Malum, perşembe günü 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü “kutladık”. ‘Kutladık’ kelimesini özellikle tırnak içinde kullanıyorum. Çünkü bu ancak kanserli bir hastanın sağlıklı olmayı kutlamasına benziyor. Kadınların erkeklerle eş tutulmadığı bir dünyada, bu günü olsa olsa anmış olabiliriz.
Şiddet artıyor
Kadınların durumu ülkemizde hiç iç açıcı değil. Kadir Has Üniversitesi’nin her yıl yaptığı “‘Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması”nı senelerdir takip ediyorum. Bu yıl da veriler iç karartıcı. 23 ilde, toplam 1200 kadın ve erkeğin katıldığı araştırmaya göre, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Türk kadınının en büyük sorunu şiddet. 2. sırada işsizlik, 3. sırada eğitimsizlik geliyor.
***
Şiddeti 1 numaralı sorun olarak görenler giderek artıyor. Bu yıl bu oran yüzde 61. Bunun sebebi de belli ki şiddet gören kadınlardaki artış. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı verilerine göre, Türkiye genelinde kadınların yüzde 55’i şiddet gördüğünü söylüyor! Bu arada sanıldığı gibi sadece eğitim düzeyi düşük kadınlar değil, eğitim düzeyi yüksek her 10 kadından 3’ü de eşinden şiddet görüyor. Bununla birlikte, kadın cinayetleri de geçen yıla göre artmış durumda.
Buna mukabil, bu konudaki farkındalık yükselmiş görünüyor. “Erkek, ailenin dirlik düzeni için zaman zaman şiddete başvurabilir” diyenlerde düzenli ve ciddi bir düşüş söz konusu.
Muhafazakâr feminizm
İşsizlik de çok ciddi bir sorun. Her 4 kadından 3’ü çalışmıyor. Kadınların yüzde 35’i geçmişte çalıştığını, yüzde 46’sı ise hayatında hiç çalışmadığını söylüyor. İş yaşamından ayrılmalarının en önemli sebebi ise, “evlilik ve ev işi sorum- lulukları”.
Ama diğer yandan, “Kadınların iş hayatına katılımı ülkenin refahı açısından gereklidir” diyenlerde artış var. Kadınların yüzde 84’ü, erkeklerin de yüzde 73’ü bu görüşte. Genel olarak bakınca, çalışma hayatında ve kamusal alanda “eşitlikçi toplumsal cinsiyet” algısı güçlenmiş görünüyor.
Ne var ki bu artış özel hayata pek yansımıyor. Mesela ev ve çocuk bakımında eşit sorumluluk paylaşımı, evlilik dışı çocuk sahibi olmak, birlikte yaşamak ve kürtaj gibi konularda tutumlar olumsuzlaşıyor. Bu ikircikli sonucu Rektör Prof. Mustafa Aydın, bir çeşit “muhafazakâr feminizm” yükselişi olarak yorumluyor.
Kadın lidere güven
Benim en çok ilgimi çeken ise, kadın liderlere olan yüksek güven. “Bir kadın sizin görüşlerinizi savunan bir partinin lideri olsa, o partiye oy verir misiniz?” sorusuna olumlu yanıt verenlerde artış var. Kadınların yüzde 85’i, erkeklerin de yüzde 74’ünün cevabı “Evet”. Dahası, “Benzer özelliklere sahip bir erkek ve bir kadın cumhurbaşkanı adayı olsa, hangisini tercih ederdiniz?” sorusuna “Kadın” diyenlerde de artış var.
Bu sonuçları umarım siyasiler de görürler ve kadınlara partilerinde-yönetimde ön saflarda yer verirler.
***
Son veriler, Türk toplumunun neredeyse yarısının kadın olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla, kadınların bu kadar geri bırakıldığı bir toplum yarım kalıyor. Bir adım bile ilerlemek istiyorsak, işe kadınları her alana katmakla başlamalıyız. Ancak o zaman ne Kadınlar, ne de Erkekler Günü’ne ihtiyacımız kalır.