Songül Hatısaru

Songül Hatısaru

songul.hatisaru@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hüsamettin Koçan tarafından Bayburt’ta kurulmasının hemen ardından Avrupa Konseyi’nin yılın müzesi seçtiği ve Avrupalı turistlerin rotasına giren Baksı Müzesi, Cumhurbaşkanı’nın elinden de Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Kurum Ödülü’nü aldı. Erdoğan, bu yaz müzeyi ziyaret edeceğini söyledi

Sen git, bir dağın tepesine, ‘Ben buraya bir müze kuracağım’ de. 2000’li yılların başında kazma kürek işe giriş. Sonra adım adım ilaveler yap. Yapmak istediklerini toplumla paylaş. Sanatçılar, sanatseverler bu paylaşımdan etkilensinler. Ve herkes elinden geldiğince bu proje için çaba göstersin. Bugün Baksı Müzesi’nin, 60 dönüm arazi üstündeki, görkemli ve hayalleri zorlayan, etkileyici yapısı ortaya çıksın. Aslında Bayburt’un Bayraktar Köyü’ndeki bu tepe müze kurucusunun pek yabancısı olmadığı bir yer. Çünkü Prof. Dr. Hüsamettin Koçan küçük bir çocukken, gurbetçi babasını bu tepede beklermiş. Bu tepe artık babayı bekleyenlerin buluşma noktasından çıkıp, kültürleri buluşturan uluslararası bir müzeye ev sahipliği yapıyor.

Haberin Devamı

Avrupa’yı Bayburt’a baktıran müze Erdoğan’ı ağırlayacak

Yolun bitiminde başlayan hayal

Baksı Müzesi kuş uçmaz, kervan geçmez ve yolların bittiği bir noktada, hayallerin sınır tanımaz olduğunu gösteren bir örnek olmanın ötesinde. İşin kendisi, öylesine derinden etkileyici bir içeriğe ve anlam bütünlüğüne sahip ki, bu içerik öncelikli olarak uluslararası ortamı etkiledi. Dönerek bu etki Türkiye’de kamuoyunu etkiledi. Sözü 2014 yılında Avrupa Konseyi tarafından yılın müzesi olarak seçilen, Baksı Müzesi’nin ödül serüvenine getirmek isterim. Müzecilik dünyası açısından önemli olan bu ödül Türkiye’de büyük bir heyecan yarattı. 2015 yılında kültür sanat onur ödülünün, Büyük Millet Meclisi tarafından Baksı Müzesi’nin kurucusu Hüsamettin Koçan’a takdim edilişi ile devam etti. Daha sonraki yıllar, çok sayıda kuruluş tarafından ödüle değer görülen, Baksı Müzesi geçen hafta Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Kurum Ödülü ile ödüllendirildi.

Geleceğe bırakılan hazineler

Baksı Müzesi’nin kurucusu Hüsamettin Koçan ödülü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın elinden aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ödülü verirken, bu tür projelerin kamuya ait alanda, kişilerin katkılarını göstermesi bakımından büyük öneme sahip olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı bu yaz Baksı’yı ziyaret edeceğini de söyledi. Erdoğan sahnede, ‘Bayburt, Bayburt olalı böyle zulüm görmedi’ lafına atıfla AK Parti iktidarı dönemini kast ederek, “Bayburt, Bayburt olalı böyle dönem de görmedi’’ dedi. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yapılan törende konuşan Erdoğan, “Geleceğe bırakacağımız yeni hazineleri üretmenin gayreti içinde olacağız. İşte Baksı Müzesi’ni ben şu anda öyle görüyorum. Odunpazarı Müzesi’ni öyle görüyorum. Devlet bunları yapar ayrı ama özelin, bu ülkenin birer ferdinin kalkıp da ‘Ben de bir müze yapayım’ demesi ayrı bir konu. Evinizde, depolarınızda saklayabilirsiniz ama o depolarda eriyip kaybolur gider. Ama kalkar da millete, toplumun emrine amade kılacak şekilde sunarsanız o zaman o ayrı bir değer kazanır.”

Haberin Devamı

Sosyal erozyona çare arıyor

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın davetlisi olarak gittiğimiz tören sonunda görüştüğüm Hüsamettin Koçan, Baksı’nın özellikle kadın odaklı yönetimiyle kadına, çocuğa ve sanat yoluyla üretime öncelik tanıdığına değindi.

Haberin Devamı

Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş konuşmasında ödül alan değerli sanatçıları açıklarken şunları söyledi: “Gerek Safa Önal gerek Nurhan Atasoy gerek Süleyman Uludağ gerekse Cüneyt Kosal, hani ‘abidevi şahsiyet’ deriz ya, her birisi kendi alanında abidevi birer şahsiyettir. Kendi alanlarında yapmış oldukları, sinemada, musikide, Osmanlı sanat tarihinde, İslam felsefesi ve tasavvuf üzerinde yapmış oldukları katkılar her türlü takdirin üstündedir.” Ödül alan sanatçılara ödüllerini Cumhurbaşkanı Erdoğan verdi.

