Hayata yeni atılan girişimcilerin örnek aldığı, onun gibi olmak istediği bir iş adamı Ali Sabancı. Gençliğin başarma azmini ve hayallerini de çok iyi görebilen örnek alınası bir iş adamı. Esprileriyle, hayata pozitif bakışıyla her daim kıpır kıpır bir ruha sahip. Kazanmayı ve paylaşmayı seven yönüyle tam bir Robin Hood. Öyle ki kar paylaşımı sistemiyle çalışanlarını şirketine ortak ediyor. Yeni aldığı uçaklara personelinin (kendi deyimiyle ailesinin) yeni doğmuş kız çocuklarının ismini koyuyor. Hiçbir başarıyı da mükafatsız bırakmıyor. “Mal sahabı her şeyi bilir” anlayışını yıkmış, kolektif başarıya inanan bir patron modeli. Sabancı Holding çatısı altından çıkıp, kendi çabalarıyla girdiği havacılık sektöründe değişim rüzgarları estiren Ali Sabancı, beş yıl gibi kısa bir sürede örnek alınası bir başarı hikayesi yazdı. Pegasus Havayolları’nda başlattığı düşük maliyetli hava taşımacılığı modeliyle Türkiye'de bir ilke imza atarak, hiç uçağa binmemiş milyonlarca kişiye ilk uçuş deneyimini yaşattı. 2005’te Pegasus markasıyla girdiği havacılık sektöründe kısa sürede, 3,2 milyar dolarlık genç bir filoya sahip olan, 18 ülkede 43 şehre sefer düzenleyen, yolcu sayısını her yıl neredeyse katlayarak artıran dinamik bir şirket yarattı. Genç girişimci, başarısının kaynağını yaratıcılığa, yaratıcılığı ise insanın kendine olan güvenine bağlıyor. Türk sinemanın tekrar kıymete binip Yeşilçam dönemindeki gibi çok sayıda film çekilmeye başladığı zamanı müjdeleyen isimlerden bir tanesi Ferzan Özpetek oldu. Diğer yandan İtalya ile Türkiye arasında kurulmuş bir kültür köprüsü gibi... 1976’da sinema tarihi eğitimi için gidip yerleştiği İtalya’dan Türkiye’ye olan tüm ziyaretlerini kucağında film projeleriyle birlikte yaptı. İtalyan/Türk ortak yapımı olan ilk filmi Hamam, Antalya Altın Portakal Film festivalinde en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi film müziği ödüllerine layık görüldü. 1997’de bu filmiyle sanat çevresi takdir görmeye başladı. Çektiği Cahil Periler ve Karşı Pencere filmleriyle gişe hasılatı açısından da hak ettiği karşılığı aldı. Geçtiğimiz yıl son filmi Serseri Mayınlar, İtalya’da gösterime girdiği ilk haftada 3 milyon dolara yakın hâsılat yaptı. Özpetek, çoğunlukla senaryosunu kendisinin yazdığı filmleriyle yurtdışında adı en çok bilinen Türk yönetmenlerden bir tanesi. Her ne kadar tarzını “Türk’ten çok İtalyan” olarak yorumlasa da 52 yaşındaki yönetmen filmlerine Türkiye’den çok şey katarak yaratmaya devam ediyor. Björk’ten Lady Gaga’ya kadar çok sayıda yabancı şarkıcının elbiselerini tasarlıyor. Batı dünyasındaki adı, “Hussein Chalayan”. 1993'te Londra'daki 'Central St. Martins College of Art and Design'den mezun oldu. Yaptığı çalışmalarla yurt dışında adından sıkça söz ettiren modacı, 17 Haziran 2006'da İngiliz Şövalyelik Nişanı ile ödüllendirildi. İstanbul Modern’de geçtiğimiz temmuz ayında açılan sergisini Donna Loveday'ın küratörlüğünü yaptı. Sergide 1994’ten 2000’e kadar yaptığı moda, sanat ve film projelerine yer verildi. Sergide elbiseye dönüşebilen mobilya 'Sözlerden Sonra' ve 15 bin led ışıktan oluşan 'Havadan' adlı eserleri büyük dikkat çekti. Michelle Obama'nın 2009’daki İngiltere ziyareti sırasındaki giydiği kıyafet, Çağlayan'ın İlkbahar/Yaz 2009 Hız isimli koleksiyonundandı Aslında Acun Ilıcalı’yı anlatmak zor. Çünkü onun hayat hikayesinin belli başlı detayları ayrıntısıyla biliniyor. Spor muhabirliğinden yapımcılığa yükselişi, doğum tarihinden haylaz bir öğrenci oluşuna kadar... Ne de olsa Türkiye’nin en çok izlenen televizyon yüzlerinden biri ve aynı zamanda şov dünyasının yeni vergi rekortmeni. Kendisiyle Dominik Adası seyahatleri arasında yaptığımız söyleşinin konusu ise, daha önce pek konuşulmayan iş yapış biçimi ve yaratıcılığı üzerineydi. Acun’a prime time’da yüksek reyting alan televizyon programlarının ruhunu nasıl yarattığı, kendi işlerini nasıl yönlendirdiğini sorduk. İnternet ile ilgili Türkiye’yi aşan iddialı hedefleri, televizyon programlarının geleceğine yönelik tahminleri ve eleştirilere verdiği cevaplarla yine kendinden bekleneni yaptı. Bizi şaşırttı... Yaratıcılığının sırrı beyninde Beynimin biraz sıra dışı bir çalışma sistemi var. Açıkçası ben zamanında yaşadığım başarısızlıkları anlatırken, üniversitede defalarca okuyup tekrar iyi üniversitelere girdiğim zamanları anlatırken hep şunu anlatmak istiyordum: Benim beynim normal öğretim sistemine göre hiç çalışmadı. O yüzden de zaten başarılı olamadım. Okuyordum, anlayamıyordum. Benim en büyük avantajım, beynimin spesifik, zevk aldığım bir konuda çok yoğunlaşıp, ciddi derecede performans verebilmesi. Günlük rutini yaşarken değil anlatırken yoruluyor Şu andaki günlük rutinimi anlatsam, anlatırken yorulurum. İspanya üzerinden Survivor Adasına gidecektim. Uçağı kaçırdım. Washington’dan Dominik’e bir uçak varmış, oraya geçtik. Bu sefer bizim Washington uçağı rötar yaptı. O uçağı da kaçırdım. Son bir New York’tan uçak yakaladım. O sırada pasaportumu düşürmüşüm. 15 dakika sonra pasaportum bulundu. Uçağa atladım sabaha karşı 6’da adadaydım. Toplam 30 saat uçmuşuz. Benim hayat tarzım bu... Bunun zararlı kısmı şu: Sakin duramıyorum. Zehirlenme oldu diyebilirsiniz. İşkoliklik diyebilirsiniz. Sizinle konuştuktan sonra dört toplantım daha var. Bu gece saat 22’de programım var. Saat 12’de halı saha maçım var. Sabaha karşı 3’de Playstation turnuvası yapacağız. 