Verda Özer

Verda Özer

verdaozer@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“Aslında hiçbir şey değişmedi” diyor İsrail’in en ünlü gazetecilerinden Arad Nir. Bahsettiği, Trump’ın evvelsi gün Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığı ve ABD Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den Kudüs’e taşıyacağı açıklaması.
Nir’in böyle söylemesinin sebebi, ABD Kongresi’nin 1995’te kabul ettiği “Kudüs Büyükelçilik Yasası”. O yasa da elçiliğin “İsrail’in başkenti Kudüs”e taşınmasını öngörüyor. Amerikan başkanlarına da bunu her 6 ayda bir erteleme imkânı tanıyor. 21 yıldır da tüm başkanlar “ulusal güvenlik” gerekçesiyle bu yasayı imzalayarak taşınma olayını hep erteleyegeldi.
Trump neyin peşinde?
Trump da bu yasayı geçtiğimiz mayıs sonunda ilk kez imzalamıştı. Ve üzerinden 6 ay geçtiği için bu hafta tekrar imzayı atması gerekiyordu. Aksi takdirde, yasaya göre ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bütçesinin yarısı kesilecekti. İşte Trump da defalarca elçiliği Kudüs’e taşıyacağı sözünü verdiği için- bir çıkış bulmak istedi. Ve bingo! Önce Kudüs’ü başkent ilan edip, elçiliği taşıma talimatı verdiğini açıkladı. Sonra da masaya oturup taşınmayı erteleme yasasını tıpış tıpış imzaladı!
KısacasTrump asıl kuyruğu dik tutmak için böyle bir yol seçmiş görünüyor. İşte Arad Nir de bu yüzden “Aslında hiçbir şey değişmedi!” diyor. Ancak hakikatte hiçbir şey değişmemiş olsa da, bölgede tansiyon zaten tavandayken ve mesele 3 tek tanrılı dinin de kutsal saydığı Kudüs olunca, ABD Başkanı’nın Kudüs’ü İsrail’e yâr etmesi tabii ki sarsıcı oluyor.
Ancak Trump bu açıklamayı sadece yasayı “istifini bozmadan” imzalamak için yapmadı. Dikkatleri sallantıda olan koltuğundan dağıtmak, seçmenini konsolide etmek, kendisini destekleyen Yahudi lobisine boncuk dağıtmak ve İsrail’in elini güçlendirerek İran’a vurmak için de bu adımı attı. Elbette İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Trump üzerindeki baskısını da görmezden gelmemek gerek.
3. İntifada?
Gelelim sonuçlarına. Her şeyden önce, bu kararla birlikte Trump ABD’nin onlarca yıldır zaman zaman ortaya koyduğu Filistin-İsrail için “iki devletli çözüm” perspektifini ortadan kaldırdı. Bundan sonra arabulucu olma şansını da yitirdi. Telefonda görüştüğüm İsrail’in eski Ankara Büyükelçisi Alon Liel, “Artık Trump’ın ortaya koyacağı bir barış planı zaten alakasız olur. İki tarafı da kapsamayan, Filistin’i dışlayan bir barış planı olamaz” diyor.
Bir diğer sonucu da, zaten bir süredir uzlaşı hükümeti kurmak üzere yakınlaşan Fetih ve Hamas’ı birbirine daha da yakınlaştıracak olması. Yani Filistin’deki bölünmüşlüğü azaltması.
Peki, Trump’ın açıklaması üzerine Hamas’ın yaptığı İntifada (Filistinlilerin İsrail’e karşı ayaklanması) çağrısı karşılık bulur mu? Arad Nir’e göre, Filistinliler daha önceki 2 büyük İntifada’dan istedikleri sonucu alamadıkları için, bir daha böyle büyük bir başkaldırıya girişmezler. Alon Liel ise daha temkinli. Ona göre bu, iki etkene bağlı: Müslümanların ve dünyanın geri kalanının vereceği tepki.
Türkiye belirleyici
Müslüman dünyadan asıl kasıt, Türkiye ve Ürdün. Zira Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkeleri, Trump geldiğinden beri İsrail’le safları iyice sıklaştırdılar. Mısır da aynı şekilde. Irak ve Suriye ise kendi derdinde. Alon Liel, “Müslüman dünyasının tepkisini yönetebilecek sadece Türkiye ve Ürdün var” diyor. Ancak her ne kadar Ürdün Kralı evvelsi gün Ankara’ya gelip dayanışma göstermiş olsa da, DAEŞ’le mücadelede ve İran’a karşı İsrail’in desteğine bağımlı olduğunu hatırlamakta fayda var. Dolayısıyla, bu tablo Türkiye’nin omuzlarına önemli bir “sorumlu liderlik” yüklüyor.
Bu yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çarşamba günü dönem başkanı olduğumuz İslam İşbirliği Teşkilatı’nı (İİT) toplaması kritik önemde. Ki aynı İİT, 1969’da Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’nın kundaklanması üzerine kurulmuştu.
Bu zirveye İslam dünyasından kimlerin, hangi seviyede katılacağı belirleyici olacak. Bununla birlikte, İsrail’le ilişkileri kesme, büyükelçileri geri çekme ya da temsil düzeyini maslahatgüzar seviyesine düşürme gibi bir karar çıkar mı? Böyle bir kararın ardında kimler durur? İşte gidişatı asıl belirleyecek olan bu.
*
Avrupa’dan kınama mesajları yağması da elbette önemli. Ancak Avrupalılar bunu somut bir adıma dönüştürür mü? Liel’e göre, eğer Trump karşısında hem Batı hem Müslüman dünyasından bir blok bulursa, söyleminden geri sekmek zorunda kalabilir.
Kısacası, önümüzdeki günler bu adımın İsrail’e ve Trump’a bir zafer mi yoksa büyük bir hezimet mi getireceğini gösterecek. Henüz hesabı kesmek için çok erken.