Biz kendi seçim günde-mimize gömülmüşken, mülteci krizi tüm dünyayı kasıp kavuruyor. ABD ve Avrupa’da tüm haber bültenlerinin ve gazetelerin manşeti göçmenler. Kriz, bazı ülkelerde iktidarları yıkıyor. AB (Avrupa Birliği) deseniz, bu konu yüzünden parçalanmanın eşiğinde. Ülkeler göç politikaları nedeniyle birbirine girmiş vaziyette.
ABD ve Avrupa karıştı
Almanya’da seçimden tam 5 ay sonra kurulabilen koalisyon, bu yüzden yıkılmak üzere. Hükümetin ortağı olan iki kardeş parti, yani Merkel’in partisi CDU ve küçük ortağı CSU büyük bir kavga halindeler. Aynı zamanda İçişleri Bakanı olan CSU’nun lideri Seehofer, başka bir AB ülkesine kaydı olan mültecilerin Almanya sınırından geri çevrilmesini istiyor. Merkel ise “Böyle olmaz, AB ile ortak bir çözüm bulalım” diyor. Koalisyon dağılmanın eşiğine gelmişken, sonunda kriz 28-29 Haziran’daki AB zirvesine kadar ertelendi. Ama bu zirveden ortak bir karar çıkmazsa, fırtınanın patlayacağı kesin.
AB deseniz... İtalya, İspanya ve Fransa birbirine girmiş durumda. Geçen hafta 630 göçmenle dolu bir gemiyi reddederek Akdeniz’de ölüme terk eden İtalya ve Malta, Avrupa’yı karıştırdı. Gemiyi kabul eden İspanya ve ona destek veren Fransa’yla kapışmaları devam ediyor.
***
ABD de bu yüzden büyük bir kriz içinde. Trump’ın “sıfır tolerans” politikası duvara tosladı. Göçmen çocukların sınırda ailelerinden koparılıp bir merkeze gönderilmeleri ülkeyi bir anda karıştırdı. Binlerce insan sokaklara döküldü. Trump’ın eşi de “ABD kalbiyle yönetmeli” diyerek topa girdi. Bu tartışma sayesinde Amerikan medyası göçmenlerin tutuldukları merkezlere girdi, mültecilerin yaşadıkları şartları resmetmeye başladı. Yani kısacası, mülteciler ilk kez rakam olarak değil, birer insan olarak görülmeye başlandı.
Nefret mi, korku mu?
“Öteki”ne karşı nefret herhalde insanlık tarihinde hiç bu kadar sıradan ve yaygın olmamıştı. Bunun sebebi de farklı kültürlerden, dinlerden, ırklardan insanların daha önce hiç bu kadar iç içe geçmemiş olması. Dünyanın karşı karşıya olduğu göç dalgası, aslında bize “Hadi bakalım, birlikte yaşayın” diyor. Ama insanoğlunun verdiği tepki aksi yönde. Birbirine karşı duyduğu nefret gitgide artıyor.
Nefret gibi görülen şey ise aslında korku... Küreselleşme ve modernleşme çok hızlı bir göç dalgası yarattı. Bunun üstüne bugünkü mülteci akınını ekleyin. Yerleşik insanlar da sahip olduklarını yeni gelenlerin almalarından korktular. İspanyol yazar Cervantes’in dediği gibi, “Sosyal eşitsizliğin her türlüsü, sahip olanlar ile olmayanlar arasındaki ayrımdan kaynaklanır”.
Maalesef bir yönetim biçimi olarak demokrasi ve ekonomik sistem olarak kapitalizm de bu yeni duruma bir çözüm bulamadı. Bulamadıkları gibi, karanlık yönlerini mülteciler açığa çıkardı. İnsanların korkuları üzerine oynayan siyasi partiler, yabancı düşmanlığını ve İslamofobi’yi tepe tepe kullanarak siyaset merdivenlerini hızla tırmandılar. Onların ürettiği siyaset de nefreti daha da artırdı.
***
Ancak tüm bunlar ne demokrasinin ömrünü tamamladığı ne de küreselleşmenin sonunun geldiği anlamına geliyor. İnsanoğlu aslında şu anda bu sistemleri düzeltmek için bir sınavdan geçiyor. Görmesi gereken ise şu: “Öteki”ni kabullenebildiği an, demokrasi de kapitalizm de daha iyiye doğru evrilecek.