Trump’ın akıbeti üzerine en son mayıs ayında yazmıştım. Türkiye’deki uzmanlarla ve ABD’deki kaynaklarımla konuşup şu sonuca varmıştım: “ABD’de 2018’de yapılacak ara seçimden önce Trump’ın azledilme ihtimali çok düşük. Ama seçim sonrasında bu, ciddi bir ihtimal.”
Aradan geçen 4 ayda durum daha da vahimleşmiş görünüyor. Zira Trump’ın hem seçim sonrasında başkanlıktan alınma ihtimali çok daha arttı. Hem de seçimden önce istifa etme ihtimali yok değil.
Her şeyden önce, FBI’ın Trump’ın Rusya’yla ilişkileriyle ilgili yürüttüğü soruşturma gitgide derinleşiyor. Soruşturmayı yürüten Özel Yetkili Savcı Robert Mueller, geçtiğimiz ay bir tahkikat heyeti, yani büyük jüri topladı. Delil toplamak ve tanık dinlemek üzere. Bu da konunun üzerine çok daha kararlı gitmeye başladığını gösteriyor. Dahası, elinde ciddi bir kanıt olmasa Mueller soruşturmayı bu boyuta taşıyamazdı. En önemlisi ise, yarın öbür gün Trump Mueller’ı da bir şekilde görevinden uzaklaştırsa bile, soruşturma bu jüri üzerinden devam edecek.
Diğer yandan, soruşturmanın kapsamı da gitgide genişliyor. Trump’ın oğlundan sonra, şimdi de Beyaz Saray’daki en yakın çalışma ekibinden üç kişinin tanık olarak dinleneceği açıklandı.
Kamuoyu desteği düşüyor
Trump’ın tek tutunduğu dal olan kamuoyu desteği de ciddi şekilde düştü. Uluslararası araştırma şirketi Gallup’a göre, geçen hafta Başkan’a verilen destek yüzde 37’ydi. Aynı şirket, 1938’den bugüne Amerikan başkanlarına aynı dönemde verilen halk desteğinin ortalama yüzde 53 olduğunu belirtiyor. George W. Bush’unki ise bu dönemde mesela yüzde 76’ymış.
İşte bu hızla düşen kamuoyu desteği de Trump için yaklaşmakta olan fırtına demek. Çünkü her şeyden önce kendi partisinden Cumhuriyetçiler artık “Aman Trump’ın seçmenini kaybetmeyelim” korkusuyla Başkan aleyhine konuşmaktan, hareket etmekten korkmayacaktır.
İkincisi ve daha önemlisi ise şu: ABD’de ara seçimleri genellikle muhalefet partisi kazanır. Yani Kongre’de üye sayısını artırır. Trump’ın düşen popülaritesini de göz önüne alınca, 2018 seçiminde Kongre’de çoğunluğun Demokratlara geçeceği neredeyse kesin. Bu da azil kararı alınmasının kolaylaşması demek.
Bununla birlikte Cumhuriyetçilerin de olumsuz seçim sonucunu Trump’a mal edeceği, dolayısıyla kendi partisinde rüzgârın daha da aleyhine döneceği de aşikâr.
Trump da elbette bunları görüyor. Amerikan siyaseti uzmanı Mehmet Yeğin’e göre, bu yüzden ABD Başkanı seçim sonrasını beklemeden ciddi bir kriz patlak verdiğinde çıkış yolu olarak istifa edebilir. Ki Trump’ın çıkardığı krizler gitgide sıklaşıyor. Çünkü kendisinden uzaklaşan seçmenini konsolide edebilmek için, giderek daha da aşırı sağa kayıyor. Bu da en son Charlottesville’de olduğu gibi ülkede kriz üstüne kriz çıkarıyor.
Kısacası, herkes Trump’ın azil kokusu aldığında istifa etmesini bekliyor. Peki, o zaman ne mi olur? Dümeni bir sonraki seçime kadar yardımcısı Mike Pence devralır. Ve sahip olduğu “Başkan’ı affetme yetkisi”ni kullanarak Trump’a hem haysiyetini ve şerefini, hem de özgürlüğünü bahşeder! Bu hikâye de burada biter.
Trump her şeyi affeder mi?
Trump bu işten sıyrılmak için kendine göre bir yol daha bulmuş görünüyor.
ABD’de başkanlar, bir kişi suçlanmadan önce onu affetme yetkisine sahipler. İşte temmuz ayında da ABD basınına Trump’ın “kendi kendini affetme” yetkisini kullanmanın yollarını aradığı yansıdı. Trump da Twitter’da “Herkes Amerikan Başkanı’nın tamamen affetme yetkisi olduğu konusunda hemfikir” diye yazdı. Böylelikle “Trump suçlu bulunursa kendini affedebilir mi?” tartışması başladı.
Bazı uzmanlar ABD Anayasası’nda Başkan’ın kendini af yetkisinin yasaklanmadığına dikkat çekiyor. Bazıları ise son kararı Anayasa Mahkemesi’nin vermesi gerektiği görüşünde. Ama işin ahlaki ve felsefi boyutu daha öne çıkıyor. Her şeyden önce hukuk sistemi zaten bireyin kendi kendini yargılayamayacağı, yani kendinin yargıcı olamayacağı hükmü üzerine kurulu!
Bununla birlikte Trump’ın bunu yapmaya kalkması, adaleti engellemesi olarak yorumlanabilir. Ki bu da başlı başına bir dava konusu olur. Ve azil sürecini daha bile hızlandırabilir.
Bakalım bu süreçte daha neler göreceğiz...