Geçtiğimiz hafta sonu dünyada tüm dengeleri altüst edecek bir şey oldu. Biz istediğimiz kadar bugüne, seçim gündemine odaklanalım... Bir yandan çok daha geniş zamanlı bir dalga, derinden tüm yerküreyi dönüştürüyor.
Bahsettiğim, gelecek yüzyıl Batı hegemonyasının biteceği ve Çin’in yeni küresel lider olacağı gerçeği. Bunu iyice ortaya koyan da, hafta sonu Pekin’de yapılan 2. “Bir Kuşak, Bir Yol” zirvesi oldu.
‘Bir Kuşak, Bir Yol’
“Modern İpek Yolu” diye anılan “Bir Kuşak, Bir Yol” projesi, düşünün ki dünya yüzölçümünün üçte birinden fazlasını kapsıyor. Yerkürenin bugüne kadar gördüğü en büyük ekonomi ve kalkınma projesi... Çin’de başlayıp Anadolu ve Akdeniz üzerinden Avrupa’ya ulaşacak. Tam 65 ülkeden geçecek olan bu küresel hat, 2049’da tamamlanacak.
Bu da, 2050’den itibaren dünyanın ağırlık merkezinin sallanacağı anlamına geliyor! 21. yüzyıla şimdiden “Pasifik Yüzyılı” denilebilir. 2030’da dünya ticaretinin yüzde 50’sinin bu bölgede yoğunlaşması bekleniyor. İşte Çin de buradaki başat güç olarak öne çıkıyor. Bugün dünyanın 2. büyük ekonomisi olan Çin, daha şimdiden küreselleşmenin bayraktarlığına oynuyor. Devlet Başkanı Şi Jinping tarihi İpek Yolu’nu yeniden canlandırarak, bu vizyonu hayata döküyor.
***
Hafta sonu zirveye 100 ülkenin katılması, İtalya, Avusturya, Yunanistan, İsviçre gibi Avrupa ülkeleri dahil 37 ülkenin de en üst düzeyde iştirak etmesi, Çin’in şimdiden geleceğin bayrağını eline aldığını gösterdi. Zaten 2 yıl önceki Davos zirvesinde Jinping, “Dünyanın sorunları için küreselleşmeyi suçlamak anlamsız!” derken, küreselleşmenin bayraktarlıını devraldığını göstermişti. Hem de gitgide içe kapanan ABD’nin inadına.
Ticaret savaşı
Bu zirveye gölge eden ise iki konu vardı. 1.si; Çin ile ABD arasındaki ticaret savaşı.
Malum, Çin’in önlenemez yükselişine karşı Başkan Trump bir süre önce ticaret savaşı başlattı. Oradan aldığı mallara gümrük vergisini ciddi şekilde artırdı. Çin de bu yaptırımlara aynı yöntemle karşılık verdi. İşte bu gerilim hızla tırmanırken, son zamanlarda iki tarafın uzlaştığı sinyalleri geliyordu. Jinping’in bu zirvede verdiği mesajlar da bunu iyice pekiştirdi.
Uzlaşmaya yanaşmalarının sebebi ise, iki tarafın da bu korumacı politikalardan zarar gördüğünü açıkça görmesi.
***
Ne var ki bu tatlı meltem belli ki geçici. Koç Üniversitesi’nde ders veren Asya uzmanı Dr. Altay Atlı, “İki tarafın da birbiriyle çok daha fazla sıkıntısı var. Trump, Çin’in pazarını ABD’ye yeterince açmadığından şikâyetçi. Ayrıca Çin’in ticaret yaparken kendi teknolojisini paylaşmaya zorladığını söylüyor. Fikri mülkiyet hakları da bir diğer şikâyeti. Yani ‘Mallarım kopyalanıyor!’ diye veryansın ediyor” diyor.
Çin ise ABD’nin küresel ekonomik sorumluluklarını yerine getirmemesinden dem vuruyor. Yarın öbür gün ABD’nin pabucu Çin tarafından dama atıldığında, işlerin kızışması kaçınılmaz.
***
Zirveye gölge düşüren 2. mesele ise, borçlanma. “Bir Kuşak, Bir Yol” kapsamındaki birçok proje için gelişmekte olan ülkeler, Pekin’e yüksek oranda borçlanıyorlar. Bu da Çin’in nüfuzunu artıracağı için Batı dünyası endişeleniyor.
Türkiye
Gelelim bize... 2017’deki “Bir Kuşak, Bir Yol” zirvesine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan katılmıştı. Hem dünyadaki yeni güç dengesinde Türkiye’ye şimdiden yer açmak, hem de ülkenin bu hattaki stratejik konumunu güçlendirmek için. Bu yıl ise iç siyasi gündemin yoğunluğundan olsa gerek, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan zirveye gitti.
Bu projenin Türkiye’nin Asya ve Avrupa arasındaki köprü rolünü ve dünyadaki konumunu çok daha öne çıkaracağı kesin. Ne var ki o gün geldiğinde bu küresel rolü oynamaya hazır olmamız lazım. Bunun yolu da önce kendi içimizde refahı, huzuru ve güveni sağlamaktan geçiyor.