97 yıl önce işgal ordularına karşı Kurtuluş Savaşı veren Türkiye bugün de aynı kafadaki emperyalist ülkelerin maşaları terör örgütleriyle amansız bir mücadele içinde. Özellikle de bölücü terör örgütü PKK ile türevleri PYD/YPG ve Fetullahçı Terör Örgütü’yle... Bu bağlamda da 15 Temmuz hain darbe girişiminden bu yana geçen üç yılda Fetullahçı Terör Örgütü’yle yapılan mücadelede önemli mesafeler kat edildi ama tehdit bitti demek mümkün değil. Hem kripto FETÖ’cüler hem de örgütün beyin takımına dönük fluluklar nedeniyle. Evet, yakalanan, aranan ve yurt dışına tüyen, kimlikleri saptanmış çok sayıda “İmam”, “Abi”, “Abla” var, hatta bazıları MİT tarafından paketlenip getirildi ama bu tam anlamıyla örgütün beyni deşifre edildi anlamına gelmiyor. Hele de başta ordu olmak üzere devletin tüm kamu kurum ve kuruluşlarına sızmış ama kendini saklayan daha binlerce Fetullahçı’nın varlığı dikkate alındığında. Ki bunu MİT’in son Malezya ve İstanbul operasyonları da çok net ortaya koydu. Çünkü birinde FETÖ’nün Malezya sorumlusu paketlenip Türkiye’ye getirildi, diğerinde örgütün Türkiye imamı olduğu öne sürülen, adı sanı pek duyulmadık bir kişi yakalandı. Yani hâlâ nerede olduğu bilinmeyen FETÖ’nün kilit ismi Adil Öksüz başta olmak üzere, adı dillendirilen daha başka ne kadar aranan ve yurt dışına tüyen FETÖ’cü varsa onların lideri konumundaki “beyin” enselendi. Dolayısıyla da FETÖ’nün böyle daha kaç tane imamı var ya da bu konumdaki biri nasıl gizlendi, kim veya kimler yardım etti gibisinden kafa karıştıran fazlasıyla soru söz konusu... Sorulara Hava Kuvvetleri Komutanlığı eski başsavcısı, emekli Albay Ahmet Zeki Üçok yanıt veriyor:
“En fazla FETÖ’cü tespitinin yapıldığı TSK’da dahi oranın henüz üçte birlerde olduğu söyleniyor. Örgütün diğer kamu kurum ve kuruluşlarındaki tespit edilme oranı ise yüzde 4’lerde. Bunu kendi internet sitelerinde yayınladığı verilere dayanarak söylüyorum, dolayısıyla da geri kalanı duruyor. Yani Türkiye’de bu adamı saklayabilecek daha binlerce FETÖ’cü var. Bunu da bu şekilde sakladılar. Adil Öksüz denilen adamın darbe sonrasından bu yana bırakın yakalanmayı, nerede olduğunu bile bilmiyoruz. Örgütün böyle kendi elemanlarını hem yurt içinde hem yurt dışında koruyabilecek bir gücü var ve bunu da biz fiilen yaşayarak görüyoruz.”
Yakalanan ve deşifre edilenlerle örgüt çözüldü denilebilir mi?
“FETÖ’den yakalananların hepsi bir şekilde örgütün faaliyetlerinden kopmakla beraber yerleri dolduruluyor. Örgütün insan kaynakları öngörülerimizden, kamuoyunun algısından çok daha fazla. Yani Fetullahçı örgütte her zaman birinin yerini doldurabilecek ikinci, üçüncü, dördüncü şahısları yetiştiriyorlar ve şu ana kadar sürekli olarak Fetullahçıların yakalanması, ortaya çıkarılması da bu yapılanmanın ne kadar geniş çaplı olduğunu bize gösteriyor.”
Yakalanan her adamın yerine kaydırmalar oluyor yani?
“Tabii, şimdi son yakalanan Türkiye imamının yerine de hemen Fetullah Gülen ya da cemaat bir atama yapacaktır. Onu bulana kadar da bir iki yıl geçecek ya da hiç bulamayacağız belki de. Bu örgütle ilgili şunu bir kere hepimizin anlaması lazım: FETÖ uluslararası istihbarat örgütleri tarafından kurulmuş ve yönetilmekte olan bir yapı. Ve bunun istihbari çalışmaların dışında bulunması mümkün değil, bu da bütün istihbari bilgilerin elde edilmesi gibi zor bir süreç.”
Yani önümüzdeki günlerde henüz deşifre edilmemiş kriptolar arasından başka imamlar da çıkabilir ve bu hiç şaşırtıcı değil. Peki, böyle daha kaç tane imam olabilir ya da vardır? Üçok devam ediyor:
“Emniyet’in yayınladığı raporlarda FETÖ’nün hiyerarşik yapısı biliniyor. Yani imamların kaç tane olduğu örgütün hiyerarşik yapısı içerisinde üç aşağı beş yukarı tespit edilmiş durumda ama kimler olduğunu tespit etmek önemli olan. 60’lı yıllardan beri ülkede dünyanın en önemli istihbarat servisleri tarafından organize edilmiş bir örgütü bir senede, iki senede, bilemedin üç senede hemen deşifre edip yok etmek mümkün değil ve mümkün olmadığını da görüyoruz...”