7’de uçak adaya gideceğim, uçak kalkıyor. 1950’li yılların sonu… Ankara-İstanbul arasındaki tozlu yollarda seyahat ederken ağabeyiyle yolda geçen tek tük araçların nasıl çalıştığını düşünen Jan Nahum, muhtemelen o yaşlarda başlayan otomotiv tutkusunun, kendisine Amerika’ya taksi tasarlayacak bir noktaya taşıyacağını aklından geçirmemişti. Karsan Murahhas Azası Jan Nahum, herkesin gönlünde başarılı bir yerli araç beklentisinin yattığı dönemde tasarladığı özgün modeliyle dünya devleri arasından sıyrılıp New York taksi ihalesinde Ford ve Nissan’la birlikte finale kaldı. Katıldığı ihalede Türkiye ve Türk otomotiv sanayi adına paha biçilmez bir tanıtım gerçekleştiren Karsan eğer ihaleyi kazanırsa, münhasır olarak 10 yıl süresince yılda 2 bin 650 adet aracı New York taksi pazarına satacak. Bu yıl 26 bin araç üretip 600 milyon lira ciro hedefleyen Karsan’ı bugüne getirdi, ama bu noktadan çok daha ileriye taşımaya kararlı Finansbank hisselerini Yunan bankasına satışıyla gündeme gelen Hüsnü Özyeğin, banka genel müdürlüğünden patronluğa uzanan yaşamında edindiği servetle milyarderler listesine girmeyi başardı. 1944 doğumlu Özyeğin, liseyi Robert Kolej'de tamamladıktan sonra eğitim için Amerika’ya gitti. Oregon State University İnşaat Bölümü'nde okurken finans konularına daha ilgili olduğunu fark etti. Harvard'da mastır yaptı. Amerika'da öğrenimi boyunca hamburgercide çalıştı. Türkiye'ye dönünce kolejden arkadaşı M. Emin Karamehmet'ten iş teklifi aldı. 32 yaşındayken (1977) Pamukbank Genel Müdürü oldu. 1984'te yine Karamehmet'e ait Yapı Kredi Bankası'nın genel müdürlüğüne geçti. 1987 yılında Yapı ve Kredi Bankası'ndan ayrılarak kendi bankası Finansbank'ı kurdu. Halen Fiba Şirketler Grubu bünyesinde 30'dan fazla şirketi var. 1996 yılında satın aldığı Gima ve Endi'yi Sabancı Holding'in yüzde 40 ortak olduğu Carrefoursa'ya sattı. İstanbul'daki Swissotel The Bosphorus'u 2005'te 100 milyon dolara satın alarak turizm sektörüne adım attı. Forbes dergisinin tüm dünyada yapılan araştırmanın 2009 yılı sonuçlarına göre, dünyanın en zengin 221’inci kişisi olmayı başardı. Hüsnü M. Özyeğin Vakfı’nı ve 2007 yılında da Özyeğin Üniversitesi'ni kurdu. VBGSSTT, yani Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom Bayan Voleybol Takımı, 2011 Bayanlar Voleybol Avrupa Şampiyonlar Ligi Dörtlü Finali'nde Azerbaycan'ın Rabita Bakü takımını 3-0 yenerek şampiyon oldu. Şampiyonanın en değerli oyuncusu Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom'un Polonyalı oyuncusu Malgorzata Glinka seçildi. Glinka ile birlikte şampiyon Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom'un altı oyuncusu en iyiler kategorilerinde ödül aldı. En iyi manşet alan oyuncu Gözde Sonsırma, en iyi pasör Özge Çemberci Kırdar, en iyi libero Gizem Güreşen, en iyi blokçu ödülü Maja Poljak,en iyi skorer oyuncu Jelena Nikolic oldu. Takım, bu başarısıyla Türkiye'nin voleybolda ne kadar ileri gittiğini göstermiş oldu. Okulu pek sevmeyen Ata Demirer’in hikayesi ağabeyinin yardımıyla gece kulüplerinde piyanist-şantör olarak çalışmasıyla başladı. Müziğe olan ilgisini keşfederek konservatuarda müzik bölümünü kazandı. Arkadaşlarının desteği ile bar komedyenliği denemelerine başladı. E.Ş.E.K Tiyatro Grubunun kurucusu Uğur Uludağ'nın aracılığı ile ilk profesyonel stand-up gösterisini gerçekleştirdi. 1995 yılında Asos'ta verdiği müzikli şov sırasında keşfedilerek Dormen Tiyatrosu'nda “Komik Para” adlı oyununda rol aldı. Aynı yıl kendi kurduğu “Ege Kumpanya” adlı gösteri orkestrası ile birçok yerde sahneye çıktı. Bu dönem Uğur Yücel ile tanışması hayatının dönüm noktalarından biri oldu. Komediye olan tutkusunu keşfetti ve konservatuarı yarıda bırakarak stand-up gösterilerine ağırlık verdi. “Tek Kişilik Dev Kadro” adlı oyunu ile Leman Kültür'de sahne aldı. Bu oyunda geçen karakterlerin benzerleri ile “Korsan TV” adlı bir televizyon şovu hazırladı. Televizyonda görülmesi ile şöhreti artan Demirer, daha sonra “Vizontele Tuba”, “Neredesin Firuze” gibi projelerde yer aldı. “Kısık Ateşte 15 Dakika” filmi ile ilk başrolünü aldı. Birçok televizyon dizisinde yer aldı, ancak onun yurt çapında tanınması ve sevilmesi “Avrupa Yakası” adlı dizide üç sezon boyunca canlandırdığı “Volkan” karakteri ile oldu. İki müzik albümü de olan Ata Demirer, Gani Müjde tarafından yazılan ve yönetilen “Osmanlı Cumhuriyeti” adlı filmde Osmanlı padişahını canlandırdı. Son olarak 2010 yılında gösterime giren, Eyvah Eyvah adlı sinema filminde başrol oyuncusu olarak rol adı. 2011’de ilk senaryo denemesi olan Eyvah Eyvah2 ile sinemada büyük bir başarı yakaladı. 