İngiltere'nin dünyaca ünlü Cambridge Üniversitesi, evrim teorisinin öncüsü Charles Darwin'in akşam yemeği aktivitelerinden birini inceledi. Yüzü şekilden şekle giren bir adamın fotoğraflarını misafirlerine gösteren Darwin, bu ifadeleri tanımlamalarını istiyordu. Evrim teorisinin babası böylece yüz ifadelerinin evrensel olup olmadığını belirlemeye çalışıyordu. Fransız nörolog Duchenne de Boulogne’un çektiği fotoğraflarda, yüzündeki çeşitli kasları ufak miktarda elektrikle uyarılan bir erkek görülüyor. Fransız adamın kasları elektriği aldıkça, yüz ifadesi de değişiyor. Darwin’in arkadaşları bu ifadenin “kederlenerek ağlamak” olduğunu söylüyordu. Ancak günümüz insanları bu ifadeyi “kafası karışmış” olarak tanımladı. Boyun deri kası ile çenenin ön kısmının uyarıldığı bu ifadeyi Darwin “korku” olarak tanımladı. Bugün fotoğrafa bakanlar ise “korkmuş veya şaşırmış ve korkmuş” birini gördüklerini söylediler. Bu fotoğrafta da “corrugator supercilii” adı verilen, kaşların altında bulunan kaslar uyarılarak, “acı çekme” ifadesi yaratılmaya çalışılıyor. Modern insanlar bu ifadenin “üzgün, endişeli ve ümitsiz” birine ait olduğunu söyledi. Darwin’in “acı çekmek, işkence görmek ve korkmak” olarak tanımladığı ifadelere günümüz insanları “kızgın/şok olmuş” dediler. Fotoğraftaki adamın “korkmuş ve acı çeker” şekilde göründüğünü söyleyen Darwin’e karşılık, modern gözler bu ifadeyi “korkmuş ya da şok olmuş” olarak değerlendirdi. Darwin bu ifade için “kahkaha” derken, günümüz insanları bunu “mutluluk” olarak tanımladı. Fotoğraf deneyini yapan Duchenne de Boulogne adamın kaşlarını kaldırıyor. Hem Darwin hem de modern insanlar bu ifadeyi “şaşırmış” olarak tanımladı. Biyoloji ve doğa tarihini temelden değiştiren, sosyal, teolojik ve politik konularda bugün de devam eden pek çok tartışmanın önünü açan evrim kuramının babası İngiliz doğa bilimci Charles Darwin, 12 Şubat 1809’da dünyaya geldi. Babası ve dedesi cerrah olan Charles Darwin çocukluğundan beri doğa ile ilgiliydi. Öğrencilik yıllarında ders çalışmaktan çok, uzun kır gezilerine çıkan Darwin, aylak aylak dolaşıp kabuklu topluyor ve kuş gözlemliyordu. Bu yıllarda tuttuğu günlüğüne şunları yazmıştı: “Bugün de böcek toplayıp avlandım, tembellikle geçen hayatıma devam ettim.” İskoçya’daki Edinburgh Üniversitesi’nin tıp fakültesine yazılar Darwin, cerrahlığa bir türlü ısınamadı ve tıp derslerini boşlamaya başladı. Tıp eğitimine önem vermediğini fark eden babası onu teoloji okuyup, din adamı olması için Cambridge Üniversitesi’ne bağlı Christ’s College’a yazdırdı. Ancak teoloji yerine jeoloji ile ilgilenen Darwin, buradan mezun olduktan sonra kendi meraklarının peşinden koşmaya devam etti. Eğiitimi sırasında tanıştığı botanik profesörü John Stevens Henslow’un önerisiyle Aralık 1831’de, Güney Yarımküre’de iki yıllık bir yolculuğa çıkacak olan ‘Beagle’ adlı gemide kendisine yer ayırttı. Hesaplanandan üç yıl fazla süren bu yolculuk sırasında Darwin, doğa tarihiyle ilgili düşüncelerini şekillendirecek ve daha sonra yayınlayacağı evrim kuramına altyapı hazırlayacak pek çok gözlem yapabilme şansını yakaladı. Gezi boyunca ne zaman karaya ayak bassalar, bitki ve hayvan toplayan Darwin’e gemi mürettebatı ‘sinek toplayıcısı’ lakabını taktı. Gezi sırasında Galápagos Adaları’nda yaptığı gözlemler daha sonra ortaya koyacağı teorik çalışmalar için önemli malzeme sağlamasına olanak tanıdı. Buralarda yaşayan ‘alaycıkuş’ların (mockingbird) yaşadıkları adalara göre ufak fizyolojik farklar gösterdiklerini fark etti. Ayrıca yerel halkın, bir kaplumbağanın görünüşüne bakarak hangi adadan geldiğini anlayabildiklerini öğrendi. İngiltere’ye dönüş yolculuğunda notlarını düzenlerken, “alaycıkuşlar ve kaplumbağalar hakkındaki şüphelerim doğruysa, türlerin değişmezliği fikri sarsılacaktır” diye yazdı. Darwin jeoloji ve biyoloji konularında makaleler yazmaya devam etti ancak bulguları sonucunda oluşturduğu evim kuramını bütünsel bir kitap halinde yayınlaması 20 yıldan fazla bir süre aldı. Pek çok tarihçi kitabın bu gecikmesinin altında bilimsel kaygılar kadar dönemin toplumsal yapısının ve olası tepkilerin rol oynadığını belirtiyor. Darwin’i ‘Türlerin Kökeni’ni yayımlamasına iten önemli nedenlerden biri, bir başka bilim adamı oldu. Doğabilimci Alfred Russell Wallace, Bolero’da yaptığı gözlemler üzerine yayımladığı bir makakede, Darwin’in yakın çevresine aktardığı kuramın benzerini savundu. Çevresinin teşviki ve biraz da, kuramı ilk kez formüle eden kişi olma payesini Alfred Russell Wallace’a kaptırma endişesiyle nihayet ‘Türlerin Kökeni’ni yayımlamaya karar verebildi. 24 Kasım 1859 günü 1250 kopyayla basılan kitap kısa sürede tükendi. ‘Türlerin Kökeni’ çok büyük bir ilgiyle karşılandı ve geniş çaplı bir tartışma başlattı. Kitapta doğrudan yer almayan “insanın hayvandan geldiği” iddiası, eleştirilerin ana hedefiydi. Türlerin Kökeni’nden sonra da çalışmalarına devam eden Darwin daha sonra , ‘İnsanın Türeyişi’ ve ‘İnsan ve Hayvanlarda Duyguların İfadesi’ adlı eserlerini yayınladı. 18 Nisan 1882’de 73 yaşında öldüğünde Darwin, ön ayak olduğu evrim kuramının bilimsel çevrelerde geniş biçimde kabul gördüğüne şahit olabildi. Ancak sağlığında neden olduğu tartışmalar günümüzde de devam ediyor.