Ekmekçi ailesinin her biri yurtdışında yüksek öğrenim görmüş, bugün kariyerlerinin zirvesindeki çocukları, her hasat mevsimi Çukurova’daki ata çiftliğinde buluşuyor. Bu kez biz de onlara harman yerinde eşlik ettik... Yaşar Kemal, Halet Çambel ve Ruhi Su da bizimleydi!
Bereketli topraklardayım, Çukurova’da... Hayat serüveninin hayranı olduğum, Adana yakınlarındaki Karatepe kalıntılarını ortaya çıkaran Halet Çambel ile dostluk şansını yakalamış, kazılarda ona yemek taşımış, eserleri temizlemiş Sönmez Ekmekçi Paksoy ve çocukları Esra, İsmail, Doğan Ekmekçi karşımda. Pamuk hasadı için bir araya gelen aile ile Geç Hitit kalesinin bulunduğu Karatepe’ye gidiyoruz.
Sadrazam torunu olarak doğmuş, Sorbonne’da okumuş, olimpiyatlara katılan ilk Müslüman kadın olmuş, Kırmızı Yalı’da yaşamış ama ömrünü Anadolu’ya adamış Çambel’in gözünün değdiği yerlerdeyim.
Şifreyi o çözdü
1945’lerde bir bilim kadını, Torosların namlı eşkıyalarına dahi kazıların önemini anlatıp, çalışmalarını sürdürmüş. İnsancıl karakteriyle Kadirli halkı için efsanenin adı, Halet Abla’sı olmuş.
Google’ın doodle yaptığı Çambel’i, bilim dünyasında, “Hitit hiyerogliflerinin çözüldüğü yer” olarak tanınan Arslantaş Höyüğü’nde, Türkiye’nin ilk açık hava müzesini kuran kişi olarak tanıyoruz.
Yaşar Kemal çiftlikte
Eşi Nail Çakırhan ile yeri gelmiş kaymakam ile kavga etmişler, yeri gelmiş toprak ağalarının, kız çocuklarını okula göndermeyen babaların karşısına
dikilmişler. Kazılarla başlayan çalışmaları inanılmaz bir adanmışlıkla, bölgesel bir kalkınma modeli yaratmış.
Yolda göz ucuyla ‘Teneke’ romanındaki ‘Uzun Rahmet’in kızı Sönmez Ekmekçi’ye bakarken, “Nasıl şanslı... Yaşar Kemal, Ruhi Su, Çambellerin hayatına vakıf olmuş bir ömür yaşamış” diyorum. Yaşar Kemal, ‘Teneke’ romanında anlattığı gibi babasının çiftliğinde de çalışmış, ırgatları örgütlemeye kalktığı için Kadirli’den sürülmüş. Yıllar sonra kendisini ziyaret eden Prof. Dr. Esra Ekmekçi’ye, “Deden ve diğer köy ağaları beni istemediği için İstanbul’a sürüldüm, Yaşar Kemal oldum” diyecektir. Kazı alanından Ekmekçilerin çiftliğine gidiyoruz…
Halet Çambel, bilime katkıları kadar yöre insanının da hayatlarına dokunmuş.
Sıtmaya deva oldu
- Sönmez Hanım, Kadirli gibi ufacık bir yerde, dönemin entelektüelleriyle nasıl tanıştınız?
Dünyaca ünlü büyük yazarımız Yaşar Kemal gençliğinde bizim çiftlikte katiplik yaptı bir dönem. Diğerlerini Halet Çambel sayesinde tanıdık. Ağabeyim Dursun Paksoy ve eşi Nesrin Savrun İstanbul’da eczacılık okudu. Çukurova’da insanların sıtmadan telef olduğu yıllar. Ağabeyim ve yengem Kadirli’ye dönüp eczane açtılar. Sıtma ilacını da getirdiler. Kazı için bölgede olan Çambel, eczaneyi görünce tanışmak için hemen içeri dalıyor.
Solcu ağa çocukları
Esra Ekmekçi: O dönem aydını büyük bir adanmışlıkla ülkeye hizmet peşinde. Ağa çocuklarının yurtdışında okuyup ‘solcu’ olduğu, köylere yol yapma derdine düştüğü dönemler. Yolları Savrun Eczanesi’nde başlayan dostlukla kesişiyor.