1988 yılında, Amerika’da, iki muzır üniversite öğrencisi tarafından absürd, ama komik haberler yapmak üzere The Onion adlı bir web sitesi kuruldu. Adını en çok 2006’larda dünya genelinde duyurmaya başlayan sitenin bugün ayda ortalama 7,5 milyon ziyaretçisi ve 40 milyon tıklanma sayısı bulunuyor. Türkiye’de ise 1,5 yıl kadar önce Zaytung diye bir siteden bahsedilir oldu. Almanca gazete anlamına gelen Zeitung kelimesinin Türkçe okunuşu olan ve tarzını The Onion’dan alan site, “Dürüst, Tarafsız, Ahlaksız haber” mottosuyla yola çıktı. Sitede yer alan birkaç haberin başlığı ne kadar komik olduklarını açık bir şekilde gösteriyor: “’Şifreli soru kitapçığı’ iddiaları yüzünden zor günler geçiren ÖSYM, yetkilerini Milli Piyango İdaresi’ne devretmenin hesaplarını yapıyor”, “Kısa sürede adını tüm dünyaya duyuran Libya, 2011’i turizm yılı ilan etti”, “Türkiye’den Japonya’ya yardım eli: 500 adet jeoloji profesörü Japon kanallarında depremi yorumlayacak.” Sitenin kurucusu Hakan Bilginer, Zaytung’u kurması ve sitenin bir anda duyulmasını şöyle anlatıyor: “Bir gün canım çok sıkılırken The Onion gibi bir site oluşturmak aklıma geldi. Zaytung’u kurduktan sonra birkaç arkadaşa gösterdim. Sonra bir yazarın Ekşisözlük’te Zaytung’tan bahsetmesi sonucu sitenin adı bir anda duyuldu.” Oyuncu denilince akla girişken, rahat, çılgın gibi özellikler gelir. Çünkü sahnede olmak her babayiğidin harcı değildir. Ancak söz konusu olan Binnur Kaya ise bu durum değişir. Gerçek hayatında çekingen, kırılgan bir kişiliğe sahip yetenekli oyuncu, sahnede ise adeta bambaşka bir kimliğe bürünüyor. Gerçek hayattaki tavırları oynağı rollerin tam aksi olan Kaya, sahnede kendini yeniden yaratıyor. Son yılların en komik kadın oyuncuları arasında gösterilen Kaya, oyunculuğun en zor kulvarı komedide bütün marifetlerini döktürüyor. Avrupa Yakası’nın Şahika’sı, Türk Malı’nın Abiye Kuzu’su, Yabancı Damat’ın Nazire’si Binnur Kaya bugüne kadar oynadığı çeşitli rollerle çeşitli ödüllere layık görüldü. Vavien, Küçük Kıyamet, Hayatımın Kadınısın, Babam ve Oğlum, İnşaat, Abuzer Kadayıf, Muhallebicinin Oğlu, Kaçıklık Diploması gibi iyi gişe yapan filmlerde yer alan Kaya, ayrıca, Türk Malı, Avrupa Yakası, Karayılan, Bir Demet Tiyatro ve Baba Evi gibi pek çok dizi ve oyunda yer aldı ve hala yer alıyor Ekim 2004’te Duvara Karşı adlı film gösterime girmeden önce çok az insan biliyordu adını. Ama şu anda birçok ödüle layık görülmüş ve hatta Cannes’da jürilik koltuğuna oturmuş önemli bir yönetmen olarak kabul ediliyor. Almanya’ya çalışmak için göç etmiş işçi bir ailenin çocuğu olarak Fatih Akın, son yılların en kendine has yönetmenlerinden bir tanesi. 37 yaşındaki yönetmen Duvara Karşı’dan sonra çektiği İstanbul Hatırası ve Yaşamın Kıyısında adlı filmlerinde de, asiliği, haşinliği ve muzırlığını ne kadar güzel yansıtabildiğini kanıtladı. Akın’ın son filmi Soul Kitchen, yani Aşka Ruhunu Kat, Türkiye’de 76 bin kişi tarafından izlendi. Yeni film projesi için geçtiğimiz aylarda Küba’yı ziyaret eden yönetmen, yine oldukça ilgi çekecek bir filme imza atmaya hazırlanıyor. İkinci Bahar desek ben hiç televizyon izlemem diyenleriniz bile “evet o diziyi biliyorum” diyecektir. İşte onunla tanışmamız dizinin dışı sert, ama içi yumuşak karakteri Kasap Melahat rolü ile oldu. Biz onu her ne kadar bu işle tanısak da, o zamana kadar arkasında bıraktığı pek çok iş var. Dergicilik, yayıncılık, yapımcılık dışında şarkı sözleri yazdı. İlk olarak Yasemince adlı skeç programı ile senaristliğini gün yüzüne çıkardı. Ardından Asmalı Konak, Bir Bulut Olsam ve son olarak Muhteşem Yüzyıl geldi. Pek çok dizi ve filmde rol aldı. 2002 yapımı “Hiçbir Yerde” filmi ile Siyad En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, 2007 yapımı Beynelmilel filmindeki rolü ile Adana Altın Koza Film Festivali’nde En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünü aldı. Oyuncu ve senaristliği dışında yapımcı kimliği ile de adından söz ettirdi. “Yarın Geç Olmayacak” filminde yapımcı, “Propaganda” filminde basın ve halkla ilişkiler görevini üstlendi. On parmağında on marifet olduğu için, işin tüm sac ayaklarına hakim. Oyunculuğu ile çok yönlülüğünü, yapımcılığı ile cesaretini, yazarlığı ile de ruhunu besliyor. İlk filmi ‘Tabutta Rövaşata’ ile yurtiçi ve yurtdışında birçok ödül kazanan Derviş Zaim, film çalışmalarına 1991’de deneysel videosu Hang the Camera ile başladı. ABD’de düzenlenen 10. Boston Türk Film Festivali’nde ‘Türk Sinemasında Mükemmellik Ödülü’ alan yönetmenin uzun metrajlı filmleri ve belgeselleri yerli ve uluslararası film festivallerinde büyük ilgi görüyor. Cenneti Beklerken ve Nokta filmleriyle başladığı üçlemenin son filmi ‘Gölgeler ve Suretler’le de beklenin üstünde bir performans sergiliyor. ‘Geleneksel sanatlardan nasıl yararlanabiliriz?’ düşüncesinin etkili olduğu üçlemenin ikinci filmi Nokta filmiyle 45. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde en iyi yönetmen ödülünü alan yönetmen, ayrıca romancı özelliğiyle de dikkat çekiyor. Derviş Zaim, 1995’te ilk romanı Ares Harikalar Diyarında ile Türkiye’de Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazanmıştı Gönül Yarası’nın Nazım’ı, Kabadayı’nın Ali Osman’ı, İkinci Bahar’ın Ali Haydar ‘ı, Amerikalı’nın Şeref The Türk’ü, Şalvar Davası’nın Ağa’sı, Hababam Sınıfı’nın Badi Ekrem’i, Gülen Gözler’in Vecihi’si... Ustalar ustası, her jenerasyonun kahramanı… Oyunculuğa ilk başladığı yıllarda gönlü tiyatrodaydı. Babası Ali Şen gibi sinema oyuncusu olmak istememesine rağmen, maddi kaygılardan dolayı sinema filmlerinde figüranlık yapmaya başladı. Figüranlıkla başlayan sinema serüveni onu Türk sinemasına damga vuran ve akıllardan silinmeyen karakterlerle seyircinin kalbindeki tahtta taşıdı. Reklamda da oynasa, filmde de her canlandırdığı karaktere adeta kan ve can veriyor. Yusuf üçlemesinin (Yumurta, Süt ve Bal) son filmi olan Bal her ne kadar meslekteki popülerliğini artıran yapım olsa da kariyer geçmişi oldukça eski. Kariyerine Güzel Sanatlar Saatchi&Saatchi ve Young&Rubicam reklam şirketlerinde reklam yazarı olarak başladı. Sinema ile tanışması Süha Arın’ın yönettiği ödüllü “Eski Evler- Eski Ustalar” ve Mimar Sinan belgesellerinde kamera asistanı olarak çalışmasıyla başladı. Yayınlandığı dönemde izleyicilerin beğenisini kazanan Şehnaz Tango adlı televizyon dizisinin senaristliğini üstlendi. İlk filmi “Herkes Kendi Evinde” sayesinde hem Türkiye de hem de yurt dışında ismini duyurdu. İkinci uzun metrajlı filmi “Meleğin Düşüşü” ise kariyerinde dönüm noktalarından biri oldu. Uluslararası eleştirmenler ve izleyiciler tarafından büyük bir ilgiyle karşılandı. 