2008 yılındaki dünya ekonomi krizinden sonraki dönemde, gelişmekte olan ülkelerin hepsi önemli bir borç biriktirdi. Bu ülkelerdeki finansal sektör borcunun %30’u, reel sektörün borcunun ise %14’ü döviz cinsinden oluştu. IIF ve Akbank kaynaklı aşağıdaki tablo, gelişmekte olan ekonomilerdeki toplam borcun ülkelerin gayri safi milli hasılalarına (GSMH) oranını gösteriyor.
Ancak, ülkemiz ve Arjantin ekonomisi, diğer gelişmekte olan ülkelerden negatif yönde ayrıştı. Bu ülkelerin ekonomilerinde dengeler bozuldu; cari açıkların ülkelerin GSMH’lerine oranı yükseldi; her konudaki volatilite (oynaklık) ve belirsizlik arttı; enflasyon yükseldi. Bloomberg ve Akbank kaynaklı aşağıdaki grafikler, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin cari açıklarının GSMH’lerine oranlarını gösteriyor.
Oynaklığın genel nedenleri
Gelişmekte olan ülkelerde volatiliteyi artıran gelişmelerden biri, Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) faiz artırımları yapmaya başlaması, bilanço küçültmesi ve Amerikan Hazine’sinin para politikasını desteklemekten vazgeçmesi oldu.
Bu gelişmeye Avrupa bölgesi de ayak uydurunca, global bir finansal sıkılaşma yaşandı. Buna, dış ticaret savaşlarına bağlı karşılıklı ticari misillemeler eklendi. Artan jeopolitik sıkıntılar, komşumuz İran’a yaptırım uygulamasının başlaması, Suriye’deki savaş durumu sıkıntıları gittikçe büyüttü. Gelişmelere ABD ile olan ilişkilerimizin bozulması ve Amerikan düşmanlığının neredeyse her gün pompalanması ile politik gelişmeler eklenince, içinde bulunduğumuz
kriz ortamıyla karşılaştık.