(Epsilon yayınlarından çıkan ‘Nail’i Bırakamam’ adlı kitapta detaylı anlatılır)
Halet Teyze, eczaneye girdiği anda dayımlarla arasında ancak amaçlı yaşamları olan insanların yaşayabileceği türde büyük bir dostluk başlıyor.
Halet Teyze örneği olmayan bir modeldi. Demokrat partili dedelerin torunları olarak
İşçi partili büyük kuzenlerle büyüdük. İnsana değer vermeyi, Anadolu ezgilerinin
kıymetini öğrettiler bize.
Esra Ekmekçi, Yaşar Kemal ile...
Değiştiren dokunuş
Sönmez Ekmekçi: Halet Abla, 2. Dünya savaşının ertesinde kamp çadırını kurdu, 2010 yılına kadar da gelip gitti. Naylon çizmelerini çeker Kadirli’ye inerdi.
Abimin evinde özel odaları vardı. Sadece onlar mı! Ruhi Su gelir kalır, Karacaoğlan, Dadaloğlu türkülerini derlemek için aylarca köyleri gezerdi. Yaşar Kemal, ‘Teneke’de anlatır konağımızı.
O dönem entelektüellerinin hepsi Halet Ablanın yakın dostuydu. Dostları onu ziyarete gelir, çoğu zaman ağabeyimin sofrasında buluşurlardı. Çocuklara ve kadınlara okuma yazma öğretmek için açık hava okulları açtı. Kooperatif kurup, yöre kadınlarının ürettiği kilimlerin Avrupa’ya satılmasını sağladı. Eserleri yöre halkıyla onarıp müzeyi açtı.
O dönem insanlarının özlemleri farklıydı. Eşim İhsan mesela Esra’nın, Çambel gibi Sorbonne’da okumasını istedi. İsmail’i ise Amerika’ya gönderdi. Doğan da önce Almanya’da okudu. Esra hukuk profesörü, ana bilim dalı başkanı,
Doğan işadamı oldu ama hâlâ çiftçiliği çok önemserler.
Çukurova’nın artık stevia’sı meşhur!
- Bu yıl ne ektiniz İsmail Bey?
Pamuk, buğday, mısır gibi ana ürünleri her sene ekeriz, nar, stevia, melisa gibi aromatik ürünler de ektik. Bu sene çok stevia yetiştirdik.
- Çeltik tarlalarından Stevia’ya topraklar sınıf atlamış!
Beslenme trendleri çok değişti. Şeker artık zehir kategorisinde, Avrupalı onun yerine tamamen bitkisel olan bu şerbet otunu kullanıyor.
Almanya’ya satıyorlar
- İhraç mı ediyorsunuz?
Almanya’ya satıyoruz. Anadolu’da çaya hâlâ üç şeker atıp içen var. Oysa bir stevia yaprağı ile 5 bardak çay içebilirsiniz. FDA 2013’te, AB 2014’te bunu onayladı. Çukurova’da, Paraguay, Brezilya kadar kaliteli yetişiyor. Ama bunu milli strateji haline getirip pazarlayamıyoruz. Stevia, çok önemli bir ihracat kalemi olabilir oysa.
Doğal şeker, sıfır kalori, diabet ve tansiyon hastalarına doktorlar öneriyor.
Tatlıdan, dondurmaya her şeyde kullanılıyor. Tarım Bakanlığı ile görüşüp
aromatik ürünlerle ilgili bir rapor sunacağım.
100 yıllık çiftlik
- Çiftliğiniz kaç yıllık?
Doğan Ekmekçi: Dedem İsmail Ekmekçi 1918’de almış. 100. yılını kutladık bu yıl. Cumhuriyet’ten daha uzun süredir bu çiftlik bölge ekonomisine katkı yaratıyor.
Ekmekçi çiftliğini kuşaktan kuşağa ekip biçiyoruz. İngiltere’de toprak büyük oğula bırakılır. Bizde küçüle küçüle bölünerek geliyor. Yeni nesil, küçülmüş tarlalarda ekonomik değer yaratılamayacağını görünce başka iş yapıyor. Tarım işinin başında ağabeyim İsmail Ekmekçi var.
Yıllarca beyaz sinek yüzünden Çukurova’da ekilemez hale gelen pamuk, tarlalarda yeniden boy veriyor.