2007 yılında çektiği Yumurta filmi Altın Lale Ödülü ile birlikte Radikal Gazetesi Halk Ödülü’nü aldı. 2010 yapımı olan Bal filmi ile de 60. Berlin Altın Ayı Ödülü’nün sahibi oldu. 1933 yılında beş tayyareden oluşan filosuyla Ankara’da “Havayolları Devlet İşletmesi” adıyla kurulan ve Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyetlerine başlayan Türk Hava Yolları, bugün 163 uçağı ile 41’i iç ve 134’ü dış hat olmak üzere toplam 175 noktaya direkt seferler düzenliyor. Günde 21 bin uçuş yapan THY taşıdığı yolcu sayısı açısından 2009 ve 2010 yılında Avrupa’nın dördüncü büyük hava yolu şirketi olma başarısını gösterdi. Havacılık endüstrisinin Oscar'ları olarak adlandırılan “Skytrax Ödülleri En İyi Havacılık Şirketleri sıralamasında bir dizi ödül kazandı. Avrupa ülkeleri sıralamasında üçüncü oldu. Türk Hava Yolları’nın pilot koltuğunda oturan Genel Müdürü Temel Kotil başarı yolculuğunun mimarı oldu. Bugüne kadar canlandırdığı pek çok karakterle seyirciyi kucaklayan Demet Evgar mimikleri, bakışları ve doğal tavırlarıyla içimizden biri olmayı başardı. Türkiye'nin en komik kadınlarının başında yer alan Evgar, birçok başarılı karaktere hayat vermesini sağlayan yaratıcılık’ı oyunculuğun başlangıcı olarak tanımlıyor. Yaratıcılığın bir oyuncuda içgüdüsel olarak ortaya çıktığını ifade eden Evgar, içindeki duyguları ilk olarak Shakespeare’in Kral Lear isimli oyunundaki soytarı karakteriyle ortaya çıktığını söylüyor. İyi bir eğitim, aileden gelen tasarım yeteneğiyle birleşince ortaya Derin Sarıyer çıkıyor. Ünlü tasarımcı Aziz Sarıyer’in oğlu Derin Sarıyer, babası gibi Türkiye’nin en önemli tasarımcılardan birisi olma yolunda. Sarıyer’in tasarımları Milano Salone Del Mobile, ICFF New York, KolnMesse, %100 Design London ve Paris Maison Objet gibi fuar ve etkinliklerde sergilendi. Son olarak, kendisine ait Fek adlı oturma ünitesi tasarımıyla Chicago Mimarlık ve Tasarım Müzesi’nin verdiği dünyanın en prestijli tasarım ödüllerinden Good Design Award’a layık görüldüb Tasarımını bu yıl Chicago’daki Good Design Show’da sergilemeye hazırlanıyor. E-ticaret konusunda Türkiye'nin önde gelen alışveriş sitesi Markafoni’yi kurdu. Bu site sayesinde bin 200 moda markasıyla işbirliği oluşturdu. Markafoni, diğer online alışveriş sitelerinden farklı olarak online davetiye yoluyla üye kabul ediyor. Bu farklı alışveriş sitesini 11 milyon dolarlık yatırımla kurdu. Sitesi sadece Türkiye'de değil, Avustralya, Yunanistan, Ukrayna ve Güney Kore'de de faaliyet gösteriyor. Markafoni, farkını özel fırsatlarla seçkin moda markalarının alınabileceği özel alışveriş kulübü olarak yarattı. Üyelerinin kendilerini özel hissetmelerini ve keyifli bir alışveriş deneyimi yaşamalarını amaçlıyor. Yaratıcılığını büyük ölçüde üyelerin ihtiyaçları besliyor. Üyelerinin fikirleri ve önerileri doğrultusunda gerçekleştirdiği veya tekrarladığı birçok kampanya var. Beslendiği en önemli iki kaynak olduğunu söylüyor: Müşterilerinin ihtiyaçları ve moda dünyası. Türkiye’de e-ticaret sektörü çok dinamik ve hala büyüme sürecinde. Sinan Afra’ya göre fark yaratmak isteyen girişimcinin müşteri deneyimine odaklanması gerekiyor. Markafoni’nin kurucu fikrini diğer alanlara da taşıyor. Türkiye’nin en büyük online ayakkabı mağazası Zizigo.com, 365 gün iade imkanı ve ücretsiz kargo servisi gibi özelliklerle konforlu alışveriş dönemini ayakkabı dünyasına da taşıdı. Burada da durmaya niyeti yok. Kullanıcıların ihtiyaçlarına cevap veren yeni siteler kurma hazırlıkları tüm hızıyla sürüyor. Yurt dışında Dr. Oz olarak da bilinen ünlü kalp cerrahı, Columbia Üniversitesi Irwing Kalp Cerrahisi Profesörü. Kalp transplantasyonu, minimal girişimsel kalp cerrahisi ve sağlık kontrolü üzerine araştırmalar yapan cerrah, aynı üniversitenin Tamamlayıcı Tıp Programı'nın kurucusu. Kardiyovasküler cerrahide de robot programını ilk uygulayan doktor olan genç bilim adamı, 1999 Davos Dünya Ekonomik Forumu'nda ‘‘Yarının Lideri’’ olarak seçildi. 350'nin üstünde orijinal yayına, kitaplara, makalelere ve birçok patente sahip. Ekonomi dergisi Forbes tarafından 2011 yılının en etkili üçüncü kişisi olarak seçildi. CNN, NBC, ABC ve CBS'de birçok kez program yapan ve röportajlara çıkan Öz, 1996'da “Yılın Amerikan-Türk Adamı” seçilmişti Tarım ve sanayi kökenli Karamehmet ailesinin üçüncü kuşağında yer alan Mehmet Emin Karamehmet, 1 Nisan 1944 tarihinde Mersin’in Tarsus ilçesinde doğdu. İlk şirketini 1966 yılında henüz 22 yaşındayken kurdu. 