Dünkü yazımda, Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) 1997 yılından 2001 yılına kadar Devlet ve Dışişleri Bakanı olarak görev yapmış olan Madeleine Albright’ın, Birinci Dünya Savaşı sonrasından günümüze kadar gelen tarihi gelişim içindeki demokrasi karşıtı eğilimleri ve uygulamaları konu alan “Faşizm (Fascism)” isimli kitabından bahsetmiştim.
10 gün önce piyasaya çıkan kitap, ABD Başkanı Trump’ı da faşist saydığı uygulamaları nedeniyle eleştirdiği için, televizyon ve gazetelerin baş konusu haline geldi.
Putin
Vladimir Putin’in babası, Stalin’in gizli polis teşkilatında görev yapıyordu. Putin, 23 yaşına geldiğinde, Rus gizli servisi KGB’ye girdi. Kendisini Sovyet milliyetçi eğitim sisteminin yetiştirdiği biri olarak tanımlıyor. Albright, onunla tanıştıktan sonra, ABD’ye dönerken uçakta, Putin’den “ülkesine yapılanları hazmedemediği ve hayatını Rusya’nın yeniden büyük olmasına adadığı” izlenimini aldığını yazmış.
Putin, kendini hiçbir ideoloji ve partiye bağlı hissetmeksizin, amacını gerçekleştirmeye çalışıyor. Kendini milletinin bir ferdi olarak görüyor ve rakiplerine saygı gösteriyor. Avrupa’daki sağcıların aksine, Putin, Müslümanlara, Yahudilere ve tüm diğer gruplara karşı bir tavır içinde bulunmuyor.
Putin’in temel amacının, ülkesinin tarihten gelen amacı olan sıcak sulara ulaşmak, NATO’yu zayıflatmak, Avrupa’yı veya Avrupa Birliği’ni bölmek ve Moskova’yı dışlamak isteyenleri durdurmak olduğu anlaşılıyor.
Ancak, Rus ekonomisi hâlâ İtalya ve Kanada ekonomisinden geride. Yabancı yatırımcılar, rüşvet ödemek istemediklerinden ve iş yapma güçlüğü yaratıldığından, Rusya’yı terk ediyor. Rusya’da gelir ve servet dağılımı belli başlı tüm ülkelerden kötü vaziyette ve ülkede nüfus yaşlanıyor.
Kim Jong-un
Albright kitabında, Kim Jong-un ile 2000 yılının ekim ayında görüştüğünü, Miloseviç’in yaptıklarından ve Türklerin de benzer şeyler yapabileceğinden bahsettiğini anlatıyor. Kim, bu sözleri duymazdan gelmiş.
Kim’e politik olarak karşı olanlar esir kamplarına gönderiliyormuş. Bir suç nedeniyle kişiler yargı önüne çıkarılmaksızın halk önünde idam ediliyor veya asılıyormuş. Halen Kuzey Kore’de 100 binden fazla siyasi tutuklu bulunuyormuş. Din tamamen yasaklanmış. İzin verilmeyen bir elektronik alet kullanılması ve uluslararası bilgiye erişilmesi suç sayılıyormuş.
Ancak, Kuzey Kore’yi ziyaret edip, halkla konuşanlar, halkın mutlu olduğunu ve devamlı gülümsediğini söylüyor.
Dış politika ne imiş?
Albright, talebelerine, dış politikanın, sizin çıkarlarınızın diğer ülkelerin de çıkarı imiş gibi gösterilip, onları ikna etmek olduğunu, anlatıyormuş. Yabancı ülkeleri ikna etmek için, ABD, bazen tatlı dil, bazen de silah kullanma yolunu seçiyormuş. Bazen, devletler arası yardım, bazen de tank gücü gerekiyormuş.
***
Albright’ın Trump hakkındaki görüşleri sonraki yazımda yer alacak.