Saul Bernard Cohen’in ‘Geopolitics of the World System’ (Dünya Sisteminin Jeopolitiği) isimli kitabında, “geopolitics” özellikle ülkeler ve bölgeler arası ilişkileri göz önünde tutarak yapılan ve dünya çaplı uygulanan siyaset olarak tanımlanıyor.
Kitap, dünyada kurulmak istenilen yeni düzeni ve çıkar savaşlarını bütün detayları ile açıklıyor. Ülkemizin coğrafi önemi, sorunlu bölgelere yakınlığı nedeniyle karşılaştığı zorluklar ve son yıllardaki stratejik anlamda karşılaştığımız gerileme ve yapılan yanlışlar kitapta açıkça dile getirilmiş.
Kitapta, dünyada düzenin bir türlü oturtulamadığı en önemli yer “Orta Doğu ve komşuları” olarak gösterilmiş. “Middle East Shatterbelt” olarak adlandırılan bu bölgede soğuk savaş döneminde süper güçlerin ciddi çatışmaları söz konusu olmuş. En büyük süper güç olarak kalan ABD’nin bu bölgede yeni bir düzen kurması gerekirken, ABD bu işi eline yüzüne bulaştırdı.
Rusya da bu boşluktan faydalanarak; sıcak denizlere ulaşma hayalini gerçekleştirme yolunu tuttu; Suriye’de üs sahibi oldu.
Bu bölgenin dünyanın en büyük petrol ve gaz yataklarını barındırıyor olması ve dünyadaki ekonomik zenginliğin en büyük kaynağı sayılması, sorunların çözümünü zorlaştırıyor. Kısacası, bu bölgeyi kontrol etmeden dünya siyaseti yapılamıyor; “Yeni Dünya Düzeni” kurulamıyor.
Türkiye’nin durumu
En ilginç olanı, dünyanın en istikrarsız bölgesi olarak gösterilen bu bölgede istikrarsızlığın gittikçe artmış ve bölge sınırlarının genişlemiş olması. Son haritalar, Türkiye’nin de sorunlu bölge içine itildiğini gösteriyor. Ekonomik sorunlarımızın temel kaynağı jeopolitik anlamda sorunlu bölge içinde bulunmamız ve ülkemizin geleceğinin henüz belirlenmemiş olması.
Şimdiki durumda, Orta Doğu’nun paylaşımında söz sahibi olmak, Avrupa Birliği’ne girmekten çok daha önemli.
Yirminci yüzyılın başlarında Orta Doğu’nun hiç önemi yoktu. 1920’lerde bu bölge Arap ülkesi olarak kabul ediliyor; Türkiye’nin kuzey bölümü Rus tehdidi altında gösteriliyordu. Birinci Dünya Savaşı sonunda, Orta Doğu’da kalıcı sınırlar çizilmemişti. 1940’lı yılların başında bile bu bölge henüz önem kazanmamıştı. Ancak, İkinci Dünya Savaşı sonrası Orta Doğu üzerinde Sovyetler Birliği ve ABD’nin çıkar çatışması gittikçe daha belirgin hale geldi.
Şu anda, dünyanın 5 büyük gücü olarak ABD, Avrupa Birliği, Rusya, Çin ve Japonya gösteriliyor. Bu ülkeler dünyayı bir anlamda paylaşmış durumdalar. Henüz paylaşımı yapılmayan tek bölge Orta Doğu. İşte, Orta Doğu bunun için önemli.
Orta Doğu’nun jeopolitik sınırları (Middle East Shatterbelt) Türkiye’nin tamamını, İran, Irak, Suriye, Afganistan, Suudi Arabistan, Sudan, Mısır, Libya, Yemen, Umman, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Kuvait, Bahreyn, Ürdün, İsrail ve Lübnan’ı kapsıyor.
Operasyon bölgesi
ABD, Rusya, Çin ve Avrupa Birliği’nin yaptığı ve yapacağı askeri ve politik operasyonların büyük bölümü, bu bölge içinde olacak. Bu bölge içindeki bazı ülkeler iyilikle, bazıları ise sopayla yola getirilecek. Çünkü, bu bölgede bir düzen kurmadan “Yeni Dünya Düzeni” oluşturulamıyor.
Suriye’den sonra Katar’ın da sıcak savaşın içine çekilmek istenildiği anlaşılıyor. Katar’a ambargo koyan ülkelerin kendi büyük iç sorunları var. El Cezire TV kanalını, Katar’daki Türk üssünü kapattırmakla ve tazminat istemekle, bölge ülkeleri sorunlarını çözemezler.
Suriye’de de kabul edilemez bir plebisit yapılarak, çevre ülkelerin kabul etmediği ve sıcak denizlere ulaşmak için her yolu deneyecek olan bir Kürt devleti oluşumuna müsaade edilemez.
Neyse ki, Hükümetimiz işin farkında.