Türkiye hem sahada hem diplomaside peş peşe yaptığı stratejik hamlelerle Suriye’de olduğu gibi Doğu Akdeniz’de de dengeleri altüst etti. Tabii yine her kirli oyunun baş aktörü konumundaki ABD’ye rağmen... Hem de Amerikan Senatosu’nun Türkiye’yi S-400 füzelerinden dolayı cezalandırmak, Rum ve Ermeni lobisiyle beraber Türkiye ve KKTC’ye karşı Rumlara silah ambargosunu kaldırmak gibi son derece tehlikeli hamlelerinin olduğu bir dönemde... Yani Türkiye kararlı ve dik duruşuyla ABD ve onun güdümündeki ülkelere bir kez daha “Ben olmadan hiçbir denklem kurulmaz” mesajını verdi. Dolayısıyla da bildik “ABD bunun farkında değil mi?” tartışması yine gündemde. Bu bağlamda da son yıllarda ABD ile yaşanan her gerilimde görüş belirten askeri ve istihbari kaynakların kesiştiği nokta şu:
“ABD’nin Türkiye’den vazgeçme lüksü yok. Türkiye çok büyük bir devlet. Askeri açıdan NATO’nun ikinci büyük ülkesi. NATO’nun stratejik hedefleri içerisinde coğrafyası bakımından çok önemli bir yere sahip. Stratejik açıdan, siyasi açıdan Türkiye kritik önemde. Ayrıca ekonomisi açısından 16-17 ülke arasında yer alıyor. Gelişme potansiyeli de güçlü bir ülke. O bakımdan her devlet Türkiye’yi ciddiye almak durumunda. Hele hele Ortadoğu’da, Kafkaslar’da ve Avrupa’da hedefleri olan bir süper güç Türkiye’nin bu stratejik imkânlarından, potansiyelinden faydalanmak zorunda...”
Ancak atılan adımlara baktığımızda ve olası gelişmeleri dikkate aldığımızda, ABD’nin bunun farkında olduğunu ya da buna paralel davrandığını söylemek asla mümkün değil. Aksine, doğrudan hasmane bir tutum söz konusu. Bir başka deyişle, müttefiklik falan hikâye. O nedenle de ilişkiler ABD açısından tam anlamıyla hiç bitmeyen bir samimiyet testine dönüşmüş durumda. Niyesini ve nasılını Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın anlatıyor:
“Hem bölgede hem dünyada 2030-2040’lara bakıldığında Türkiye ve ABD’nin çok stratejik çıkarları var. Ben hali hazırda Türkiye ile ABD’nin önemli iki stratejik müttefik olduğuna inanıyorum. Ancak şu anda Trump’ın başkanlık seçimlerini kazanmaması için Türkiye üzerinden siyaset yapan Pentagon, Centcom ve Demokrat Partililerin Türkiye’ye karşı bir komplo hazırladığını düşünüyorum. Türkiye’yi Rusya’ya yakınlaştırmak Türkiye’yi NATO ittifakından kopartmak istiyorlar.”
Bilinçli olarak Türkiye’yi Rusya’ya yakınlaştırma faaliyeti yani?
“Bir grup onu yapmak istiyor fakat Başkan Trump bunun bir tuzak olduğunu görmektedir ve bu bakımdan Trump’a karşı vatana ihanet suçlamasının öne çıktığını düşünüyorum. Ermeni diasporası da ABD’nin içinde bulunduğu bir karışıklıktan yararlanarak Türkiye’ye baskı uygulamak istemektedir. Başkan Trump’ın bu tuzaklara düşmeyeceğini umuyorum. Önümüzdeki günler Türkiye-ABD ilişkilerinin en büyük testi ve bir şekilde terazide ne kadar ittifakın devam ettiği, sağlamlığı veya Türkiye’nin NATO’ya olan bağlılığına karşı mütekabiliyet ve ahde vefanın büyük bir imtihanı olacaktır.”
Trump gerçekten samimi mi yoksa iyi polis kötü polis durumu mu söz konusu?
“ABD çıkarları açısından Türkiye’yi kaybetmek istemeyen bir Trump var. Ayrıca Trump ABD dış politikasında Türkiye’yi kaybeden başkan olmak istemiyor. Buna karşı ABD iç siyasetindeki kargaşa ve kaos Başkan Trump’ı bir şekilde yıpratmak, Türk-ABD ilişkilerini bozmak peşinde; bunun içerisinde FETÖ’nün de baskısı var. Bir de Ermeni, Rum ve İsrail lobilerini düşünürsek, Türkiye çok ciddi bir cepheyle karşı karşıyadır. Bu noktada da özellikle ABD açısından unutulmaması gereken husus da şu: Bir yaptırım uygulanması kabul edilebilir bir şey olmadığı gibi, hiçbir şekilde de Türkiye’yi kararından vazgeçirtmeyecektir. Ve eğer bu hamle gelirse işte o zaman Türkiye bir eksen kaymasına gidecektir. Türkiye’yi kaybetmek ABD’nin NATO’da güney kanadını kaybetmesidir. ABD Türkiye’yi kaybettiği zaman ne Karadeniz ne Balkanlar ne Kafkasya ne Ortadoğu’da hareket edemez, Doğu Akdeniz’de de bir tane gemi yüzdüremez...”