Afrin şehir merkezi, ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) ve TSK iş birliğiyle alındı. Böylelikle Zeytin Dalı harekâtının da sonuna yaklaşıldı. Bu başarının askeri boyutu konuşuladursun, siyasi ayağındaki önemli gelişmeler sanki gözden kaçıyor.
Bundan kastım, Ankara’nın bölge Kürtlerine yönelik yürüttüğü hummalı çalışma. Türkiye’nin Afrin için kurduğu ve ilk toplantısını evvelsi gün Gaziantep’te yapan Afrin Kurtuluş Kongresi (AKK) adlı yapıdan bahsediyorum.
Cerablus modeli
Öncelikle şunu hatırlamak gerek: Afrin kuzey Suriye’nin en yoğun Kürt nüfuslu bölgesi. 2012’den beri PKK bağlantılı YPG’nin kontrolünde. 2014’te ilan ettikleri özerklikten beri de kuzey Suriye’deki 3 kantonlarından biri.
Türkiye’nin oluşturduğu AKK de, tamamen PKK bağlantısı olmayan Afrinli Kürtlerden oluşan 30 kişilik siyasi bir yapı. Yönetim modelini Cerablus için oluşturulan “Yerel İdare Meclisi”nden (YİM) alıyor. YİM’in altında güvenlik, eğitim, sağlık ve adalet gibi idari işleri yapan alt komisyonlar var. İşte şimdi aynı modeli AKK, Afrin’de uygulayacak.
***
Ankara’dan edindiğim bilgilere göre, Suriye’de YPG’den temizlenen yerlerde, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da YİM’ler kurulacak. Ve bunlar, Suriye muhalefetinin çatı örgütü olan Suriye Ulusal Koalisyonu (SUKO) ile koordineli çalışacaklar. SUKO uluslararası mecrada tanınıyor ve Cenevre, Astana gibi zirvelere de katılıyor. Dolayısıyla, SUKO ile çalışmak, YİM’lere de uluslararası tanınırlık kazandıracak.
Önümüzdeki dönemde de YİM başkanları, SUKO temsilcileri ve ÖSO komutanlarının katılımıyla yerel meclisler oluşturulması planlanıyor. Bu meclisler o bölgenin bütçesini onaylayacak, askeri konularda da karar alacak. Yüksek bürokratik atamaları da onlar yapacak. YİM’ler de bu kararların yerelde uygulanmasından ve kamu/belediye hizmetlerinin sağlanmasından sorumlu olacak.
Afrin Kürtleri
Cerablus’ta uygulanan YİM modeli, Afrin özelinde çok daha önemli. Çünkü Suriye Kürtleriyle kurulan diyalog ve iş birliğinin ilk ayağı. Bununla birlikte, böylelikle PKK/YPG varlığı da ciddi şekilde zarar görecek. Afrin’in Suriye’nin en yoğun Kürt nüfusa sahip bölgesi olduğu düşünülünce, bu zararın büyüklüğü daha net ortaya çıkıyor. Bu hamle aynı zamanda Türkiye’nin Kürtlerle değil, PKK’yla mücadele ettiğini de ortaya koyuyor.
Dahası, böylelikle kuzey Suriye’de siyasi bir muhatap yaratılmış oluyor.
***
Kürtlerle doğrudan ilişki kurmak, diğer ülkelerle müzakerede de elimizi güçlendirir. Zira sınırlarımız ötesinde oluşan terör hattını engellemek için ne Suriye’de aşık atan büyük güçlere ne de bölge ülkelerine bel bağlayamayacağımız ortada. Bu yüzden bu politika, ellerinden “Kürt kartı”nı
almak ve YPG varlığını etki alanlarına bırakmamak
açısından hayati.
Ancak bu modelin sahada rahatlıkla uygulanabilmesi için, aynı zamanda Suriye’de hakimiyetini artırmış olan Şam rejimiyle ve ülkede etkin olan diğer güçlerle koordine olmamız gerekir. Unutmayalım ki YPG güçleri Esad rejimi ve Rusya’nın desteği olmadan Afrin şehir merkezini terk edemezdi. Tüm aktörlerle diyalog halinde olmak,
Kürt politikamızın belki de
en temel ayağı olmalı.