Belki hatır larsınız. Amerikalı şarkıcı Britney Spears, yıllar önce aniden kafasını kazıtmıştı. Bunun üzerine paparazziler menajerini yakalayıp sormuşlardı: “Britney bunu uzun zamandır planlıyor muydu?!” Menajeri de gayet ciddi bir yüz ifadesiyle şöyle demişti: “Hayır! Britney asla strateji yapmaz!”
Şimdi herkes bunu ABD Başkanı Trump için söylüyor. Özellikle de önce İran anlaşmasından çekileceğini açıklayıp, hemen akabinde Kudüs’e büyükelçilik binasını taşımasıyla birlikte. Hem de bu son hareketinin ortalığı kan gölüne çevireceğini bile bile...
Peki, hakikaten Trump’ın bir stratejisi yok mu?
Trump’ın hedefleri
ABD’nin ve onun bir uzvu gibi hareket eden İsrail Başbakanı Netanyahu’nun göz göre göre Kudüs’te bir katliama yol açmaları, Trump’ın züccaciye dükkânına giren fil olduğu algısını iyice güçlendirdi. Ne var ki bu fil bu dükkânı bilerek seçti.
Her şeyden önce Trump, kendi ülkesinde kasımda yapılacak ara seçimleri kazanmak derdinde. Bunun için de Yahudi lobisine ve Kudüs’e özel önem atfeden Evangelistlere oynuyor. Bununla birlikte, “Dünya gündemini ben belirlerim” havası verip, tabanını konsolide etmeye çalışıyor. Kendince böyle yaparak uluslararası imajını da “tazeliyor”.
2.si; meydanı boş buldu. Filistin’in tarihte en büyük destekçileri Irak, Suriye, Libya ve Yemen bugün kendi dertlerinde. Arap dünyası deseniz, İsrail ve ABD yanında hizalanmış vaziyette. Üstüne bir de zaten birbirlerini yiyorlar. Körfez ülkelerinin Mısır’ı da yanlarına alıp Katar’a ambargo uygulaması, bunun en iyi örneği. 3.sü; Irak ve Suriye’de DAEŞ tehdidi bitti, bitiyor. Şimdi Ortadoğu’yu karıştırmak için yeni hamlelere ihtiyaç var. Filistin meselesi de burada Trump’ın imdadına yetişiyor.
Büyük resim
Dahası, ABD’nin asıl derdi İran’ı zayıflatmak. Nükleer anlaşmadan çekilmesi zaten bundan. Aynı İran, İsrail’in de baş düşmanı. Şimdi Trump elçiliği Kudüs’e taşıyarak İsrail’in elini güçlendirdiğine, böylelikle İran’a karşı önemli bir hamle yaptığına inanıyor.
Bunun bir adım ötesi de var: İran’ı yalnızlaştırmak için, Arap dünyasıyla arasını daha da açmak. Şii eksenini temsil eden İran’la Sünni eksenini oluşturan Arap dünyasının arası zaten uzun süredir had safhada gergin. İşte Trump da bu Fars-Arap hattına oynuyor. Çünkü Filistin meselesini kaşıdıkça, Arapların İsrail’in yanında konumlandıkları gün gibi açığa çıkıyor. Bu da İran’ı o dünyadan iyice koparıyor.
***
Ancak tüm bunların ötesinde büyük resme bakmak lazım. ABD’nin orta-uzun vadeli stratejisi, önceliği Pasifik’e vermek. Yani ekonomik ve askeri gücünü yavaş yavaş Ortadoğu’dan bu bölgeye kaydırmak. Bunun için de Ortadoğu’daki baş müttefiki İsrail’i olabildiğince güçlendirmek istiyor. İran anlaşmasından çekilmesi, Kudüs kararı, Körfez ülkelerini İsrail’le müttefikliğe mahkûm etmesi... Hepsi bunun tezahürü. Hatta Kuzey Kore ile masaya oturması da bu stratejinin bir ayağı. Çünkü burada amacı Pasifik’te kendi elini güçlendirmek, Çin’e karşı Kuzey Kore’yi yanına çekmek.
İşte bu uzun vadeli strateji, ABD’ye Avrupa’yı hem İran anlaşması hem Kudüs kararıyla karşısına almayı bile göze aldırıyor.
Ne var ki Trump’ın yanlış hesabı bu sefer Kudüs’ten dönecek gibi. Nedeni bir sonraki yazıda...