Verda Özer

Verda Özer

verdaozer@gmail.com

Tüm Yazıları

“Patatesleriniz iğrenç! Aynen vergi kaçakçılığınız gibi. Öptük!” Bu sözleri Paris’in en ışıltılı caddesindeki McDonalds’ın duvarına yazan bir “Sarı Yelekli”.
Patateslerin lezzeti tartışılır, ama 17 Kasım’dan bu yana alev topu gibi büyüyen gösterilerin merkezinde McDonalds olduğu gerçeği su götürmez. Şöyle ki...

McDonalds teorisi

İlk başlarda demokrasi ve kapitalizm arasında doğrudan sebep-sonuç ilişkisi kurulmuştu. Bir ülke McDonalds zinciri açabilecek kadar zenginse, orada demokrasi “zaten olur”du. Yani küresel ekonomiye dahil olmak, kendiliğinden demokrasiyi getirecekti. Demokrasi de barışı ve güvenliği... New York Times’ın meşhur yazarı Thomas Friedman buna, “McDonalds Barış Teorisi” adını takmıştı. Uluslararası İlişkiler’in “Demokratik Barış Teorisi”ne atıfla.

Haberin Devamı

Ne var ki kazın ayağı öyle çıkmadı. Ne kapitalizm demokrasiyi getirdi, ne demokrasi kapitalizmin vaat ettiği refahı. İşte Paris’teki
Sarı Yelekliler hareketi de bunun son örneği.

***

Çok hızlıca filmi başa saralım: Kapitalizm ve modernleşme, küreselleşme üzerine kuruldu. Küreselleşme ise yerküredeki sosyal hareketliliği artırdı. Birbirinden haberdar olmayan kitleler bir anda iç içe girdi, yan yana düştü. Göç de bu hareketliliğe sebep olan araçlardan biriydi.

Yerleşikler ellerindekini kaybetme korkusuyla yeni gelenlerden korktular. Bu korku da yabancı düşmanlığı, İslamofobi, terör, AB karşıtlığı gibi sonuçlar doğurdu. Çünkü yerleşik olanlar “öteki”ne karşı birbirine tutundu. Dolayısıyla, “öteki düşmanlığı” demokrasinin, modernitenin, küreselleşmenin en karanlık yönü olarak ortaya çıktı.

Bu “karanlık nokta”yı daha da “karartan” ise, yine kapitalist sistemin yarattığı gelir dağılımı eşitsizliği oldu. Çünkü alt ve üst sınıflar arasındaki uçurum açıldıkça, duyulan o korku arttı.

Sarı mesajlar

Şimdi karşımızda dağ gibi duran Sarı Yelek hareketi bize birkaç şey söylüyor. 1.si; Fransızlar ve - hareket Paris’ten Belçika’ya ve Hollanda’ya yayıldığı için- Avrupalılar, aslında tüm dünyada baş gösteren bu eşitsizliklere ses veriyorlar. Türkiye’de, Ortadoğu’da, Afrika’da aynı küresel düzen nedeniyle edilen aynı şikâyetler bugün onlarda vücut buluyor. Hollanda Başbakanı Rutte’nin dediği gibi, “Aslında hepimizin üstünde bir sarı yelek var”. O yüzden çözüm de ancak yine hepimizin katılımıyla gelecektir.

Haberin Devamı

2.si; bu hareket Avrupa’da gitgide eriyen merkez siyasetin artık iyiden iyiye bittiğini ortaya koyuyor. Doğu Avrupa’dan sonra en son kıtanın en büyük ekonomisi Almanya’yı da esir almayı başaran aşırı sağ, şimdi Fransa’yı da sarsıyor. Macron yerleşik düzenin, merkez siyasetin belki de iktidardaki son temsilcilerinden olacak. Eskiden “sol”da kendini bulan talepler, artık belli ki aşırı sağda kümeleniyor. Sokakta her kesimden gösterici olsa da, şikâyetler sandıkta en
sağa meylediyor.

***

Hareketin 3. açılımı da şu: Artık bu tip kitlesel hareketleri sağ-sol gibi ekonomik sınıflar değil, aşırı sağ-popülist gibi sosyokültürel ve siyasi kodlar belirliyor. Sarı Yelekliler arasında hem sol, hem aşırı sağcı grupların olması bundan. Temel ayrım ise artık Trump gibi içe kapanan milliyetçiler ile liberal ekonomi düzenini savunan “küreselciler” arasında. “Amerika’yı Amerikalılar yönetir. Küreselleşme ideolojisini reddediyoruz” diyen ABD Başkanı’nın Macron’a karşı bu sokak hareketini açıkça Twitter’dan desteklemesi de bunun tezahürü.

Haberin Devamı

***

Yazının en sonundan başımı kaldırıp da en başına bir bakınca... Belki de hiç de karanlık değildir şu geldiğimiz nokta. Fark etmeden tüm yerküre el birliğiyle kapitalizmi ehlileştiriyoruz sanki.