1980'li yıllarda üç bankanın ve çok sayıda şirketin sahibi konumuna geldi. Yönetiminde aktif rol üstlendiği grup, çelik üretiminden deterjana kadar pek çok alanda faaliyette bulundu. Onu Türkiye gündemine sokan en önemli olay ise 1994 krizinde iflas eden Murat Vargı isimli bir tekstilci ile birlikte hayata geçirdiği Turkcell projesiydi. Turkcell bugün 33 milyonun üzerinde aboneye sahip dev bir GSM şirketi. Medya sektörüne de girdi ve Akşam Grubu'nu Ilıcak ailesinden, Show TV’yi ise Erol Aksoy'dan satın aldı. Son yıllardaki en büyük başarısı ise enerji sektöründe. Genel Enerji adlı şirketiyle Kuzey Irak’ta petrol arama ruhsatları aldı. Türkiye’deki elektrik dağıtım özelleştirmelerinde de ortağı ile İstanbul bölgesinin dağıtım ihalelerini kazandı TÜSİAD'ın ikinci kadın başkanı olarak 2010-2011 yılları için başkanlık koltuğuna oturan Ümit Boyner, 1963 İstanbul doğumlu, ama aslen Ayvalıklı. Üniversite eğitimini ekonomi üzerine 1985'te University of Rochester'da tamamladı. 1996'da Boyner Grubu'nun holdingleşme stratejisi ile birlikte Finansmandan Sorumlu Başkan Yardımcısı olarak göreve başladı. 2002 yılında ağırlıklı olarak Finansman ve Yatırım Konularından Sorumlu Yönetim Kurulu Üyeliği'ne atandı. TÜSİAD'da 2005’te Dış Tanıtım Komisyonu'ndan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi, 2007 yılında Başkan Yardımcısı oldu. Ayrıca Kadın Girişimciler Derneği'nde kurucu üye ve dört yıl başkan yardımcılığı görevini üstlendi. Ümit Boyner aynı zamanda Sualtı Arkeoloji Vakfı, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı ve Tohum Otizm Vakfı'nda mütevelli heyeti üyesi. TÜSİAD'ın eski başkanlarından Cem Boyner ile evli olan Boyner iki çocuk annesi Vodafone Türkiye’nin başına geçtiği Ocak 2009’da, İngiliz operatörün 2006’da girdiği Türkiye pazarından çıkacağı ciddi ciddi konuşuluyordu. Yöneticilik koltuğuna oturması bunun sadece gerçek olmadığını göstermekle kalmadı, aynı zamanda nasıl hızlı yükseliş yakalanabilir, onu da iş dünyasına göstermiş oldu. Tuttuğunu koparan bir yönetici profili sergiledi. Bu işte ne kadar iddialı olduğunu ilk yılında başlattığı “U Dönüşü Programı” adlandırmasıyla ortaya koydu. Son altı çeyrekte şirketinin payını yüzde 18,6’dan 25,1’e çıkararak da bu iddiasının boşa olmadığını kanıtladı. Yaptığı reklamlarla, reklam sektörünün genç kuşağının en çok adından söz ettiren temsilcilerinden. Cannes Lions, New York Festivali, Epica, Kristal Elma gibi reklamcılık alanında prestijli ulusal ve uluslararası pek çok yarışmada 70’den fazla ödül kazandı. Cannes Aslanı kazanan en genç yaratıcı reklamcı oldu. Grafiker Meslek Kuruluşu (GMK) tarafından ‘Yılın Genç Tasarımcısı’ seçildi. Kazandığı ödüllerle, reklam konusundaki yeteneğini hem ülke hem de dünya çapında tescilledi. Çalışmalarıyla birçok ulusal ve uluslararası yayınlarda yer aldı. Lüks araba koleksiyonu, renkli aşk hayatı, başarılı inşaat projeleriyle 2010 yılının gündemden düşmeyen isimleri arasında yer alan Ali Ağaoğlu, oluşturduğu başarılı projelerle deyim yerindeyse gömlek satar gibi ev satıyor. Ali Ağaoğlu, Karadeniz insanın kıvrak zeka ve girişimcilik becerilerini bünyesinde barındırıyor. Çok genç yaşlarda iş hayatına atılan Ağaoğlu, daha lise yıllarındayken, kendi lisesindeki bir inşaat ihalesini kazandı ve işi başarıyla tamamladı. Bugün gayrimenkul, turizm, enerji sektörlerinde büyük yatırımlara imza atan Ağaoğlu, 2010 yılını inşaatta 1 milyar TL ciroyla kapatırken, 2011 yılında çıtayı yükselterek inşaat, enerji ve turizm sektörlerinde toplam 2 milyar TL’lik ciro hedefi koydu. Fransa'nın batık markası LC Waikiki'yi 1997’de satın alıp Türkiye'de mağaza ve ciroda birinci lige taşıyan Tema Mağazacılık Yönetim Kurulu Başkanı Vahap Küçük, bugün Türkiye’de 65 ilde 335 bin metrekare satış alanı ve 321’i aşkın LC Waikiki mağazası ile milyonlarca insana hizmet veren sektör lideri bir mağaza zincirinin sahibi. Türkiye’deki başarısını yurtdışına da taşıyan Küçük, 2009 yılında yurt dışı yatırımlarına başladı. Avrupa’daki ilk mağazasını Romanya’da açan Tema Grup, Arnavutluk, Bulgaristan, Suriye ve Kuzey Irak’la yolculuğuna devam etti. Şu sıralar Almanya ve Polonya’da da mağaza açmak için araştırmalar yapan Grup, vizyonunu, 2020 yılına kadar Avrupa’nın en başarılı üç giyim perakendecisinden biri olmak olarak belirledi. LC Waikiki, 2013’te mağaza sayısını 500’e, 2020'de ise cirosunu 10 milyar dolara çıkarmayı hedefliyor. Bu dosyada neden dünya ikincisi olmuş Basketbol Milli Takımı ile Hidayet Türkoğlu ayrı ayrı yaratıcılıkları ile ele alınıyor derseniz cevabımız çok açık: Hidayet takımın ruhunu yarattı. Önceki turnuvalarda basketbol milli takımında yaşanan çekişmeler yerini kenetlenmeye bırakırken bu kenetlenmenin nedenlerinden biriydi Hidayet. Artık ağabeylik sıfatı kazanan başarılı basketbolcu, dünyanın en büyük basketbol ligi NBA’de kariyerinde çalkantılar yaşadığı bir dönemde Milli Takım için tecrübesini ve motivasyonunu ortaya koydu. Ardından NBA kariyerinde de daha önce başarılı olduğu eski takımı Orlando Magic’e dönerek olumlu bir adım attı. O adımla pekiştirdiği ve yarattığı bir şey daha var. NBA gibi üst düzey bir ligde istikrarlı performansın rol modeli oldu. Artık o ligde Hidayet’in açtığı yoldan giden Türk basketbolcuları daha da çok görmek mümkün Ekip kurmanın dünyada yapılan işler içinde en zoru olduğunu düşünürsek ‘Çok Güzel Hareketler Bunlar’ adlı programı hazırlayan BKM Mutfak Oyuncuları ekibi olmazı oldurma çabası takdire şayan. Ekip, Yılmaz Erdoğan ve Beşiktaş Kültür Merkezi’ndeki ustalarının birikimlerini genç insanlara aktarmaya karar vermesiyle oluşuyor. Üç yıldır ekibe seçilenlerin yanında, seçilenlerin kefil olduğu yeni oyuncularla ekip yaklaşık 70 kişiye ulaştı. Yazdıkları ve oynadıkları