Geçtiğimiz hafta İsrail Parlamentosu (Knesset), “Ermeni Soykırımı”nı tanıyan yasa tasarısını oyladı. İlişkilerimizin sıkıntılı haline bakınca, bu tasarının kabul edilmesi beklenirdi. Ama aksine, 28’e karşı 41 oyla reddedildi! Peki ama neden?
Holokost ve Ermeni meselesi
Aslında İsrail, bizatihi insanlık tarihinin en büyük felaketlerinden birine (Holokost) maruz kalmış olan Yahudilerin kurduğu bir devlet. Bu hassasiyetinden dolayı da 1915’te yaşananlar, kuruluşundan bu yana İsrail’in hep gündeminde olageldi. Ama İsrail resmi olarak “soykırım”ı hiç tanımadı. Nobel Barış Ödülü sahibi olan eski İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in 2001’de Türkiye’deyken sarf ettiği sözler, bu duruşun simgesi olmuştu: “Bizler Holokost ve Ermeni meselesi arasında benzerlik bulma girişimlerine karşıyız. Ermenilerin başına gelenler de bir trajediydi, fakat bir soykırım değildi.”
Aslında bazı çevreler, Holokost’un önemini yitirmemesi ve ikinci plana atılmaması için İsrail’in “soykırım” demediğini düşünüyor. Bazıları ise Türkiye ile diplomatik ilişkileri tümden koparmamak için bu tutumda olduğu görüşünde. İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı’nın son ret kararı sonrası “Ülkemiz, diplomatik sonuçları nedeniyle bu konuda resmi duruş sergilemeyecek” demesi de bunun göstergesi.
ABD denklemde
İsrail’in eski Türkiye büyükelçilerinden Alon Liel, bu denkleme ABD ile ilişkileri de katıyor. Telefonda konuştuğum Liel, ABD başkanlarının da hiç “soykırım” demediğini ve Washington yönetiminin Tel Aviv üzerinde ne kadar etkili olduğunu hatırlatıyor.
Hatta bu üçlü ilişki geçmişte o kadar iç içe geçmişti ki ABD’de bu konu gündeme geldiğinde İsrail de zaman zaman müdahil oluyordu. Mesela yine Şimon Peres, 1915 ABD Kongresi’nde oylandığında devreye girmişti. Ve burada son derece etkin olan Yahudi lobisine, “Soykırım tasarısı geçerse, Türkiye kendi içine kapanır ve bölgede daha gerilimli bir süreç başlar. Bu da başta İsrail olmak üzere herkesi olumsuz etkiler” mesajını vermişti.
Bu da şunu açıkça gösteriyor: İsrail sadece ikili ilişkileri değil, tüm bölgedeki hassasiyetleri düşünerek bu tavrı sürdürüyor.
Dışişleri’nin dahli
Liel, 2009 Davos ve 2010 Mavi Marmara krizleri sırasında bile İsrail’in bu tutumundan bir adım geri atmadığını özellikle vurguluyor. Knesset’te bu konunun defalarca görüşüldüğünü, hatta Eğitim ve Kültür Komitesi’nin “soykırım” kararını müfredata sokmak için desteklediğini ama her seferinde ya Güvenlik Komitesi’nin ya da İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın devreye girip bunu engellediğini anlatıyor. Hatta bu seferki oylamada da Dışişleri’nin parmağı olduğu görüşünde.
Dolayısıyla, her ne kadar İsrail’le ilişkilerimiz sıkıntılı olsa da belli ki Tel Aviv diplomatik ilişkiyi muhafaza etmeye çalışıyor.
***
Ancak bu elbette ilişkilerin normalleştiği anlamına gelmiyor. Hatırlarsanız, İsrail Başbakanı Netanyahu 2013’te Obama’nın isteğiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayıp Mavi Marmara’dan dolayı özür dilemişti. Haziran 2016’da da karşılıklı “normalleşme” anlaşması imzalanıp, büyükelçiler yeniden atanmıştı. Ama buna rağmen ilişkiler bir türlü normalleşmedi. Peki neden? O da bir sonraki yazıda...