Serhan Bali’nin “Müzikte Romantik Dönem Bestecileri” isimli kitabı, bu konuda şimdiye kadar yazılmış en harika kitap. Kitapta, dünyanın en meşhur bestecilerinin hayatlarında, gizli kalmış yüzlerce kesiti de bulabiliyoruz. Bunlardan bir demet sizin için....
Karısının ihaneti üzerine Freud’a başvurdu
Mahler, Sekizinci Senfoni’nin Münih’te yapılacak prömiyerine hazırlandığı ve Onuncu Senfoni üzerinde çalıştığı 1910 yılı yazında, karısı Alma’nın genç mimar Walter Gropius ile aşk yaşadığını öğrendi. Oysa, Alma’ya yazdığı aşk mektubunu, 5. senfonisine yerleştirmişti.
Psikolojisi allak bullak olan besteci, psikanalizin öncüsü Sigmund Freud’a danışmaya karar verdi. Alanlarının iki dâhisi Hollanda’nın Leyden şehrinde üç saat boyunca sohbet etti. Görüşmede, Freud’un karısının ona kendisinden yaşlı olduğu için bağlandığını söylemesi, Mahler’i rahatlattı.
Mahler, bu sohbet sayesinde karısına duyduğu aşkı yeniden keşfetmiş ve duygularını o sırada üzerinde çalıştığı 10. Senfoni’sine nakşetmiştir. Freud yıllar sonra, “Bu dâhi insanın psikanalizin özünü rahatça kavrayışının” her türlü takdirin ötesinde olduğunu söylemiştir.
Karısını terk ettiği için istenmeyen adam ilan edildi
Özel yaşamında hızlı ve çapkın olarak ünlenen Debussy, aynı dönemde farklı kadınlarla yürüttüğü ilişkilerin yakın çevresinde yarattığı rahatsızlıktan dolayı, hamiliğini de yapan varlıklı besteci dostu Ernest Chausson’un dostluğunu kaybetmişti. Debussy, aşık olduğu ve eğer kendisiyle evlenmezse intihar etmekle tehdit ettiği, manken Rosalie Texier ile 1899 yılında yaşamını birleştirdi.
Zamanla, eşiyle entelektüel birikim bakımından birbirlerine uymadıklarını düşünen Debussy, 1904 yılında tanıştığı Parisli bankacı S. Bardac’ın kültürlü eşi Emma Bardac’ın cazibesine kapıldı. Karısını babasının yanına gönderip sevgilisiyle birlikte tatile giden Debussy, dönünce Texier’ye yolladığı mektupta, ayrılmak istediğini yazdı.
Terk edilmeyi gururuna yediremeyen Rosalie, Paris’in Concorde Meydanı’nda tüfeği göğsüne doğrultup intihara teşebbüs etti. Kurtarılan kadın, ölene dek vücudunda kurşunla yaşadı. Aynı yılın sonbaharında, Debussy ve Bardac, eşlerinden boşandılar ve evlendiler. Bu evlilikten, Debussy’nin büyük bir sevgi besleyip “Chouchou” ismiyle çağırdığı Claude-Emma adlı kızları oldu.
Nazilere sempatiyle mi bakıyordu?
Strauss, Nazilerin iktidara geldiği 1933 yılından itibaren, kendini partiye çok angaje etmeden, iktidarın ona biçtiği görevleri üstlenmekte hiçbir sakınca görmedi. Reichsmusikkammer (Devlet Müzik Ofisi) başkanı yapılan Strauss, sahip olduğu prestijin verdiği özgüvenle, Yahudi yazar dostu Stefan Zweig ile Die schweigsame Fau operasının librettosu üzerinde çalışmaya başladı. Ama operanın duyurularında, Zweig’in isminin de geçmesini şart koşunca, başkanlık görevinden alındı. Strauss’un Yahudi genli olduğuna ve torunlarını Nazi zulmünden korumak istediğine inanılır. Nitekim Strauss, İkinci Dünya Savaşı sırasında toplama kamplarına götürülen Yahudi akrabalarını, nüfuzunu kullanarak zor da olsa kurtarabilmişti. Buna rağmen Strauss’un tavrı, Nazileri sevmeyen orkestra şefi Arturo Toscanini’yi ikna etmemiş ve ona, “Besteci Strauss’a şapkamı çıkartırım ama insan Strauss’un önünde onu yeniden başıma koyarım” dedirtmişti. Strauss savaşın artık sona erdiği 1945 Nisan’ında evine gelen Amerikan askerlerini, “Ben, Gül Kavalyesi ve Salome’nin bestecisi Richard Strauss’um” diyerek karşılamış ve savaştan üç yıl sonra Nazi geçmişinden arındırılmıştı.
Alkol bağımlılığı dillere destan
Glazunov, eşine ender rastlanan bir hafızaya sahip olmasıyla bilinirdi. Aşırı alkol tüketmesiyle de tanınan bestecinin bu özelliğinden, öğrencisi Şostakoviç de yazılarında bahsetmiş; hocasının içkisini derslerde oturduğu masanın arkasına gizlediği şişesinin ucundaki bir tüple içtiğini anlatmıştır.
Rahmaninov’un elleri
Tıpkı Franz Liszt gibi, Sergey Rahmaninov’un ellerinin büyüklüğü de dillere destandı. Klavye üzerinde serçe parmağının ucundan baş parmağının ucuna kadar elini açtığında, 12 tuşu birden (Orta Do’dan tiz Sol’e 1.5 oktav genişliğinde) kaplayabiliyordu.
En karmaşık akor konfigürasyonlarının üstesinden gelebildiği böylesine büyük ellere sahip olmanın verdiği cesaretle çalınması fevkalade güç eserleri bestelemekten kendini alamamıştı.
En karmaşık pasajların icrasında bile bulanıklıktan eser yoktu. Solo repertuarı, kendi eserleri dışında ağırlıklı olarak Romantik dönem bestecilerin eserlerinden oluşuyordu. Hafızası benzersizdi; ne kadar karmaşık olursa olsun herhangi bir eseri bir kere dinlediğinde onu 10 yıl sonra bile ezberden çalabilirdi.