halifeliğin kaldırılmasıyla Şerif Hüseyin kendini halife ilan etti. 1930’a kadar Kıbrıs’ta sürgünde yaşadı. Binayı şu an Tarihi Kentler Birliği ve ÇEKÜL Vakfı kullanıyor. Tevfik Fikret ile beraber Servet-i Fünun dergisini çıkaran Recaizade Mahmud Ekrem, Yeniköy’ün girişi Vaniköy’de ailesine ait arazide yaptırmış yalıyı. “Araba Sevdası” eseriyle tanınan yazar, buradaki evde doğmuş. Amcasının kızı Ayşe Güzide Hanım’la da burada evlenmiş. Devrin en meşhur ve kıymetli yazar, şair ve düşünürlerinin toplandığı, edebiyat meclislerinin kurulduğu bu yalı, Servet-i Fünun Edebiyatı’nın doğuşuna ev sahipliği yapmış. Bu ekolün karargahı haline geldiğinden yalı, “Yazarlar Yalısı” olarak bilinmiş. Yazarı, Çubuklu’daki Hıdiv Abbas Hilmi Paşa’yla haberleşiyor diye II. Abdülhamid’e jurnallemişler. Bu yüzden yalıyı satıp Cihangir’e taşınmak zorunda kalmış. 1980’lere kadar Mısırözü Fabrikası olarak kullanılan bina, şimdi Haydar-Güner Akın çiftine ait. Zeki Paşa, II. Abdülhamit döneminde yaşamış, Müşir (Mareşal) rütbesine kadar ulaşmış başarılı bir komutandı. II. Abdülhamit’in sadık adamlarından biriydi. Yalısını Pera Palas, İstanbul Arkeoloji Müzesi, Ahmet Afif Paşa Yalısı gibi ünlü binaların mimarı Aleksandr Vallaury’ye yaptırdı. Yalının inşaatı ve iç düzenlemesi bittiğinde 2. Meşrutiyet ilan edildi. Tutuklanan ve rütbeleri sökülen Zeki Paşa, önce Büyükada'ya sonra Rodos'a sürülür. Af sonrası döndüğü Büyükada'da 1914'te vefat eder. . Sonraki yıllar son Osmanlı padişahı Vahdettin’in kızı Sabiha Sultan Halife Abdülmecit’in oğlu Ömer Faruk Efendi ile evlenerek Müşir Zeki Paşa Yalısı’na yerleşti. 4 Mart 1924’te hilafet kaldırıldı ve Osmanlı Hanedanı’nın sınır dışı edilmesine karar verildi.. Ayrıca Boğaz Köprüsü'nün hemen altında yer alan Zeki Paşa Yalısı, dünyanın en pahalı gayrimenkulü olarak anılıyor. II. Abdülhamid’in oğlu Burhaneddin Efendi için, amcası Abdülaziz’in 1911’de satın aldığı 64 odalı bina, Boğaz’ın en büyük yalılardan biri. Şehzade Burhanettin Efendi’nin aşk hayatı çok karışık. Babası II. Abdülhamid, tahtını İttihatçılara kaptırırken, Şehzade Burhanettin Efendi ilk eşi Hidayet Hanım’dan sonra aşık olduğu ikinci eşi Aliye Hanım’ı Maliyeci Cavid Bey’e kaptırmış. Şehzade yalıyı 1912’de kendi zevkine göre yeniden yaptırmış. I. Dünya Savaşı’ndan sonra İstanbul’dan ayrılan Burhaneddin Efendi, New York’a yerleşmiş ve 1949’da orada ölmüş. Emine Valide Paşa, Amcazade ve Kıbrıslı yalılarından sonra en uzun rıhtıma sahip. Türk asıllı Mısırlı Ahmed İhsan Bey yalıyı satın alınca halk arasında “Mısırlılar Yalısı” olarak da bilinmiş. Arka bahçesinde büyük bir kışlık köşk bulunan yalıyı 1985’te Erbilgin ailesi satın almış. 10 yıl boyunca tadilattan geçen yalı 150 milyon dolara satışa çıkarıldığı için dünyanın en pahalı beş evinden biri oldu. 2015’in Martı’nda Katarlı iş adamı Abdulhadi Mana A SH Al-Hajri’ye satıldı. Sait Halim Paşa Yalısı Sait Halim Paşa Yalısı’nın geçmişi 1820’lere uzanıyor. Yalı, Ayan Meclisi üyesi Nikolas Aristarhis’in mülkiyetine geçmiş sonraları. 