Venezuela’da, Maduro’nun 2013 yılında iktidara gelmesinden sonra petrol fiyatları düştü; gelirler azaldı ve eski devlet başkanı Hugo Chavez tarafından tasarlanan sosyal refah programları zayıfladı. Bu yıl yüzde 10 milyona ulaşacağı tahmin edilen hiper enflasyonla Venezuela, tarihinin en kötü ekonomik krizini yaşıyor.
Maduro, geçen yıl 10 Ocak’ta, birçok yabancı hükümetin hileli olarak nitelediği ve yaygın olarak boykot edilen seçimlerin ardından ikinci kez Devlet Başkanı olarak seçildi. Tabii ki, seçimde hile bile olsa, seçimle gelen bir kişinin kayıtsız şartsız desteklenmesi gerekiyor! Hile iddiası da, kesinleşmiş değil.
Venezuela anayasasına göre, Devlet Başkanlığı’nın boş olduğu tespit edilirse, 30 gün içinde yeni seçimlerin yapılması ve Ulusal Meclis Başkanı’nın bu süre için Devlet Başkanlığı’nı üstlenmesi gerekiyor. Muhalefetin kontrolündeki Ulusal Meclis’in Başkanı olan Guaido da, bu yetkiye dayanarak, “Yönetimin gasp edilmesine son vermek için Devlet Başkanlığı’nın bütün yetkilerini üstlenmeye yemin ediyorum” dedi.
Ancak, hükümet yanlısı Yüksek Mahkeme, Ulusal Meclis tarafından gerçekleştirilen tüm eylemlerin geçersiz ve hükümsüz olduğuna karar verdi; eylemcileri ve göstericileri tutukladı.
ABD muhalefeti destekliyor
Ulusal Meclis Başkanı ve muhalefet lideri Juan Guaido, Washington ve birçok Latin Amerika ülkesinin desteğini alarak kendisini geçici Devlet Başkanı ilan etti.
ABD Başkanı Donald Trump, Guaido’nun açıklamasından kısa süre sonra Guaido’yu resmen tanıdı ve seçim yapılması planını takdir etti. Trump ayrıca, “tüm seçeneklerin masada olduğunu” tekrarlayarak; Venezuela’nın petrol sektörüne yönelik olası yeni yaptırımlar sinyali verdi. Kanada, Brezilya, Arjantin, Şili, Kosta Rika, Ekvador, Guatemala, Honduras, Panama, Paraguay, Peru ve Kolombiya gibi Latin Amerika ülkeleri de Guaido’ya destek verdiler.
Trump’ın açıklamasının ardından, Venezuela Devlet Başkanı Maduro ABD ile tüm diplomatik ilişkileri kestiklerini belirterek, ABD’li diplomatların ülkeyi 72 saat içinde terk etmelerini istedi. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ise, Maduro’nun diplomatik ilişkileri kesme yetkisine sahip olmadığını ve ilişkileri Guaido liderliğindeki geçici hükümetle yürüteceklerini söyledi.
Maduro’ya destek
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’yu arayarak Türkiye’nin desteğini ifade ettiğini duyururken; Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Maduro’dan başka bir lideri Devlet Başkanı olarak tanımanın kaosa yol açabileceğini söyledi.
Kremlin, Maduro’nun Venezuela’nın meşru devlet başkanı olduğunu ve Venezuela’daki iktidarı ele geçirmeye yönelik dış ülkelerin girişimlerinin uluslararası hukuku ihlal ettiğini belirtti. Bilindiği gibi, Rusya Venezuela’nın petrol sanayisine yoğun bir şekilde yatırım yapıyor ve ordusuna destek veriyor.
Meksika da, Maduro’yu Venezuela’nın meşru Devlet Başkanı olarak tanıdığını belirtti. Venezuela’nın sol eğilimli müttefikleri Bolivya ve Küba ise, açıkça Maduro’yu desteklerini ifade ettiler.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Venezuelalıların özgürlük için yürüyüş yapma cesaretini takdir etti; ama, Guaido’ya destek vermedi.
Avrupa Birliği, Venezuela yetkililerini Guaido’nun “vatandaşlık haklarına, özgürlüğüne ve güvenliğine” saygı duymaya çağırdı; ancak, Guaido’yu geçici Devlet Başkanı olarak tanımadı.
Ne olacak?
Juan Guaido, başkent Caracas’taki hükümet karşıtı gösterilerde yaptığı konuşmada, Maduro’yu yönetimi gasp etmekle suçladı ve enflasyonun çok yüksek olduğu ülkeyi ekonomik çöküşten kurtarmaya yardım edecek geçici bir hükümet kurma sözü verdi.
Şimdi, Guaido’nun, diğer siyasi aktivistler gibi tutuklanması olasılığı yüksek. Çünkü, devletin gerçek gücü hala Nicolas Maduro’nun elinde ve ordu da Maduro’yu destekliyor.
Venezuela’da muhalefetin, ABD’nin de desteğiyle darbe yapmak istediği anlaşılıyor. Bakalım ne olacak? ve “Her şey masada” ne demek?