Time dergisi 2010 yılına damgasını vuran en önemli bilimsel keşifleri derledi. Kediler süt veya suyu nasıl hem bu kadar estetik hem de bir o kadar hızlı içebiliyor? ABD’deki Massachusetts Teknoloji Enstitüsü ve Princeton Üniversitesi’nin, kediler sıvı içerken çekilen bir video üstünde yaptığı araştırmalara göre, kedi önce dilinin üst kısmını suya değdiriyor, sonra dil ucunu kıvırıp J şeklinde kaşık haline getirip içiyor. Araştırmada kedilerin köpekler gibi dillerini sıvıya vurarak içmediği, sıvıyı ağza götürmeden önce dil ucunu nazikçe sıvıya değdirdiği de ortaya çıktı. Sıvı geçişi sırasında kedi dil hızını ayarlıyor ve ağzını ne zaman kapatması gerektiğini çok iyi biliyor. Böylece çenesi ve ağzı kuru kalabilen kedi, saniyede dört dil hareketi yaparak, her dil hareketinde 0.1 mililitre sıvı almış oluyor. Rus ve Amerikalı bilim adamları Mendeleyev periyodik cetvelinin 117. elementini oluşturmayı başardı. 116 ve 118 arasındaki boşluğu dolduran 117. Elementi, yeni bir isim verilinceye kadar 117’nin Latince okunuşu olan Ununseptiyum olarak anılacak. Araştrma Heyeti Başkanı Yuriy Oganesyan 117. elementi U-400 siklotronunda (parçacık hızlandırıcı), hızlandırılmış kalsiyum iyonlarının berkelyum hedef tahtasını bombalaması sırasında kalsiyum ve berkelyum atomlarının çarpışması sonucu elde ettiklerini belirtti. Johannesburg, Witwatersrand Üniversitesi’nden, ünlü paleoantropolog Prof. Lee Berger önderliğindeki bir ekip, Güney Afrika Johannesburg’a 40 kilometre uzaklıktaki İnsanlığın Beşiği olarak adlandırılan Dünya Kültürel Miras Kenti’ndeki Malapa mağarasında, hominidlerin yaklaşık iki milyon yaşındaki yeni bir türü olan Australopithecus sedibayı keşfettiler. Bir erkek çocuk ve bir yetişkin kadına ait olan fosiller, tek bir debi akıntısına bırakılmış, ve derince aşınmış bir oyuğun kalıntılarında yaklaşık olarak üst üste yığılı bir şekilde bir arada rastlanmışlardır. Tortu ve jeolojik durumlar; ölümlerinin, onları gömü alanına sürükleyen debi akıntısından kısa süre önce oluştuğunu ve bununla yakından ilişkili olduğunu gösterir. Londralı bilim adamı Martin McCall, ürettiği metamateryal ile ilgili makalesini Optic dergisinde yayımladı. Bir moleküler mühendislik ürünü olan metamateryaller görünmezlik pelerinine doğru atılmış en önemli adım olarak değerlendiriliyor. 2010 yılında adeta bir gezegen patlaması yaşandı. Bildiğimiz gezegenlerin yanı sıra çok sayıda gezegen keşfedildi. HIP 13044b HIP 13044b, HD 10180, Gliese 581g bunların en dikkat çekici keşiflerdi. TERC geni üzerinde yapılan çalışmalarda fareler üzerindeki deneyler başarılı oldu ve yaşlanma yavaşlatıldı. Meksika’daki efsanevi antik şehir Teotihuacan’da yapılan çalışmalarda bir robot yardımıyla mühürlü bir tünel bulundu. Tünelin ibadet amacıyla kullanıldığı sanılıyor. NASA’nın gönderdiği LCROSS uzay aracı Ay’ın derinliklerinde su buldu. NASA’nın gönderdiği LCROSS uzay aracı Ay’ın derinliklerinde su buldu. Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) fizikçilerinin gerçekleştirdikleri bir deneyde, modern bilimin en büyük sırlarından biri olan anti-maddenin elde edilmesi ve saniyenin onda biri süresince hapsedilerek gözlemlenmesinin başarıldığı açıklandı. Utah’ta yapılan arkeolojik kazılarda “Kosmoceratops richardsoni” adı verilen bir dinozor türü bulundu. Dinozorun kafasında toplam 15 boynuz bulunuyor ve Kosmoceratops bugüne kadar keşfedilen en dikkat çekici başa sahip dinozor olarak niteleniyor. Bu dinozorların, bundan 68 ila 99 milyon yıl önce, Tebeşir ( Kretase) döneminin sonlarında, kayıp kıta Laramidia’da yaşadıkları tahmin ediliyor. Yayımlanan bulgulara göre dinozorlar, tropikal iklime yakın ve bataklıklı bir ortamda yaşıyorlardı.