1863’te Aristarhis Ailesi, eski binanın yerine yeni bir yalı yaptırmış. Yalıyı alan Abdülhalim Paşa, istediği büyüklükte olmamasından ötürü, Petraki Adamanti’yi daha büyüğünü yapması için görevlendirmiş. Paşanın oğlu Said Halim, sekiz kardeşinin hisselerini satın alarak yalının tek sahibi olmuş. Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olan ve Osmanlı’ya 1913’ten 1917’ye kadar sadrazamlık yapan Said Halim Paşa, tarafsız kalmak için uğraşmışsa da Osmanlı’nın Almanya’yla beraber I. Dünya Savaşı’na girmesine engel olamamış. İki devlet arasında yapılan o gizli anlaşmayı bu yalıda ve padişah adına imzalamak zorunda kalmış paşa. Ardından da Malta’ya sürgüne gönderilmiş. 1921’de Roma’da bir suikast sonucu hayatını kaybetmiş. Önündeki heykelden dolayı “Aslanlı Yalı” olarak da bilinen neoklasik mimariye sahip yalı, 1995’te şaibeli bir yangının kurbanı olmuş. Geçirdiği restorasyondan sonra şimdilerde özellikle düğünler için kullanılan popüler bir mekan. Fethi Ahmed Paşa Yalısı 18. yy’da geleneksel mimariyle yapılan diğer adıyla Pembe Yalı, Kuzguncuk’ta. Fethi Ahmed Paşa, Sultan Abdülmecid’in ablası Atiye Sultan’la evli. Osmanlı’da müzeciliği kuran paşa, 1833’te Osmanlı’nın ilk Viyana sefiri oluyor. Besteci Strauss’un renkli kişiliğiyle ünlenen Fethi Ahmet Paşa’ya yaptığı bir beste bile var. Daha sonra Paris sefiri olan paşa, 1839’da İngiltere Kraliçesi Victoria’nın taç giyme merasimine gitmiş. İstanbul Kuzguncuk’taki yalıyı o kadar güzel döşüyor ki; evi çok beğenen Sultan Abdülmecid Dolmabahçe Sarayı’nı yaptırırken sarayın döşenmesi görevini ona vermiş. 1911 ve 1948 senelerinde İstanbul’u ziyaret eden İsviçreli mimar Le Corbusier yalıya hayran kalmış. Besteci Franz Lizst de burada misafir edilmiş. Harem bölümü 1927’de çıkan yangında kül olan yalının sadece selamlık kısmı bugüne ulaşabilmiş. Arka tarafındaki Fethi Paşa Korusu halka açık ve içinde belediyenin manzaralı bir işletmesi bulunuyor. Mabeyinci Faik Bey Yalısı 1890’da adını taşıdığı kişi tarafından yaptırıldı. Yalının her iki ucunda yeşil külahlı iki kule bulunuyor. Faik Bey, Sultan Abdülaziz dönemi yalı anlayışına hayran olduğundan çağının modasına uymadı ve yalının içini eski Osmanlı zevkine göre yaptırdı. Yalı 1950’lerde yapılan restorasyonda yıkılıp yeniden yapıldığından bazı özellikleri kaybolsa da tıpkı iki katlı cumbası gibi eski Osmanlı zevkinin ağırlığını ve azametini halen taşıyor. Faik Bey’den sonra yalıya ünlü armatör Nazım Kalkavan sahip oldu. Ardından son halife Abdülmecid’in kızı Dürrüşehvar Sultan’ın oğlu Haydarabad Nizamı Bereket Şah’ın ilk eşi Esra Bereket’in yaşadığı yalı, daha sonra Hacı Sabancı’ya satıldı. Yapı, bir kült olan Topkapı filminde de kullanılmış. 