skeçler gerçek hayata ayna tutuyor. Onların deyimiyle, “hayatı tırtıklıyorlar”. Ekiptekiler, oynarken ya da yazarken, kimseden etkilenmemeyi öğreniyor. Mutfak ekibi, kendilerinin ve başkalarının yaşadıkları şeylerden, kısacası olmuş bütün olayları gözlemleyerek skeçlerini yazıyor. Yazdıkları bütün skeçleri üç günde sahneye koyuyorlar. Hıyarlıbaba, Tabutçu, Boğaç gibi karakterleri yaratan ekipte, karakterler skeci yazan ve oynayanla birlikte şekilleniyor. Bazen oynayan kişi karakterin kendi içindeki karşılığını sahneye koyuyor, bazen de yazan kişi skeci oynayandan esinleniyor. Ekibin kuluçkadaki projeleri arasında sitcom’lar, filmler, tiyatro oyunları var. Gerçek hayattan beslenen ekibin gerçek hayatla olan bağı kişi sayısı arttıkça daha güçleniyor. Bu da beraberinde daha çok fikir ve daha çok yaşanmışlığı getiriyor. Onun için yenilikçi bir banka yarattı sözü biraz “yalın” bir ifade olabilir. Yenilikçilik üretmek üzerine kurulu bir iş kültürü yarattı bankacılıkta demek daha doğru olabilir. Bankacılıkta konuşurken hep rakamlarla söze gireriz, ama bu sefer yaratıcılığın kodlarını aldık ondan. TEB’in yaratıcı iş kültürünün nasıl oluştuğunu detaylandırdı bu özel dosya çalışmamız için. Bankasında yaratıcı kültürü nasıl oluşturdu? Yenilikçilik, yaratıcılık hem TEB için hem de ortağımız BNP Paribas için en önemli dört kurum değerinden birisidir. Kurum içinde öncelikle bir inovasyon departmanı kurduk. Tüm orta ve üst yöneticilerimiz yerel, yabancı danışmanlarla inovasyon çalıştaylarına katıldılar, inovasyon eğitimleri aldılar. Çalışanlarımızdan gelen yenilikçi yaratıcı fikirlerin toplandığı, değerlendirildiği, takip edilip projelendirildiği ve hayata geçirilmek üzere çalışıldığı, inovasyon ile ilgili örneklere ulaşılabilen “Kıvılcım” isimli iç portal açtık. Sürekliliği sağlamak için ödül, teşvik modellerini, ölçme ve değerlendirme modellerini, iç ve dış iletişim projelerini hayata geçirdik. Bu çalışmaların bir kısmına ben şahsen katıldım. Kurumun tepe yönetiminin rol model olması büyük önem arz ediyor. İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nda 1983 yılında çalışmaya başlayan Görgün Taner, 2002 yılından bu yana İKSV genel müdürlüğü görevini üstleniyor. Bilgi Üniversitesi Sahne Sanatları Bölümü'nde öğretim üyesi olarak görev yapan Taner, ayrıca Açık Radyo da program sunuyor. Bununla birlikte 1998'den bu yana, Avrupa Caz Festivalleri Birliği'nin başkanlığını yürütüyor. 2010 yılında Amsterdam Belediyesi tarafından verilen “Amsterdam Belediyesi Sanat Danışmanı” görevine de devam ediyor. Bugüne kadar uluslar arası platformda Türkiye’yi tanıtmak amacıyla pek çok organizasyonda görev alan Taner, geçtiğimiz yıl Fransa’da düzenlenen ‘Türkiye Mevsimi’nin başarısında oynadığı önemli rol ve iki ülke arasındaki kültürel ilişkilerin güçlendirilmesine katkısından dolayı, Fransa Cumhuriyeti tarafından Legion d’Honneur nişanına layık görüldü. Onları bu zamana kadar pek çok projede gördük. Televizyon dizilerinin yanısıra çektikleri filmlerde... Yabancı Damat, Okul, Küçük Kıyamet, Vavien bu işlerden sadece bir kaçı. Çocukluk hayalleri olan yönetmenliğe kavuşmaları geç de olsa güç olmamış neyse ki. Yağmur Taylan psikiyatri, Durul Taylan ise mühendislik eğitiminin ardından kamera arkasına geçmişler. İlk deneyim Sır Dosyası'nın ardından diğer işler çorap söküğü gibi gelmiş. Hep ses getiren işlere imza attılar. 2000’de Sabancı Holding bünyesi altında kurulan Teknosa’nın 2005’ten bu yana genel müdürlüğünü yürütüyor. O dönemde yüzde 8 düzeyinde olan Teknosa’nın pazar payı onun döneminde yüzde 14’e yükseldi. Sektörünün küçüldüğü 2009 ve 2010 yıllarında bile teknoloji market zincirinin çift haneli büyümesini sağladı. İstanbul Belediye Konservatuarı mezunu olan Uğur Yücel, Kenter Tiyatrosu, Tef Kabare Tiyatrosu, Dormen Tiyatrosu ve Şan Müzikholü’nde çeşitli oyunlarda oynadı. Selamsız Bandosu ve Muhsin Bey adlı filmlerdeki rolleri ile büyük çapta beğeni topladı. Televizyonda, Aziz Ahmet, Karanlıkta Koşanlar, Alacakaranlık ve Hırsız Polis gibi dizilerde oynadı. “Karanlıkta Koşanlar”ın yönetmenliğini üstlendi. Arabesk'le, ‘Sinema Yazarları Derneği En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’, Muhsin Bey'le Antalya Film Festivali’nde ‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’ ödüllerini aldı. Yönettiği ilk film olan Yazı Tura ile Antalya Film Festivali En İyi Film, En İyi Senaryo, En İyi Yönetmen ödülleri dahil 11 ödül aldı. 2007 yılında başrollerini Türkan Şoray ile birlikte paylaştığı “Hayatımın Kadınısın” adlı filmi çekti. 2008 yılında Türkiye'de bir ilk olan “Kolay Gelsin” adlı doğaçlama sit-com denemesinin yönetmeni oldu. En son başrolünü Kenan İmirzalioğlu ile paylaştığı “Ejder Kapanı” filminin yönetmenliğini üstlendi. 