Şiddetsiz İletişim Derneği Kurucusu Vivet Alevi “Empati; şiddetsiz iletişimin temelidir” deyip ekliyor: “Çocuklar potansiyel olarak empati kurabilecek beceri ile doğarlar. Önemli olan bu tohumun hangi toprağa düştüğüdür. İçine düştükleri ortam bunu ya geliştiriyor ya da yok edip, şiddeti körüklüyor”
Amerikalı psikolog Marshall Rosenberg’in tüm dünyaya yaydığı Şiddetsiz İletişim Süreci’nin Türkiye temsilcisi ve Şiddetsiz İletişim Derneği kurucusu Vivet Alevi ile çocuklarla iletişimde empatiyi ve çatışma yönetimini konuştuk. Almanya’da uzun yıllar bu konuda çalıştıktan sonra, Türkiye’de Şiddetsiz İletişim Derneği’ni kuran Alevi 2004 yılından beri eğitmen ve danışman olarak çalışıyor.
Şiddetsiz iletişim ne demek?
Şiddetsiz iletişim, dürüstlük, doğruluk, şeffaflık ve açık iletişim demek. Cesaret istiyor. Ama bizim kültürümüz huzur bozulmasın diye pek çok şeyi öteliyor. Farkında olmadığımız derin korkularımız var. İsteklerimizi, ihtiyaçlarımızı dile getirmiyoruz. Çatışmalarla mücadele etme biçimimiz, çatışmaları geçiştirmek üzerine. Ya ilişkimizin yakınlığına bağlı olarak kavga çıkarıyoruz ya da “Boş ver” deyip geçiştiriyoruz. Anlaşmazlığın içinden geçmeyi bilmiyoruz. Şiddetsiz iletişim, anlaşmazlıkların içindeki anlaşma şansını bulmak ve karşı tarafla bir bağlantı kurmaktır.
Çatışmasız bir iletişim mümkün mü?
Bütün insanlar hayatlarının her anında, yaptıkları eylemleri, bir ihtiyaç karşılamak için yapıyorlar. Şiddetsiz iletişimin temel varsayımı bu. İletişim şeklimizi, karşı tarafı yargılamak üzerine kurarsak (doğru-yanlış-haklı-haksız) birbirimizden kopuyoruz. Saflaşıp, karşı karşıya geliyoruz. Şiddetsiz iletişim, dikkatimizi yargılar dünyasından, ihtiyaçlar dünyasına yönlendirebilmektir. Karşımızdakini iyi-kötü olarak değerlendirmek yerine, “Böyle davranıyor, acaba neye ihtiyacı var?”, “Ben böyle yapıyorum, acaba neye ihtiyacım var?” şeklinde düşünüp, dikkatimizi ihtiyaçlara vermektir. Çünkü ihtiyaçlar evrenseldir ve ancak bu şekilde karşımızdakiyle bağlantı kurabilir ve anlaşmazlıkların içinde anlaşma şansı bulabiliriz.
“Ülkede sosyal medya pedagojisi olmalı”
Toplumdaki şiddet patlamasının nedeni sizce ne?
Ödül ve ceza üzerine kurulu bir sistemde yaşıyoruz. Çocukları bile yüzlerce yıl cezalandırarak eğitmeye çalıştık. Şimdilerde ise ödüllendirerek büyütüyoruz. Yanlış yaparsam cezalandırılacağım ya da utandırılacağım duygusuyla büyüyoruz. Yetişkin olunca da hep yetersiz, tedirgin hissediyoruz. Sonucunda da bütün yaratıcılığımızı yitiriyoruz, yanlış yapmamak için düşünmüyoruz. Öyle olunca da otoriteye teslim oluyoruz. Çatışmamak için de kendimizi ifade etmiyoruz. Hep boş verme ve idare etme kültürü hakim. Uzun süre biriktiriyoruz. Dürüst ve açık olamıyoruz, dedikodu yapıyoruz. Bu ani patlamalar, iletişim kurmayı bilmediğimiz için, uzun süre bastırdığımız, ifade edilmemiş, biriken şeylerin çıkması.
Çocukları şiddetten nasıl koruyacağız?
Şiddet öğrenilen bir şey. Evlerde televizyon kapanmıyor. Gençler sosyal medya ve diğer kanallardan şiddete maruz kalıyorlar. Farkındalık olmadığı için şiddete maruz kaldıklarının farkında değiller. Çocukların neyi seyrettiklerini bilmeliyiz. Süreli olmalı ve elemeliyiz. Ülke genelinde bir sosyal medya pedagojisi olmalı. Şiddet içeren videoları izlemeyin, yaymayın, güvendiğiniz kaynakları eleyin ve sadece onları takip edin.
Çocukta empatiyi nasıl geliştiririz?
Çocuklar modelleyerek öğreniyor. Biz kendimiz empatik bağlantı kurmayı becerirsek, onların zaten doğalarında var. Tüm çocuklar potansiyel olarak empati kurabilecek beceriyle doğuyorlar. Önemli olan bu tohumun hangi toprağa düştüğü. Hangi iklimde yetiştiğiniz sizi siz yapar. İçine düştükleri ortam bunu ya geliştiriyor ya da yok edip, şiddeti körüklüyor.
Peki nasıl yok ediyoruz?
Eğitime ve şekillendirme derdine düşüyoruz. Onlar da erkenden bizim istediğimiz şeyleri yapmaya çaba harcıyorlar. Çocuklarla birlikte öğrenebiliriz. Ama hep öğretme derdindeyiz.
Şiddetsiz iletişim ergenlik döneminde nasıl yardımcı olur?
Ergen etiketini yapıştırınca, onun insanlığını unutuyoruz. Bu insan yavrusu büyümeye devam ediyor. Dünyayı anlamak istiyor. Yeni şeyler keşfetme peşinde. Özerkliğine saygı duymayı başarabilirsek, onun bir birey olduğunu unutmazsak, merak içinde olursak becerebiliriz. “Neden bunu yaptı?”, “Hangi ihtiyacı var?” sorularını sürekli kendimize sormalıyız. Yanlış yapmadan öğrenme mümkün değil. Refakatçi ve yol arkadaşı olabiliriz. Evini geri dönüp sığınabileceği yer bilmesi, onlara yapacağımız en büyük katkı.
Şiddetsiz iletişim sisteminin suç işleyenlere yaklaşımı nasıl?
Elbette bir tutuklunun verdiği zarar hiçbir şekilde hoş görülemez. Ama bir insanı yargısız dinlediğimizde, o insan yavaş yavaş duvarlarını kırıyor ve kendi kendine dönüşmeye başlıyor. Empati ile dinlemek, yaptıkları hiçbir şeyi meşrulaştırmaz. Ama yargılamak da, değişimin ve iyileşmenin önündeki en büyük engel. Örneğin dünyada çok yeni ‘onarıcı adalet’ sistemleri çalışılmaya başlandı. Onarıcı adalet; mağdurun güvenliğini sağla, koruyucu güç kullan ve zarar verenle hemen çalışmaya başla diyor. Amerika’daki bazı hapishanelerde mindfulness, yoga ve şiddetsiz iletişim programları uygulanıyor. Böyle bir şeyi desteklemek, risk almaya değer.