Malum, dün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü “kutladık”. “Kutladık” kelimesini özellikle tırnak içinde kullanıyorum. Çünkü bu ancak kanserli bir hastanın “Dünya Sağlık Günü”nü kutlamasına benziyor. Kadınların erkeklerle eşit tutulmadığı bir dünyada, bu günü olsa olsa anmış olabiliriz.
Şiddet
Kadınların durumu ülkemizde hiç iç açıcı değil. Kadir Has Üniversitesi’nin her yıl yaptığı “Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması”nı senelerdir takip ediyorum. Bu yıl da veriler iç karartıcı. 23 ilde, 1200 kadın ve erkeğin katıldığı araştırmaya göre, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Türk kadınının en büyük sorunu şiddet. Hem de yüzde 64 oranıyla! 2. sırada işsizlik, 3. sırada eğitimsizlik geliyor.
***
Şiddeti 1 numaralı sorun olarak görenler yıldan yıla giderek artıyor. Bunun sebebi de belli ki şiddet gören kadınlardaki artış. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın geçen yılki verilerine göre, Türkiye genelinde kadınların yüzde 55’i şiddet gördüğünü söylüyor! Bu arada sanıldığı gibi sadece eğitim düzeyi düşük kadınlar değil, eğitim düzeyi yüksek her 10 kadından 3’ü de eşinden şiddet görüyor. Kadın cinayetleri de geçen yıla göre artmış durumda.
Buna mukabil, bu konudaki farkındalık yükselmiş görünüyor. “Erkek, ailenin dirlik düzeni için zaman zaman şiddete başvurabilir” diyenlerde ciddi bir düşüş söz konusu. Yüzde 74 de şiddetin boşanmak için yeterli bir sebep olduğunu düşünüyor.
Muhafazakâr feminizm
İşsizlik de çok ciddi bir sorun. Her 4 kadından 3’ü çalışmıyor. İş yaşamından ayrılmalarının en önemli sebebi ise, “evlilik ve ev işi sorumlulukları”. Ama burada önemli olan, “Kadınların iş hayatına katılımı ülkenin refahı açısından gereklidir” diyenlerin sayısında artış olması. Genel olarak bakınca da çalışma hayatında ve kamusal alanda “eşitlikçi toplumsal cinsiyet” algısı güçlenmiş görünüyor.
Ne var ki bu artış özel hayata pek yansımıyor. Ev ve çocuk bakımında eşit sorumluluk paylaşımı, evlilik dışı çocuk sahibi olmak, birlikte yaşamak ve kürtaj gibi konularda tutumlar giderek olumsuzlaşıyor. Bu çelişkiyi geçtiğimiz yıl Kadir Has Üniversitesi’nin o dönemki Rektörü Prof. Mustafa Aydın, bir çeşit “muhafazakâr feminizm” yükselişi olarak yorumlamıştı.
Gelecek
Benim en çok ilgimi çeken ise, kadın liderlere olan yüksek güven. “Bir kadın sizin görüşlerinizi savunan bir partinin lideri olsa, o partiye oy verir misiniz?” sorusuna olumlu yanıt verenlerde artış var. “Benzer özelliklere sahip bir erkek ve bir kadın aday olsa, hangisini tercih ederdiniz?” sorusuna “Kadın” diyenler de çoğalmış.
Sadece 3 kadın belediye başkan adayıyla girmekte olduğumuz bu yerel seçimlerin öncesinde, siyasilerin ciddiye alması gereken bir veri.
***
Araştırmayı yapan akademisyenler, 5 yıllık gözlemleri sonucunda şu sonuca varmışlar: Türkiye’de kadın - erkek eşitliği giderek artıyor. Kadınların ve erkeklerin kamusal ve özel hayatta eşit olmaları konusunda “Eşitlikçi Cinsiyet” algısı da güçleniyor. Hem kadınlar, hem erkekler arasında. Ne var ki olumlu gidişata rağmen mevcut durum iç karartıcı. Dünya Ekonomik Forumu’nun yayımladığı Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’nda 149 ülke içinde 130. sıradayız.
***
Son verilere göre, Türk toplumunun neredeyse yarısı kadın. Dolayısıyla, kadınların geri bırakıldığı bir toplum da yarım kalıyor. Bir adım bile ilerlemek istiyorsak, işe kadınları her alana katmakla başlamalıyız. Ancak o zaman zaten ne Kadınlar, ne de Erkekler Günü’ne ihtiyacımız kalır.