Şirketlerin sürdürülebilir ve kârlı bir biçimde büyümesini sağlama amaçlı olarak, Şahin Tulga ve arkadaşları “Mentoro Platformu” adı altında bir danışmanlık birliği oluşturdular. Bu oluşum aşağıdaki hedefleri amaçlıyor.
- Hangi pazarlarda olacağınıza ve nasıl kazanacağınıza karar verebilme,
- Daha çok müşteri kazanıp, sadakatlerini ve satışlarınızı artırabilme,
- Operasyonel verimliliğinizi artırıp, birim maliyetinizi azaltabilme,
- Finansal sağlığınızı ve gücünüzü artırabilme,
- İnsan ve organizasyon kaynağınızı daha verimli yönetebilme,
- Teknolojik yeniliklere ayak uydurabilme,
- Yurt dışı pazarlara, doğru stratejilerle açılabilme,
- Kurumsallaşma yolunda doğru adımlar atabilme.
Ege Cansen
Platform’un geçen hafta perşembe günü yaptığı toplantıdaki konuşmacı, Ege Cansen idi. Cansen, öncelikle seçim vaatlerinden söz ederek “Vereceksin ama kimden alacaksın?” sorusunu ortaya attı. Gerçekten de partilerin büyük vaatlerini karşılayabilmek için, ya iç kaynak ya da dış kaynak bulmak gerekiyor. İç kaynak vergilerin artırılması, özelleştirmeler yapılması, iç borçlanma veya Merkez Bankası’na para bastırılmasıyla sağlanır. Çoğu zaman ise, hükümetler vaatlerini yerine getirmek için, daha fazla dış borç almak zorunda kalırlar.
Geçtiğimiz dönemde de büyük yatırımlar yabancı firmalara verildi ve dış borçla yapıldı. Yine, dikkat edilirse, ekonomimiz, “milli gelir büyümesi kadar cari açık” veriyor. Her cari açık bir biçimde kapatıldığı için, dış borçlarımız bir biçimde, her ay ortalama cari açık kadar artmış oluyor.
Aslında borçlar ödenmek için alınmaz. Bunu, borç veren de bilir. Dış borçlardaki en büyük sömürü, alınan para için verilen faizdir.
Bizdeki bir kısım ekonomistlerin iddia ettiği gibi, iç faizin artmasıyla ne enflasyon düşer ne de döviz fiyatları. İktisat bilimindeki faiz teorisi tek paralı sistemler için geçerlidir. Bizde ise çok paralı sistem vardır. TL ve dövizler.
Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde “faiz, enflasyon ve kur” ilişkisi tersine çalışır. Tek paralı sistemlerde, faiz yükseltilirse düşük getirili projeler yapılmaz; ekonomi daralır ve yavaşlar.
Çok paralı sistem içinde varlığını sürdürmeye çalışan Türk Lirası, günlük ödeme aracı biçiminde kullanım dışında, karşılaştırma veya ölçme aracı olarak kullanılmaz. Bu nedenle, hükümetler bile mal ve hizmetlerin değerini Dolar ve Euro ile ölçerler.
Türk Lirası “değer saklama aracı” da değildir. Hiç kimse “yastık altındaki Türk Liralarınızı çıkarın” demez ama saklı dövizlerin çıkarılması istenebilir.
Dolayısıyla, bizim gibi ülkelerde fiyat istikrarı, değerli Türk Lirası’yla sağlanır. Gelişmekte olan ülkelerde, ekonomik krizler, revalüasyonla gelir, devalüasyonla gider.
Son söz
- Türkiye’de herkesin söylediği gibi tasarruf açığı yoktur, harcama fazlası vardır.
- Yatırımlar, iç tasarruf yerine dış tasarruflarla yapılır.
- Kamunun iç borcunun düşük olması iyidir derler; aslında kötüdür.
- Yüksek faiz tasarrufları artırmaz, azaltır.