Hafta sonu Kanada’da toplanan G-7 grubu (ABD, İngiltere, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya) resmen dağılmanın eşiğine geldi. Kim derdi ki bu resimdeki sahne bir gün vuku bulacak. Yani Almanya lideri sağına soluna Avrupalı muadillerini dizip ABD’ye “Akıllı ol, aklını alırım” edası takınacak. Ama işte derler ya, “Olmaz deme, olmaz olmaz”. Aynen öyle. Olmaz denilen oldu.
***
Trump’ın müttefiklerine koyduğu gümrük vergileri, onları takmadan İran anlaşmasını yırtıp atması, Paris İklim Anlaşması’na burun kıvırması ve son olarak G-7 zirvesinde ortak bildiriyi imzalamadan mekânı koşar adımlarla terk etmesi. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, bir de Kırım-Ukrayna gerilimi nedeniyle 2014’te aynı gruptan atılan Rusya için “Yeniden G-7’ye alalım” demesi.
Bunların üstüne bir de hafta sonu Pekin’de toplanan Şanghay İşbirliği Örgütü’nde Çin’le Rusya’nın birbirine yaptıkları aşk itirafını ekleyin. Çıkan sonuç çok net.
Batı bölünüyor
Her şeyden önce, Trump’ın müttefiklerine ekonomik ve siyasi meydan okumasının bu raddeye gelmesi şunu gösteriyor: ABD bundan sonra korumacı ekonomik politikalara devam edecek. Yani 2. Dünya Savaşı sonrası kendi elleriyle kurduğu -Avrupa’yı da içine alan- uluslararası liberal düzeni yavaş yavaş yıkıyor.
2.si; Trump başkan olduğundan beri AB’yi bölme stratejisi güdüyor. Çevre üyeleri (Güney ve Doğu Avrupa) yanına çekip, merkezdeki ülkeleri (Fransa ve Almanya) yalnızlaştırmaya çalışıyor. Zaten Almanya Şansölyesi Merkel’in bu resimdeki pozu da Fransa lideri Macron’un ABD’yi G-7’den çıkarmakla tehdit etmesi de bu yüzden.
***
Trump’ın Rusya hamlesi de bununla bağlantılı. Trump, Rusya’ya karşı zaten ılımlı olan güney ve doğu Avrupa ülkelerini Moskova’ya daha da yaklaştırma derdinde. Böylece Avrupa’yı daha kolay zayıflatacağına inanıyor. Bu da daha şimdiden işe yaradı bile: İtalya’nın yeni lideri, Trump’ın “Rusya’yı G-7’ye geri alalım” önerisine destek verdi. Bununla birlikte, ABD Başkanı Rusya’yla yakınlaşarak, özellikle Almanya’nın bu ülkeyle güçlü ilişkisine darbe vurmak istiyor.
Yeni dünya düzeni
Kaldı ki Trump’ın inisiyatifindan bağımsız olarak uluslararası düzen zaten değişiyor. G-7 zirvesine denk gelen/getirilen Şanghay zirvesi bunun en iyi tezahürüydü. Burada Çin lideri Şi Cinping’in “Putin dünyada en yakın arkadaşımdır” demesi; Putin’in de işi “Dostum Şi Çin’de bir yer göstersin, bizimkiler gelip Rus hamamı kursun” demeye götürecek kadar götürmesi, oluşan yeni denklemin habercisi.
G-7 1975’te kurulduğunda dünyaya Batı hegemonyası hakimdi. Üyeleri de en gelişmiş piyasa ekonomisine sahip ülkelerdi. Ne var ki bugün Çin’i katmadan dünya ekonomisinden bahsetmek mümkün değil. PriceWaterhouse Coopers’a göre, 2030’da Çin ABD ekonomisini geçecek. Aynı şekilde küresel ekonominin bugün yüzde 25’ini oluşturan BRICS ülkelerini (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) dışarıda bırakarak dünyayı ilgilendiren bir karar alamazsınız.
Kısacası, G-7 artık kendi kendine çalıp oynayacak güce sahip değil. Kaldı ki kuruluş amacı küresel ekonomiye şekil vermekti. Bu varoluş nedeni de yeni dünya düzeninde artık anlamsız.
***
Yani iş birinin çıkıp “Dağılabiliriz beyler” demesine kaldı.