Tematik turizm ön plana çıkıyor

Ödül töreni için Ankara’ya gelen isimlerden yıllarca Türkiye’yi yurt dışında turizm alanında tanıtan Prof. Dr. Esra Ekmekçi’ye Baksı Müzesi’nin turizm potansiyelini sordum. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ödülü bir mekana vermesinin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu örneklerin yaygınlaşması çağrısının önemine dikkat çeken Esra Ekmekçi, müzenin ulaştığı başarı sayesinde Bayraktar Köyü’nün sanatsever gezginlerin seyahat rotasına girdiğine dikkat çekerken şunları söyledi: ‘’Özellikle Fransa, İtalya, Almanya’da her kasaba, hatta köyün bir hikayesi vardır. Bu bazen bir müze, bazen mitolojik bir öykü, kimi zaman da yöresel bir değer olur. Çağımızda insanlar farklı deneyimler yaşamak istiyor. Dolayısıyla doğa, tarih, yöresel değerlere dayalı turizm ön plana çıkıyor. Seyahatler artık belli temalar etrafında yapılıyor, kültür gezileri düzenleniyor. Baksı da o küçücük köyü yerli ve yabancı turistlerin seyahat noktası haline getirdi. Türkiye şehirlerinin hikayeleri var. Bunları Hüsamettin Koçan gibi inşa edecek insanların sayısı da artarsa Türkiye turizmde yeni yol açabilir’’ dedi.

Nusret’le selfie, etinden meşhur!

New York trendler şehridir. Spordan giyime, beslenmeden tasarıma her şey önce New York’ta başlar. Dünyaya oradan yayılır. Bugünlerde New York’taki yeni trend ise Nusret’e gitmek. Arkadaşlarımın davetiyle biz de sürüye katıldık! Restorana girmeden önce kapıdaki, ‘acaba burada mı, fotoğraf çektirebilecek miyiz’ diye aralarında konuşan endişeli müşterilerle sohbet ediyorum. İçlerinde 15-16 yaşında olanlar da var. ‘Ne buluyorsunuz burada’ diyorum.

‘Eğlence’ye geliyorlar

‘Etini sevdiğim için geldim’ diyen de var, ‘Fotoğraf çektirip Instagram’a koymak istiyorum’ diyen de. 15 yaşındaki genç çocuğun sözleri durumu özetliyor gibi. ‘He is funny’ diyor. Türkçede tam karşılığı komik.. Nusret hakikaten protein kaynağı diye yediğimiz etten bir eğlence çıkardı. Masalardaki şovu, Instagram’daki pozları ile bir ikon yarattı. İstanbul Etiler’deki şubesinde gözlemlediğim, New York’ta teyit ettiğim gerçek şu ki; Nusret’in olayı sadece lezzetli et değil.

Avrupa’yı Bayburt’a baktıran müze Erdoğan’ı ağırlayacak

Bir porsiyon Chanel!

Onun olayı sosyal medya, yüzyılın fenomeni selfie ve ben de olay yerindeydim duygusu. Kendisi de Instagram’a teşekkür ediyor zaten. Deyim yerindeyse ekmeğini sosyal medyadan çıkarıyor. Barda takılırken, bu tarafa da gelir mi diye etrafı kesen Çinli çocukların ilgisini başka türlü açıklamak zor. Etrafı izlerken Nusret ile sohbet ediyorum. Daha doğrusu etmeye çalışıyorum. Çünkü masalar şovunu yapması için bekleyenlerle dolu. Nusret’e işlerin nasıl gittiğini ve pahalı eleştirilerini sordum. Günde bin kişiyi ağırlıyormuş, zaten ben gittiğimde saat henüz 17.00 olmasına karşın restoran doluydu. Pahalı eleştirilerine ise, “Chanel de pahalı” sözleriyle yanıt verdi.

Amerika’da şube açıyor

Nusret, “New York’ta da yapabilecek mi?” diye bekleyenlere yeni bir sürpriz yapacak gibi. Şube açmayı planlıyor çünkü! Nusret’e geldiği noktanın kendisini şaşırtıp şaşırtmadığını da sordum. Sözleri her türlü teknolojik gelişmeye karşın insana birebir dokunarak hizmet vermenin, el emeğinin ne kadar önemli olduğunu göstermesi bakımından anlamlıydı. Durumunu şöyle anlattı: “Müşterinin masasına gidip etini hazırlıyor, bizzat ikram ediyorum. Misafire dokunuyor, birebir ilgileniyorum. Dünyada bunu yapan hiç kimse yok. Kim yaparsa başarılı olur. Bir gün dahi, hastalandığımda bile müşteriden bire bir ilgiyi eksiltmedim.”

Daha Çamlık’taki yerindeyken kapıdan giren müşterisi siparişini vermeden menüsünü hazırlardı. Her müşterisinin seçimlerini not tuttuğu bir defteri vardı. O defterin kılavuzluğunda başladığı ‘yeni dünya’ macerası, daha kendisinden çok söz ettireceğe benziyor…