1994 yılında Levent Çırpıcı ile birlikte Zoom Proje Uygulama adlı bir tasarım şirketiyle başarılı işlere imza atmaya başladı. Piyasada adından söz ettirince gerisi geldi. YKM Mağazaları, Carousel Alışveriş Merkezi, Acıbadem Hastaneleri, XYZ Kitaplık, Okmeydanı Memorial Hastanesi, Tunnel Residence, Göynük Hotel gibi kamusal mekanların iç tasarımları onun imzasını taşıyor. Japonya’nın Conde House markası için ‘Atilla Lux’ isimli koleksiyon hazırladı. Aynı zamanda Japonya’nın Asahikawa kentinde düzenlenen 44 ülkeden 757 yarışmacının katıldığı ‘design with love, love with woods’ sloganlı yarışmada, Taklamakan isimli çalışmasıyla finale kaldı. “Design Turkey / IDA 2005” yarışmasında Acıbadem Bağdat Caddesi Polikliniği projesiyle Halka Açık Mekânlar kategorisinde ortağı Levent Çırpıcı ile birincilik ödülü aldı. İç mekanlara ruh kazandırmaya devam ediyor. NTV, cnbc-e kanallarıyla birlikte çatısı altında birçok basılı yayını barındıran Doğuş Yayın Grubu’nun Genel Müdürü. Grubunun güzel, yenilikçi işlere imza atmasındaki en etkili isim. NTV Spor onun döneminde kuruldu. NTV Yayınları tarafından dünya klasiklerinin çizgi roman şeklinde yayınlanmasının altındaki imzalardan birisi ona ait. Türkiye’nin en çok izlenen haber kanalı NTV’nin liderliği yeni açılan kanallara kaptırmaması onun marifeti. Mütevazılıktan yana Aydın, güçlü takımıyla birlikte şimdiye kadar başarabildiklerinin de farkında Bundan önceki “En Yaratıcı 50 Türk” dosyamızda Türkiye’nin önemli tasarımcılarının ufak bir geçit töreni vardı. Bu dosyamızda Türkiye’nin artık iyiden iyiye dikkat çeken tasarımcılarını temsil eden isimlerden birisi olan Özlem Yalım onları temsil ediyor adeta. Onu son dönemin öne çıkan tasarımcılarından biri yapan özelliği tasarımı bir problem olarak algılaması. Ona göre ergonomiklik ile estetik arasındaki seçimin kendisi bir problem. Bu problemi çözmek için Yalım’ın seçtiği yol gayet titiz bir yaklaşımı içeriyor. Tasarımı kişiselleştirme... Son dönemde yeni nesil evleri süsleyen işleri de bu yaklaşımı yansıtıyor. Bu içerikle yola çıkan dikkat çeken tasarımcının yaratıcılık formülü çok net: “Mekanı kimin nasıl kullanacağı benim başlangıcım. Kendi egomla yola çıkarsam mekanın ruhunu veremem The House Cafe ile şehrin sosyal hayatına bambaşka konseptte bir mekan kattı. O mekanı popüler kılan sihirli dokunuş ne ise, bugün İstanbul’da yükselen sınıfın hissettikleri de hemen hemen aynı şeyler. O sınıf, şehri yaşarken kendi stilini görebileceği bir mekan arıyordu. Üren de o grubun aradığı sosyal ev sıcaklığını The House markası ile yakaladı. Kafeden çıkan o stil Nişantaşı’nda Prada’nın ikinci katında hizmete sundukları ikinci otelle bambaşka boyutlar kazanmaya başladı. Bugün Teşvikiye’de bir adres tarif ederken herkes mutlaka The House Cafe’yi telaffuz ediyor. Üren’in şehrin yeni yüzünün yeni hafızasına yeni şeyler kattığını söylemek bu yüzden pek iddialı bir cümle olmaz Üniversitede öğrenim gördüğü yıllarda yapım asistanı olarak mesleğe ayak bastı. Hukuk fakültesindeki eğitim hayatına bu uğurda son verdi. Profesyönel yaşamına 1995 yılında reklam prodüktörlüğü yaparak başladığı televizyon ve sinema kariyerine yürütücü ve ortak yapımcı olarak devam etti. Bu ünvanla yer aldığı projelerin başında Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak, Mustafa Hakkında Her Şey, Keloğlan Kara Prense Karşı adlı sinema filmleri, Asmalı Konak, İkinci Bahar, Sağır Oda dizileri geliyor Evet, Bursaspor Şampiyonlar Ligi’nde geçen sene pek bir varlık gösteremedi. Doğrudur, bu sene de geçen sene gibi esip gürleyemiyor. Ama geçtiğimiz sene yaptıkları unutulur mu? Usta bir çalımla son maçta Fenerbahçe’nin kulbunu tuttuğu şampiyonluk kupasını ellerinden alıverdiler. Anadolu’nun ikinci şampiyonu oldular, Tanıl Bora’nın deyişiyle İstanbul oligarşisinin karşısında. O başarının temel aktörlerinden biri de Ertuğrul Sağlam oldu. Futbolculuk kariyerinde Beşiktaş’a zamanında rekor ücretle transfer olmuş bir istikrar abidesiydi. “Beşiktaş’ın çocuğu” kontenjanından Beşiktaş’ın teknik patronu olduğunda ilk büyük teknik direktörlük tecrübesini yaşıyordu. Ama buruk bir şekilde ayrıldı takımından. Sonra da Bursaspor’un başında dikkat çeken bir performansla şampiyon oldu. O sadece ikinci bir Anadolu şampiyonu değil, sakin ve efendi bir teknik adam portresi de yarattı. Siz, bir yazar olarak kendisinin adını ilk olarak Behzat Ç. dizisiyle tanımış olabilirsiniz. Oysa Emrah Serbes, bu karakteri ilk olarak yarattığı kitabı “Her Temas İz Bırakır”ı bu diziden beş yıl önce yayınlamıştı. İki yıl sonrasında yine aynı karakter üzerinden yayınlanmış ikinci kitabı “Son Hafriyat”ı yayınladı. Aradan çok zaman geçmeden 2009 yılında Erken Kaybedenler adlı öykü kitabı yayınlandı. Türk edebiyatının yeni dönem polisiye yazarlarından kabul edilen Serbes son bir yıldır yaratıcılığını Star kanalında yayınlanan Behzat Ç. dizinin senaryosuna yaptığı katkılarla konuşturuyor. Nam-ı diğer Behzat Ç.. Son dönemde oynadığı dizilerle adından sıkça söz ettirse de aslında kendisi bir tiyatro sanatçısı. Hacettepe Devlet Konservatuarı’ndan mezun olmasının ardından kendi isteği ile Diyarbakır’a tayin istemesiyle hikayesi başladı. İki yıl Diyarbakır’da görev yaptı, ardından Van, Şanlıurfa, Gaziantep gibi illeri gezerek Ankara’ya geri döndü. Oyunculuk kariyerinde hem filmin esas oğlanı hem kötü adamı hem de karakter oyuncusu olarak karşımıza çıktı. Vali, Hayat Var, Eve Giden Yol ve Bal filminde rol alan Beşikçioğlu şu sıralar Behzat Ç. dizisinin yanı sıra iki yıldır perde açan, ona “Baykal Saran Tiyatro Ödülü”nü kazandıran “Bir Delinin Hatıra Defteri” adlı tiyatro oyununu başarıyla sürdürüyor. Ofis binalarının ünlü mimarı. Ortaya koyduğu işlerle şimdiye kadar birçok ödüle layık görüldü. 