1964 yapımı Melina Mercouri ve Peter Ustinov’un başrollerini paylaştığı filmde hırsızlar Topkapı Hançeri’ni çalmaya çalışıyorlar. Boğaz yalıları içinde en eskilerden biri olan Sadullah Paşa Yalısı’nın barok tarzdaki üst kat salonu bir Osmanlı otağı şeklinde ve tavan işçiliği de muazzam. Aşı boyalı yalı, Sultan I. Abdülhamid tarafından 18. yy’da Darüssaade Ağası Mehmed Ağa’ya verilmiş. 1872’de yalıyı satın alan Sadullah Paşa, II. Abdülhamid döneminde V. Murad’ı başa geçirmek isteyenlerden olduğu için sürgün edilmiş. Önce Berlin, sonra Viyana’da büyükelçilik yapan, Tanzimat Edebiyatı’nın da ünlü isimlerinden biri olan Sadullah Paşa, yabancı biriyle bir ilişki yaşamış. Bunun duyulmasından çekindiği için bunalıma girerek 1891’de Viyana’da intihar etmiş. Eşinin öldüğüne inanmayan Necibe Hanım, evi daima Sadullah Paşa gelecekmiş gibi hazır tutmuş. Necibe Hanım 1917’de vefat edince; çocukları yalıyı Cumhuriyet dönemi bakanlarından Ahmet Ferit Tek’e satmışlar. Ondan da kızı Emel Esin’e kalmış. Esin’in annesi Müfide, Fecr-i Ati dönemi yazarlarından. Paris Üniversitesi’nden sanat tarihi doktorası alan Esin, önce bir Mısır prensiyle, 1941’de de Tokyo’da büyükelçi Seyfullah Esin’le evlenmiş. Tek-Esin Vakfı’nı kuran Emel Hanım 1987’de öldüğünden beri yalı, vakıf masraflarına katkıda bulunması için kiraya veriliyor. Mahmud Nedim Paşa Yalısı Osmanlı’nın Viyana Büyükelçisi Mahmud Nedim Paşa’nın yaptırdığı yalıda en dikkat çeken yapı, Paşa’nın Viyana ve Prag’daki binalardan etkilendiği için inşa ettirdiği kulesi. Paşa, Osmanlı’da valilik ve sadrazamlık görevlerinde de bulunmuş. Rus yanlısı politikası nedeniyle “Nedimof” olarak adlandırılmış. 1875’te Sultan Abdülaziz zamanında devlet, vadesi gelen faizleri ödeyemiyordu. Yakın dostu Rus elçisi İgnatiyef’e durumu anlatan paşa, aynı gün faizler indirilmeden önce elindeki bütün tahvilleri satarak Osmanlı’yı büyük bir borç yükünden kurtarmış. Buna karşılık varını yoğunu bu tahvillere yatıranlar büyük zarar ettiği için isyan edip Mahmut Nedim Paşa’nın bulunduğu Babıali binasını basmış. Mahmut Nedim Paşa kılık değiştirip Sirkeci’ye, oradan bir kayığa binip, yalısına sığınmış. Görevinden alınan Mahmut Nedim Paşa, önce Çeşme’ye sonra Sakız Adası’na gönderilmiş. II. Abdülhamit padişah olunca affedilmiş. Dahiliye Nazırlığı görevindeyken hastalanıp, yalısında ölmüş. Yalı 1942’de Mahmut Nedim Paşa’nın torunları tarafından sembolik bir fiyata Kızılay’a bağışlanmış. 2004’te Yalçın Sabancı’nın 3 milyon dolara satın aldığı Mahmut Nedim Paşa Yalısı’nın, geçirdiği restorasyon sonrası bugünkü değeri 60 milyon dolar. Polonya doğumlu Leon Ostrorog, Osmanlı İmparatorluğu’na uzmanı olduğu İslam hukuku konusunda danışmanlık yaptığı dönemde, 1904’te satın almış yalıyı. Galata bankerlerinden Lorando’ların kızı Jeanne ile evlenen kontun misafirleri arasında ünlü Pierre Loti de var. Şa an Rahmi Koç’a ait olan Beykoz Kandilli’deki yalının çalışma odasında, kontun kişisel eşyalarının da bulunduğu Rahmi Koç’un koleksiyonlarından bazılarını görmek mümkün.