Güney Peru'nun binlerce kilometrelik çöllerinde insanoğlunun en büyük sırlarından biri uzanıyor. 16. yüzyılın ortalarından itibaren, Latin Amerika'da bir efsane başını almış yürümüştü. Hemen herkes, Güney Peru'nun And Dağları'yla Pasifik Okyanusu arasında sıkışıp kalmış çöl yaylalarındaki devasa geometrik şekillerden söz ediyordu. Toprağa işlenmiş bir takım dev çizgilerin biraraya getirdiği insanlar ve türlü canlıları betimleyen desenler, çeşitli geometrik şekiller havadan bakıldığında gözalıcı ve alışılmadık bir manzara sunuyor. Pampa de Ingenio Çölü’ndeki 300’e yakın figürün, bölgede yaşamış Nazca halkınca M.Ö. 200 - M.S. 600 arasında çizildiği düşünülüyor. Amacına yönelik birçok fikir atılmış ortaya: Atletizm pisti, büyücü şaman işaretleri, fal ve burç işaretleri, doğa ayinleri, tarım takvimi... Bu varsayımlar ne doğrulanabildi ne de aksi ispat edilebildi. Peki ama, büyük çoğunluğu sadece uçaktan görülebilen bu dev şekilleri Nazcalılar nasıl çizdiler? Yapımı basit, ama etkiliydi; işçiler çizgileri ahşap sırıklar ve pamuktan ipler kullanarak çizdiler ve ayırdıkları taşları kenarlara dizdiler. Nazca halkı verim için yağmurlara bağlı oldukları için, bilimadamları çizgilerin yağmur duası için kullanılan açık hava tapınakları olduğu görüşüne de sıcak bakıyor... Nazca'nın sırrını popülerleştiren isim Alman new age yazarlarından Erich von Däniken oldu. 1968 yılında kaleme aldığı Tanrıların Arabaları adlı araştırma kitabında, bu dev şekillerin uzaylı zekâsının ürünü olduğunu öne sürdü. Ona göre, yamuk biçimindeki ana şekiller, basit bir biçimde uzay gemilerinin iniş pistleriydi. Ancak, uzaydan gelen ve gelişmiş bir teknolojiye sahip bu yabancılar, yerel halk tarafından tanrılar olarak kabul görmüşlerdi. Nazca için ilk bilimsel açıklama, Alman matematikçi Maria Reiche'den (1903-1998) geldi. Ona göre, şekiller Güneş'in, Ay'ın ve bazı yıldızların pozisyonunu yansıtıyordu. Ve insanlara ne zaman ekinlerini ekmeleri, ne zaman tarlalarını sulamaları ve ne zaman ekini toplamaları gerektiğini hatırlatıyordu. Nitekim, daha sonra bilgisayar aracılığıyla yapılan hesaplar, şekiller ve çizgilerin sadece yüzde 20'sinin astronomik pozisyonlara uygun düştüğünü gösterdi.