1993’te Kerem Enginoğlu’yla birlikte kurduğu Enginoğlu&Çalışlar Mimarlık şirketi olarak gerçekleştirilen DDB Tuzambarı projesiyle geçtiğimiz yıl Dünya Mimarlık Festivali’nde “Yeni&Eski” kategorisinde birincilik ödülüne layık görüldü. “Zamanın ruhu”nu yakaladığı iddia edip bu konuda dersler veren Ertuğrul Özkök, geçen ayın ortalarında Merkez Bankası Eski Başkanı Durmuş Yılmaz’ın başı örtülü mütevazi eşini,n Yılmaz göreve geldiğinde çekilen fotoğrafı ile ilgili o zaman yazdığı yazısıyla ilgili bir özür yazısı kaleme aldı. O özür yazısından mülhem, Yılmaz’ın Türkiye ekonomisinde zamanın ruhunu yansıtan bir performans yarattığını söylemek mümkün. Yaratıcılığı, aldığı özerk kararlarında ekonomideki koordineli duruma katkı sunmasında gizli. Tesadüf bu ya, bu katkılarını tam da görevini yeni başkan Erdem Başçı’ya devrederken birkaç ana rakamla anlatalım: 2006’da yüzde 9,7 olan enflasyon 2010’da yüzde 6,4’e geriledi. Faizler yüzde 21’ler seviyesinden yüzde 7’lere geldi. O bu rakamların altına tıpkı beş sene boyunca paralara attığı gibi mütevazi bir imza Yarattığı Recep İvedik karakteri ile nam salan Şahan Gökbakar’ı aslında çoğumuz ilk Zıbın adlı televizyon programında gördük. O zamanlar alametifarikası hakkında pek yorum yapamasak da bugün Türkiye’nin yaratıcı isimleri arasına girmeyi başardı. Tiyatro bölümü mezunu olan Gökbakar’ın tüm hikayesi mezuniyet sonrası Ankara’dan İstanbul’a gelmesiyle başladı. Önceleri reklam seçmelerine katılarak şansını denedi. Ardından Zıbın, 7. Gün, Zoka gibi skeç programları hazırladı. Yıldızının parlaması ise Dikkat Şahan Çıkabilir programıyla oldu. Bu programda yarattığı tiplemelerden biri olan Recep İvedik öyle sevildi ki bu sevgi sinemaya taştı. Recep İvedik serisi eleştirmenler tarafından çokça tepki alsa da bu tipleme ile bir marka yaratmayı başardı Pek çok insan onun adını ilk defa, “Ermeni asıllı ekonomiste Paris’te büyükelçilik teklifi” başlıklı haberlerde duydu. Oysa, uzun süredir dünya iktisat akademyasında son dönemlerin en yetkin ve en yaratıcı iktisatçılarından biri olarak kabul görüyor. Büyükelçilik önerisini nazik bir dille geri çeviren Acemoğlu, dünyanın önde gelen 20 ekonomisti arasında bulunuyor. MIT’de ders veren Acemoğlu’nun 33 yaşında profesör olduğunu ve 40 yaş altı bilim insanlarına verilen John Bates Clark ödülünü kazandığını da belirtmeliyiz. Bu başarılı kariyerde yarattığı en dikkat çekici teorileri, baskı rejimleri, gelir adaletsizliği ve doğal kaynakların yönetimi arasındaki ilişkiyi incelediği çalışmaları oldu. Bu yöndeki makaleleri ve kitapları alanının en total teorilerinden biri olarak değerlendiriliyor. Hakan Ateş’i bereketli bankacı olarak tanımlamak ve yarattığı iki şeye gönderme yapmak gerekiyor. Bu sözü kullanırken, son dönemde başında bulunduğu Denizbank’ı çiftçiye önemli kaynaklar ayıran bir banka haline getirmesini anlatıyoruz öncelikle. Türkiye’de ilk defa özel bir bankada kurulmuş tarım bankacılığı grubu ile Denizbank, çiftçilere 2010’da toplam 1 milyar 799 milyon TL tarım kredisi verdi. İkinci olarak, Dexia gibi büyük bir bankacılık grubunun kar motoru bir banka yaratmasıyla hak ediyor bu sıfatı. Özellikle 2009 yılında Dexia krizde zor dönemler geçirirken, Denizbank’ın kar rakamları bankaya tabiri caizse ilaç gibi geldi. Tüm bu performansın arkasında önemli bir bankacılık tecrübesi bulunuyor. Zira o tecrübe sadece Denizbank için değil, Türkiye bankacılık sektörü için de hizmete koşuldu. Bir gün karşısına vücut bulmuş gerçek şeytan çıksa ona da pabucunu ters giydirip fotoğrafını çekerdi herhalde. Türkiye’de fotoğrafçılığa kattığı yeni anlamla adını duyurdu. Ortaya koyduğu başarılı işlerde tek kelimeyle, sınır tanımaz. Geçtiğimiz yıl yayınlamaya başladığı 46 adlı dergide de bu işlerini sergiliyor. Daha mezuniyet defilesi ile The Times, The Guardian ve The Daily Telegraph gibi İngiltere basınının önde gelen gazetelerinin moda yazarları tarafından 'show'un yıldızı' olarak nitelendirildi. Bu defilede sergilediği koleksiyonun bir bölümünü Dolce&Gabbana satın aldı ve kendi koleksiyonlarında ilham kaynağı olarak kullandı. 2002 yılında Central Saint Martin’s School of Art and Design'dan lisans ve yüksek lisans mezuniyetlerinden sonra, basınının gösterdiği yoğun ilgi ile Londra Moda Konseyi'nin düzenlediği 'New Generation' ödülünü almaya hak kazandı. Londra Moda Konseyi, tek bir tasarımcıya en fazla üç kere verilebilen bu ödülle Bora Aksu'yu Sonbahar/Kış 2005 defilesinde dördüncü defa 'New Generation' olarak ödüllendirdi. Her yıl iki kez katıldığı Londra Moda Haftası defileleri fırtınalar koparıyor. Tasarımları Londra'nın ünlü Selfridges ve Liberty's mağazalarında satılıyor, dünya ünlüleri Sienna Miller, Kate Moss gibi isimler tarafından tasarımları takip ediliyor. Televizyonda neredeyse her iş sabun köpüğüdür esasında. Bugün izletirsiniz, yarın insanlar konuşur, öbür gün unutur. Böyle bir dünya içine bizi çeken kişilerden biridir İrfan Şahin. Belki de bu dizi müptelalığının en büyük nedenidir. Kanal D Genel Yayın Yönetmeni titrini 2005 yılında aldı, 2006’da ölçüm şirketlerine göre en çok izlenen kanalı yarattı. Seçtiği dizilerin aldığı reyting bir yana, yarattığı ekonomik etki de ciddi boyutlara ulaştı. Aşk-ı Memnu dizisini ve o dizide yerleştirilen ürünleri hatırlayın. Sadece diziler değil elbet, ana haber bültenlerinden, gündüz kuşağına ve Beyaz ile Okan Bayülgen’in domine ettiği gece programlarına kadar total bir yayın akışı yarattı. O aşamada yarattığı formatların, yıldızların isimlerini alt alta yazdığımızda Şahin’in yaratıcılığı daha da ön plana çıkıyor.