Verda Özer

Verda Özer

verdaozer@gmail.com

Tüm Yazıları

"Şu anda ABD’ye karşı bir duruş sergileyebilecek tek ülke Çin olabilir."

Cumhur- başkanı Erdoğan’ın eylül sonunda Almanya dönüşünde sarf ettiği bu cümle, geçtiğimiz hafta sonu Arjantin’de yapılan G-20 zirvesinde doğruluğunu kanıtladı.

***

Bizler her ne kadar Arjantin’deki zirveyi Kaşıkçı cinayeti bağlamında takip ettiysek de, aslında tüm dünya Trump’ın Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’le görüşmesine kitlenmişti. Trump’ı bu zirve öncesinde ve esnasında endişelendiren tek şey de zaten muhtemelen bu görüşmeydi.

Haberin Devamı

Zirvede ise “beklenmeyen” oldu. İki ülke arasında bir süredir hızla tırmanan ticaret savaşı, aniden uzlaşıya bağlandı. Akıllara da ister istemez şu soru geldi: ABD yani pes mi etti, bu onun liderliğinde yapılan acaba sondan kaçıncı G-20 zirvesiydi?

G-20 uzlaşısı

G-20 aslında 1999’da dünyanın en gelişmiş 19 ekonomisini ve AB’yi içine alarak kuruldu. O günden beri de grupta elbette lider konumundaki ABD’nin düdüğü ötüyor. Ne var ki dünyanın ağırlık merkezi hızla Asya Pasifik’e kayıyor. Şimdiden 21. yüzyıla “Pasifik Yüzyılı” deniyor. 2030’da -yani sadece 11 yıl sonra- dünya ticaretinin yüzde 50’sinin burada yoğunlaşması bekleniyor.

Zaten Trump da tam da bu gidişatın farkında olduğu için Çin’e karşı ticaret savaşı başlattı. Oradan aldığı mallara gümrük vergisini ciddi şekilde artırdı. Çin de bu yaptırımlara aynı yöntemle karşılık verdi. İşte bu gerilim hızla tırmanırken, bir anda G-20 zirvesinden iki tarafın uzlaştığı haberi geldi. İki lider 90 gün boyunca karşılıklı yeni vergi getirmemekte ve müzakerelere başlamakta uzlaştı.

Şimdi soru şu: Trump neden birdenbire anlaşmaya yanaştı? Yoksa bu, mücadelenin bittiğini ve ABD’nin Çin’in hakimiyetini kabul ettiğini mi gösteriyor?

Kaybet-kaybet

Cevabı basit: Aslında iki taraf da bu korumacı politikaların kendisine zarar verdiğini açıkça gördü. Zira ABD’nin Çin mallarına koyduğu ek vergi, bu malların maliyetini çok artırıyor. Dolayısıyla, bu da hem bunları hammadde olarak kullanan Amerikalı üreticiye, hem de tüketiciye zarar veriyor. Çin de aynı şekilde, koyduğu vergilerden büyük hasar aldı. Yani bu savaşın bir kazananı olmadığı gibi, iki taraf da kaybetti.

Haberin Devamı

Peki, G-20’de anlaşarak bu mücadeleyi tamamen bıraktılar mı? Hayır! “Çünkü” diyor, Koç Üniversitesi’nde ders veren Asya uzmanı Dr. Altay Atlı, “İki tarafın da birbiriyle çok daha fazla sıkıntısı var”. Trump Çin’in pazarını ABD’ye yeterince açmadığından şikâyetçi. Yani daha fazla mal almak istiyor. Bununla birlikte Çin’in kendi teknolojisini paylaşmaya zorladığını söylüyor. Atlı’ya göre bir diğer şikâyeti de, fikri mülkiyet hakları. Yani ABD, “Mallarım kopyalanıyor!” diye veryansın ediyor.

Çin ise ABD’nin giderek daha fazla tek taraflı davranmasından, küresel ekonomik sorumluluklarını yerine getirmemesinden dem vuruyor.

***

Arjantin zirvesinden çıkan karar ise, bu sıkıntıları gidermekten çok uzak. Kaldı ki anlaşmanın içeriği de muğlak. O nedenle Trump’ın bu zirvede zafer kazanmış gibi gösterilmesi hiç inandırıcı değil. Bunu gerilime bir mola, bir nefeslenme, sorunları çözmek istediklerine dair de iyi niyet göstergesi olarak görmeli. Yoksa bu tatlı meltem geçici. Yarın öbür gün ABD’nin pabucu Çin tarafından dama atıldığında, işlerin kızışması kaçınılmaz.

Haberin Devamı

Bu “güç” denilen şey gerçekten başa bela. Ülkeler gücü sadece kendine atfettiği sürece...