Tüm dünya ülkelerinin katılacağı “kolektif eylem” gerektiren en önemli konu, dünya ikliminin korunması ve dünyanın nükleer silahlardan arındırılmasıdır. ABD Başkanı Sayın Trump, gelir gelmez Karbon Emisyonlarını Dizginleme Anlaşması’ndan çıktı. Şimdi de Nükleer Silahları Sınırlandırma Anlaşması’nı bozuyor. ABD’nin karşı çıktığı bu anlaşmalar, tüm dünya ülkelerini olduğu gibi bizi de ilgilendiriyor. ABD, hem nükleer silahları artırmak hem de başka ülkelerin buna sahip olmasını sınırlandırmak istiyor.
Biz İran’da nükleer silah olmasını istemeyiz ama İsrail’de de, Mısır’da da, Pakistan’da da, İngiltere’de de, Fransa’da da nükleer silah olmasın isteriz. Nükleer silahlar ve karbon emisyonlarının dizginlenmesi konusunda bu gelişmeler yaşanırken, hükümetimizden hiç ses seda çıkmadı. Oysa bu konu bizim için de, dünyamız için de çok önemli.
Kirletenler ve kaçaklar
Özellikle gelişmiş ülkelerdeki şirketler ve bunların gelişmekte olan ülkelere kurdukları fabrikalar haddinden fazla kirlenme yaratıyor. 1920 yılında bile, İngiliz ekonomist Arthur Piogou çevre kirliliği yaratanların vergilendirilmesi istemişti. İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, 1992 yılında Birleşmiş Milletler tarafından uygun görüldü. Kyoto Protokolü 1997 yılında onaylandı ve şu anda 190’ı aşkın ülke tarafından imzalanmış bulunuyor. Protokolü imzalayan ülkelerden biri de biziz ama 2011 yılında Kanada, daha sonra da ABD bu anlaşmadan ayrıldı.
Halen ekonomik kalkınma ve refah büyük oranda kömür, petrol, gaz ve nükleer enerji santralleri sayesinde gerçekleşiyor. Fosil yakıtları kullanarak atmosferi de kirletiyoruz. Sera gazlarının ve özellikle de karbondioksit emisyonunun küresel ısınmanın başlıca sebebi olduğu biliniyor. Buna rağmen, birçok ekonomist ekonomik refaha zarar vereceği görüşünden hareketle, İklim Koruma Anlaşmalarına karşı çıkıyorlar.
Nordhaus araştırması
2009’da yapılan Nordhaus araştırması, Kyoto Protokolü’nün uygulanmaması halinde ülke ekonomilerinde her yıl %2.5 oranında zarar ortaya çıkacağını ancak protokolün uygulanması masrafının milli gelirlerin %1’ini aşmayacağını gösterdi.
ABD’de kasırgaların gittikçe şiddetlenmesinin iklim değişikliğinin bir sonucu olduğu anlaşılıyor. Örneğin, Katrina Kasırgası 2005 yılında 81 milyar dolarlık zarar yaratmıştı. Geçen yılki Porto Riko Kasırgası’nın zararı da 50 milyar doları aştı.
İyi bir haber de var: Çin ve Hindistan başta olmak üzere yoğun nüfuslu tüm ülkeler yenilebilir enerji kaynakları kullanımına yönelmiş vaziyetteler.