Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İran tehdidi gerekçesiyle İsrail’e arka çıkan, gazlayan ABD bir yandan da Suriye’deki varlık gerekçesi DAEŞ tehdidi bahanesiyle terör örgütü PKK/YPG/PYD’yi koruyor, kolluyor, utanmadan müttefikim diyor... Her iki tehdidin de bölge ve dünya adına nasıl bir tehlike olduğunu göstermek adına da tırmandırılan İran- İsrail geriliminin yanı sıra bir süredir kanlı eylemlerini unuttuğumuz terör örgütü DAEŞ de hortlatıldı. Yılbaşından bu yana üç dört ay içinde yüzlerce ölü ve yaralıya yol açan saldırıları üstlendi. İstanbul’da kilise, İran-Kirman ve Moskova’daki konser saldırıları gibi... Son olarak da geçenlerde Şampiyonlar Ligi çeyrek final karşılaşmalarının oynanacağı Madrid, Paris ve Londra’daki stadyumlara yönelik tehditlerde bulundu. Neyse ki boş çıktı ya da alınan önlemler caydırıcı oldu... Ama o endişenin havası bile Avrupa’da paniği tetiklemeye yetti. Bu arada DAEŞ denilince onu kullanan güç anlamında ilk akla gelen olağan şüpheli ABD’den de endişeli(!) ses geldi. Temsilciler Meclisi’ndeki bütçe konuşmasında ABD Federal Soruşturma Bürosu (FBI) Direktörü Christopher Wray, Moskova’da 22 Mart’ta gerçekleşen konser saldırısından sonra, “Burada, anavatanda koordineli bir saldırı potansiyeli giderek endişe verici hale geliyor” ifadesini kullandı. FBI Direktörü, 7 Ekim 2023’ten sonra İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının da ABD’de şiddet riskini arttırdığına işaret ederek, “O zamandan bu yana, yabancı terör örgütlerinin Amerikalılara ve müttefiklerimize karşı saldırı çağrısında bulunduğunu gördük” dedi. Dolayısıyla Avrupa’dan sonra ABD kamuoyunda da DAEŞ korkusu ve paniğinin tetiklenmesi söz konusu. Üstelik bu ilk de değil. FBI’ın aynı direktörünün 2023’te de “Hamas ve müttefiklerinin eylemlerinin başka örgütlere, DAEŞ’in birkaç yıl önce sözüm ona halifeliğini ilan etmesinden bu yana karşılaşmadığımız türden bir ilham kaynağı olacağını düşünüyoruz. Orta Doğu’da süren savaş, ABD yurttaşlarına yönelik saldırı tehdidini bambaşka bir boyuta taşıdı” sözleri de var. Yine geriye dönüp bakıldığında mesela 2015’te de FBI’ın Başkanı James Comey, Amerikan kamuoyunu DAEŞ terörü konusunda uyanık olmaya çağırdı.

Haberin Devamı

***

Haberin Devamı

DAEŞ tehdidi denildiğinde ABD dahil sırada kim var gibisinden bir hava, algı yaratılmış durumda yani. Ama olgu anlamında bakıldığında teröristlerin daha çok ABD ve İsrail dışında hedef tercihleri olduğu da ortada... Evet 2017’de Las Vegas’da konser alanına düzenlenen saldırı DAEŞ işi gibi sanılsa da FBI, DAEŞ’le bağlantılı olmadığını açıkladı. İsrail açısından bakıldığında ise ne hikmetse DAEŞ’in kadrajında hiç yok. Üstelik de İsrail şu anda Müslüman katliamı yapıyor, çoluk çocuk demeden dünyanın gözü önünde öldürüyor. Elbette bu niye İsrail’e saldırmıyor, saldırsın anlamında değil ancak DAEŞ’in İslamiyet’le falan alakası olmadığı da açık. Kim tarafından besleniyorsa onların işini görmek üzere kurgulanmış bir yapı. Tıpkı PKK/YPG/PYD ya da Boko Haram, Eş-Şebab veya benzeri birçok örnek gibi. Sonuçta hepsi aynı yerden besleniyor, O adresi de ABD olarak eski Başkan Trump dahil, birçok devlet yetkilisi bizzat deklare ettiler zaten... Avrupa’nın hedef alınmasının nedeni de basit. ABD küresel bir aktör olmaktan geri durmak noktasında asla bir taviz vermek niyetinde değil. Bu anlamda da Avrupa’yı korkutarak, kontrol etmek istiyor. Yine DAEŞ tehdidinden hareketle DAEŞ’le mücadele koalisyonu ve kendisinin Suriye’deki varlığının devamını pekiştiriyor. Gerçekte DAEŞ’le mücadelenin yutturmaca olduğunu de dünya âlem bilmesine rağmen.

Haberin Devamı

***

Yani ABD, Avrupa’yı kendi istediği bir şekle sokabilmek adına her türlü aparatı kullanıyor, kullanacak da. Bu anlamda da CIA’in ve MOSSAD’ın devrede olduğu, örtülü operasyonlar herkesin bildiği bir sır! Dolayısıyla FBI Direktörü, ABD’ye yönelik DAEŞ tehdidinden falan söz ediyorsa, endişeleniyorsa bunu gidermek adına doğrudan kendisinin kardeş kuruluşu CIA’e sorması çok daha gerçekçi. DAEŞ’in hedefinde “kendi ülkemiz de var mı yok mu” diye...