3 Nisan 2008 tarihinde aniden Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poor’s (S and P), Türkiye’nin kredi notunu değiştirmedi ama ekonomik görünümünü, durağandan negatife çevirdi.
Oysa birkaç gün önce hükümet üyeleri, hatta kimi uzmanlar Türkiye’nin yeni milli gelir serileriyle daha yüksek bir kredi notuna sahip olması gerektiğini savunuyordu. Dün Standard and Poors’un açıkladığı bir raporla bu konu aydınlanmış oldu.
Bu rapora göre, dünyada ekonomik yapısı en kırılgan ülke İzlanda. İkincisi, Lübnan, üçüncü Romanya, dördüncü Letonya, Türkiye de beşinci geliyor. Likidite zafiyeti (vulnerability) endeksini birçok etmen belirliyor. Ama bunların başında elbette dış açık geliyor. Malum, dış açık yoksa zaten finansman sorunu olmaz. Dış açık varsa ve uzun vadeli yöntemlerle finanse ediliyorsa yine bu daha az riskli sayılır.
Dış açığın yarattığı zafiyet
İzlanda çok küçük bir ekonomiye sahip. Ancak dış açığı milli gelirinin yüzde 30’una yaklaşıyor. Lübnan’da da benzer sorunlar var; yılda 10 milyar dolara varan dış açık tüm yatırımcıları ya da kreditörleri ürkütüyor.
Çünkü bu ülkede milli gelir topu topu 22 milyar dolar civarında. Yani açık milli gelirinin neredeyse yarısına varıyor. Romanya’nın da dış açığı milli gelirinin yüzde 14’üne ulaşıyor. Üstelik bu ülke petrol üretiyor. Küçük bir ülke olan Letonya’nın ise ithalatı üyeliğiyle patlamış. O da son derece kırılgan hale gelmiş.
Konuyu uzatmaya gerek yok. İçine girilen küresel ekonomik konjonktür tüm ülkeleri sarsacak görünüyor. Özellikle de petrol ithal eden, hele dış açığı yüksek Doğu Avrupa ülkelerini daha fazla sarsacağı yönünde uyarıda bulunuluyor. Bu durumda şimdiden yapılması gereken birçok şey var. Ama ne yazık ki, bunun için başta sorunu anlamak yahut algılamak gerekiyor.
Mars’taki gelişmeler
Oysa konuyu saptırıp siyasal alana çekmeye çalışanlar var. AKP’nin kapatılması davasının piyasaları sarstığı iddia ediliyor. Bunlar bildiğimiz neoliberal dogmatik cahiller! Sanki 3 ay önce ekonomide hiçbir kırılganlık yoktu da, kapatma davası açılınca kırılganlık oluşuverdi! Kimileri de AB çapası gevşeyince dengeler bozuldu diye üfürüp duruyor!
Hangi AB çapası petrol fiyatlarını 118 dolardan aşağı tutup dış açığı engelliyordu ki? Sallamanın sınırı da yok! Hal böyleyse, Letonya neden zafiyet içine alındı? Acaba orada ulusalcı-milliyetçi AB karşıtı güçler iktidarı ele geçirdi de biz mi farkında değiliz?
Dünya küresel kriz diye inleyip yıkılıyor. Ama neoliberallere göre bunların hepsi Mars’taki gelişmeler! Yargıtay başsavcısı dava açınca ekonomi kırılgan hale geliverdi!. Son zamanlarda çok konuşulan Güney Afrika’nın bile zafiyet endeksi 0.84. Türkiye’nin ise 1.16.
Acaba Türkiye şu anda siyasal rejimi bu denli sarsılan tek ülke mi? Saçmalama özgürlüğü elbette var. Ancak inanmama özgürlüğümüz de elimizden alınmamalı. Dünyada sivil demokrasisi çok daha hırpalanmış ülkeler var ama ekonomileri daha sağlam. Şu anda zafiyet içinde bir ekonomi var çünkü son 5 yıldır dış kaynağın sağladığı rehavetle yan gelip yatıldı.
Not: 18 Nisan 2008 yazımızın ilk cümlesinde: Ekonomi biliminde “stagflasyon” durgunluk demektir cümlesi aslında “stagnasyon” olacaktı. Dizgi hatası için özür dilerim.