Tam 9 gün önce, 17 Eylül günü Esad rejimi Suriye’de uçan bir Rus askeri uçağını “vurdu”. 15 Rus askeri hayatını kaybetti. Hepimiz gafil avlandık: “Nasıl olur da Esad, savaştan sağ çıkmasını borçlu olduğu Rusya’ya karşı böyle bir şey yapar” diye.
Sonra işin kokusu çıktı: O Rus uçağının hemen arkasında İsrail jetleri vardı. Esad rejimine ait hava savunma sistemi de “düşman uçak” tanımlı İsrail jetlerine ateşledi. Yani Rus uçağını fark etmedi. Rus-İsrail jetleri “fazla” yakın olunca da istemeden İsrail yerine Rusya’nın uçağını vurmuş oldu.
***
Önce Rusya lideri Putin olaya çok serinkanlı yaklaştı. “İsrail’in üstüne gitmeyin, bir kaza olmuş, geçelim” mealinde konuştu. Ama 2 gün önce hava bir anda değişti. Putin aniden İsrail’e karşı atağa geçti. Şimdi iki ülke arasında gerilim hızla tırmanıyor. Bu da en çok Esad’a ve İran’a yarıyor. Peki ama Putin’deki bu ani değişim neden?
Arka plan
Önce işin arka planına bakalım. Putin ile Netanyahu arasında uzun süredir “tuhaf” ve açıklanması zor bir ilişki var: Rusya Suriye’de elde ettiği çıkarları korumak için uzun zamandır ülkenin hava sahasına hakim. Burada baş müttefiki İran. Esad’ın da baş destekçisi.
İsrail deseniz, Suriye’de en çok İran varlığından rahatsız. Kendisine yönelik en büyük güvenlik tehdidi olarak da İran’ı görüyor. Bu yüzden son 2 yılda Suriye’deki İran askeri hedeflerine 200’den fazla saldırı düzenlemiş. Hakeza bu olayda Rus uçağı vurulmadan hemen önce de İsrail jetleri Suriye’deki (İran destekli) Hizbullah hedeflerini vurmuş.
***
Bu tabloya bakınca, Rusya-İsrail flörtü zaten eşyanın tabiatına aykırı görünüyor. Ki düşünün bugüne kadar iki ülke lideri her ay 1-2 defa görüşüyordu. Putin, İsrail’in Suriye’de müttefiklerini vurmasına da ses çıkarmıyordu. İşte geçen hafta Rus jetinin vurulmasıyla birlikte bu “çok özel ilişki” büyük yara aldı.
Rusya-İsrail krizi
Bu olayı Rusya ve İsrail iki farklı hikâyeyle açıklıyor. Rusya, “İsrail havalandığını bize geç haber verdi, o yüzden fazla yakındık” diyor. Tel Aviv ise bunu kabul etmiyor ve “Jetlerimiz çoktan İsrail hava sahasına dönmüştü” savunmasını yapıyor. Konuştuğum İsrail’deki güvenilir kaynaklar da bunun “iletişim bozukluğunun sebep olduğu bir kaza” olduğunda hemfikir.
Dolayısıyla, bu olay en çok Esad’a ve onun üzerinden İran’a yaramış görünüyor. En büyük zararı da şimdilik- İsrail’e verdi. Bundan sonra Esad elindeki yeni Rus imkânlarıyla İsrail jetlerini vurduğunda, Netanyahu Putin’e ateş püskürmeyecek mi?
***
Telefonda konuştuğum İsrail Dışişleri Bakanlığı eski Müsteşarı ve eski Ankara Büyükelçisi Alon Liel, “Rusya bizim için hayati önemde. Çünkü Suriye’de olamamamız burada İran’ın, dolayısıyla Lübnan’da Hizbullah’ın güçlenmesi demek” diyor.
Diğer yandan, Putin’in Esad’ın elini tutması da belli ki gitgide zorlaşıyor. Netanyahu’yu önce koruması, sonra bir anda çıkış yapması bundan. Belli ki Esad artık dayanamadı ve Putin’e “sonunda” çıkıştı. Suriye savaşının başından beri Şam rejimi sadece bir kez (geçtiğimiz şubat) bir İsrail jetini vurdu. Tırmanan gerilimle bu sayı çoğalacak gibi.
Kızışan cepheler
Önümüzdeki dönem sadece Rusya-İsrail ve Suriye/İran ile İsrail arasında gerilime gebe değil. Buna bir de hafta sonu İran’ın Ahvaz kentinde 25 kişinin (12’si Devrim Muhafızları üyesi) canını alan terör saldırısını ekleyin. Tahran, Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkelerini ve onu finanse eden ABD’yi suçluyor. Bu da İran’la Körfez-ABD geriliminin daha da artacağına delalet. Hele ki Trump İran’ı gitgide daha fazla köşeye sıkıştırıyorken... Diğer taraftan, İsrail, gittikçe güçlenen Türkiye-Rusya-İran iş birliğinden de son derece rahatsız.
***
Bu tabloya 3 boyutlu bakınca, bir yanda Rusya-İran-Türkiye cephesi; diğer tarafta Körfez-İsrail-ABD ekseni ortaya çıkıyor. Ama salt Rusya’nın İsrail’le yıllardır kurduğu denge siyaseti bile, dış politikanın 3’ten çok daha fazla boyutu olduğunun göstergesi. Her ne kadar yükselen ikili gerilimler bizi sıkıştıracak gibi görünse de ilişki yelpazesindeki seçenekler sonsuz. Çok şükür ki.